Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 12

Название: Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik

Автор: Cemile Kınacı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-43-5

isbn:

СКАЧАТЬ iddiası söz konusudur (Parkin 2002: 601).

      Sınıfla ilgili diğer teori Max Weber’in teorisidir. Weber de toplumu, Marx gibi kaynaklar üzerine yapılan çatışmalarla ele almıştır. Weber’in toplum analizi Marx’ınkinden biraz daha karmaşık ve çok boyutludur. Weber, toplumsal tabakalaşmayı sadece bir sınıf konusu olarak ele almaz, daha çok statü ve parti ile şekillenen bir olgu olarak değerlendirir. Weber, Marx gibi sınıfın ekonomik koşullara dayandığını kabul etmekle birlikte, Marx’ın düşündüğünden daha çok çeşitteki ekonomik faktörün önemli olduğunu dikkate almaktadır (Giddens 2005: 285).

      Weber’e göre statü, başkaları tarafından yüklenen sosyal onur ya da saygınlık bakımından sosyal gruplar arasındaki farklılıklara gönderme yapar. Weber için statü, insanların yaşam biçimleri anlamına gelir. Barınma, giyinme, konuşma tarzı ve meslek gibi statü sembolleri ve işaretleri bireylerin diğer insanlar gözünde sosyal konumunu belirlemeye yardımcı olur. Marx için statü farklılıkları sınıf bölünmelerinin bir sonucu iken, Weber, statüyü sınıftan bağımsız olarak ele alır. Zenginlik genellikle yüksek statüyü beraberinde getirmesine rağmen, pek çok istisnai durum da vardır. Bir aristokratın bütün mal varlığını kaybetmesine rağmen toplumdaki saygınlığını yitirmediği ya da “sonradan görme” birisinin her ne kadar mal varlığına sahip olsa da, toplum tarafından saygı görmediği durumlarla karşılaşmak mümkündür. Weber, partiyi gücün önemli bir yönü olarak görür ve partinin tabakalaşma üzerindeki etkisine dikkati çeker. Parti, ortak kökenleri, çıkarları ve amaçları olduğu için bir arada çalışan bir grup birey anlamına gelmektedir. Parti, genellikle üyelerinin çıkarına ve belirli bir amaca uygun hareket eden bir yapıdır. Marx, statü farklılıklarını ve parti örgütlenmesini sınıflara dayanarak açıklamıştır, ancak Weber için statü ve parti sınıflardan etkilenmelerine rağmen, sınıf bölünmelerine indirgenemezler. Partilerin, sınıf farklılıklarını aşan çıkarlara seslendiği durumlar olabilir. Bir parti, dinî temellere ya da millî ideallere dayanabilir. Marx, toplumdaki tabakalaşmayı sınıf bölünmelerine indirgemeye çalışırken, Weber’in sınıfı, sosyal tabakalaşmanın etkileşim hâlindeki iki ayrı kolu olan statü ve partiye dikkati çekerek ele aldığı görülür (Giddens 2005: 285-286).

      Weber’in teorisi sosyal tabakalaşma teorisi olarak bilinmektedir, çünkü Weber statü ve etnik tabakalaşma başta olmak üzere, sınıf dışındaki farklı tabakalaşma şekillerine dikkat çekmiştir. Sınıf kavramını Marx’tan daha sistemli bir şekilde ele almıştır. Weber sınıfı, olumlu ve olumsuz ayrıcalıklı sınıflar olmak üzere ikiye ayırır; bu iki grup da kendi içinde alt bölümlerden oluşmaktadır. Ayrıca bu iki sınıf arasında, orta sınıflar yer almaktadır. Weber’in sınıf analizinin Marx’ınkine göre daha karmaşık ve çoğulcu olduğu kabul edilmektedir (Edgell 1998: 20-23).

      Sınıf ile meslek arasında sıkı bir bağlantı vardır. Meslek, bireylerin toplum içindeki konumlarını ve yaşam biçimlerini yansıtır. Sosyologlar, mesleği sosyal sınıfın bir yansıması olarak değerlendirir. Onlar, aynı meslekteki kişilerin aynı sosyal imkân ve imkânsızlıklara, benzer hayat şartlarına sahip oldukları ve benzer fırsatları paylaştıkları inancındadırlar (Giddens 2005: 287).

      Sınıf eşitsizliklerinde önemli rol oynadığı düşünülen bir diğer faktör, toplumsal cinsiyettir. Bütün toplumlarda erkekler, ücret ve statü gibi konularda kadınlardan daha avantajlıdırlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tarihi, sınıf sistemlerinden çok daha eskidir. Hiçbir sınıfın olmadığı avcı ve toplayıcı toplumlarda bile erkeklerin üstünlüğü söz konusudur. Bu sebeple, kadınların toplum içindeki konumları babalarının ve kocalarının durumlarıyla bağlantılıdır. Bazen sınıf analizlerinde, çalışan kadınların çalışan erkeklere göre daha az emek harcadığı varsayılarak kadınların eşleriyle birlikte aynı sınıf içinde değerlendirilmeleri gerektiği düşünülür. Yine, kadınlar daha çok yarım zamanlı işlerde çalışmaya eğilimlidirler ve kadınların büyük bir kısmı ekonomik olarak eşlerine bağımlıdırlar, bu sebeple onların sınıf konumları eşlerinin konumuyla belirlenir. Ancak modern zamanda kadınların toplum içindeki konumları değişmiş, kadının çalışması sınıf farklılıklarına tesir etmiştir. Günümüzde pek çok kadın çalışma hayatı içerisinde ve hatta getirisi yüksek meslek gruplarında çalışmaktadır. Bazı ailelerde eşlerin ikisinin de çalışması zengin ailelerin oluşmasını sağlarken, diğer tarafta sadece ailede erkeğin çalıştığı ailelerin gelirleri yetersiz gelmekte ve bu, toplumda aileler arasında gelir eşitsizliğine neden olmaktadır. Ailede eşlerin ikisinin de çalışıyor olması ailelerin çocuk sayısının azalmasına yol açmıştır. Her iki bireyi de çalışan ve çocuksuz ailelerin gelirlerinin yüksekliği toplumda gelir eşitsizliklerini tetiklemektedir (Giddens 2005: 297-298).

      Sınıf ile ilgili önemli kavramlardan biri “sosyal hareketlilik”tir. Sorokin’e göre sosyal hareketlilikten anlaşılan bireyin ya da sosyal nesne veya değerin insan aktivitesi tarafından düzenlenmiş ya da modifiye edilmiş olan bir sosyal konumdan başka bir sosyal konuma herhangi bir geçişidir. Sosyal hareketliliğin yatay ve dikey olmak üzere iki ana şekli vardır. Yatay hareketlilik ya da değişiklik ile aynı seviyede bulunan bir sosyal gruptan diğerine bireyin ya da sosyal nesnenin geçişi kasdedilmektedir. Bir vatandaşlıktan diğerine, boşanma ya da yeniden evlenme ile bir aileden başka bir aileye, aynı meslekî konumda bir fabrikadan diğerine geçişler yatay sosyal hareketliliğin örneklerindendir. Dikey sosyal hareketlilik ise, bir sosyal tabakadan başka bir sosyal tabakaya bir bireyin ya da bir sosyal nesnenin geçişini tanımlar (Sorokin 1959: 133).

      Giddens’e göre sosyal hareketlilik, farklı sosyoekonomik konumlar arasındaki gruplar ve bireylerin hareketlerine karşılık gelir. Dikey hareketlilik, sosyoekonomik ölçekte bireylerin aşağı ve yukarı yönlerdeki hareketleri olarak tanımlanır. Mal varlığı, statü kazanma yukarı doğru hareketlilik iken, bunun tersi yöndeki hareket de aşağı doğru hareket olarak adlandırılır. Dikey hareketlilik açık bir toplumun simgesidir, çünkü bir toplumda düşük bir tabakada dünyaya gelen bireyin sosyo-ekonomik merdivenin yukarısına tırmanabildiğini gösterir (Giddens 2005: 299).

      Sonuç olarak, sınıf teorisyeni Marx’a göre, işçi sınıfının yaptığı devrimle kapitalist sınıf alt edilecek, özel mülkiyet kaldırılacak ve böylece eşitliğe dayanan, sınıfsız bir toplum kurulabilecektir. Weber’e göre ise, kapitalizm modern toplumda kaçınılmazdır. Bu sebeple Weber, fırsat eşitliğiyle birlikte bürokratik örgütlenmeye sahip kapitalist bir sistemi destekler. Günümüz toplumlarında somut olarak sınıfsal eşitsizliklerin varolmadığı ve sınıfa dair eşitsizliklerin daha çok insanların zihinlerinde tasarlandığı düşünülse bile, geçmişte ve günümüzde gerçek ve değişmez bir olgu vardır ki, o da toplumlarda mutlak surette tabakalı bir yapının mevcut oluşudur ve bu tabakalar arasında da eşitsizlikler söz konusudur.

      Sosyal Kimlik ve Sosyal Kimlik Kuramı

      Sosyal kimlik kuramı, 1970’lerin başında Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiş bir kimlik kuramıdır. Kuram, grup üyeliğini, grup süreçlerini ve gruplararası ilişkileri ele alan bir sosyal psikoloji kuramıdır (Tajfel 1982b; Tajfel ve Turner 1986). Sosyal kimlik kuramı, bireyin ait olduğu sosyal kategorilerin (milliyet, din, siyasî düşünce, spor takımı veya çalışma grupları gibi) birey için referans çerçevesi olduğunu, sosyal kimliğin önemli bir unsurunu oluşturduğunu vurgulamaktadır. Bireyin içinde bulunduğu bütün bu sosyal kategoriler bireye diğerlerinden farklı bir kimlik kazandırır (Hogg 1997: 94).

      Kuram, birbiriyle ilişkili СКАЧАТЬ