Eğri Ağaç. Muhtar Magavin
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Eğri Ağaç - Muhtar Magavin страница 9

Название: Eğri Ağaç

Автор: Muhtar Magavin

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-37-9

isbn:

СКАЧАТЬ ise niyeti, yeniden kurulan eski ulusunu geliştirmekmiş. Rahman Ata köyü, iyi yolculuklar diledi.

      Ondan sonra üç Alman. Yedinci ataları, bundan iki yüz yıl önce mutluluk peşinde göç etmişler. Önce göç etmişler, sonra onları göç etmeye mecbur etmişler. Sonunda bize gelip yerleşmişler. Şimdi ise bir parçası oldukları, oldukça zengin ve güçlü vatanlarına kavuşma niyetindeler. Rahman Ata köyü, gözü yaşlı vedalaştı.

      Daha sonra dört Rus. İkisi, elbette kendileri değil üçüncü ataları, bundan yüz yıl önce bu bölgeyi yerli yabanilerden temizlemek üzere gelmişler. Üçüncüsü, elbette kendisi değil babası, her ne kadar yoğun faaliyetler yapılsa da, bir türlü temizlenmek bilmeyen bölgeyi nizama sokmak ve düzen vermek üzere bundan yetmiş yıl önce gelmiş. Biri de, dedesi veya babası değil kendisi, çorak, ıssız ve uçsuz bucaksız bozkırı bayındır hâle getirmek, cehaletten arınamayan yerli halkın elinden tutup uygarlığa ulaştırmak üzere bundan kırk yıl önce gelmiş. Bunlara da teşekkürler. Tarihî misyonlarını yerine getirdiler. Artık eski yurtlarına dönmek istemişler. Çok zor oldu. Bütün köylüler, dil döküp caydırmaya çalıştılarsa da, durduramadılar. Gittiler. Rahman Ata köylüleri ile kadehlerini tokuşturup eklemleri gevşeyip ayrıldılar.

      Şimdi de iki Koreli… Diğerlerini uğurlamakla meşgulken yüzleri kendilerininkine benzeyen kardeşlerin nereye gittiklerini kimse fark etmemiş. Rahman Ata köyü, küstü. O arada köydeki tek Uygur da kayıplara karıştı. En yakın olanı da oydu sanki hiç olmazsa vedalaşmaya tenezzül etmemiş. Rahman Ata köyü, dargındı. Ancak hiçbirine karşı kin beslemedi, neyse, yolları açık olsun, dedi.

      Böylece, bizde yedi ulusun temsilcileri var, diye hava atan köyde kala kala iki ulus kaldı. Eskisinden de sayısı artarak altı yüz kırk haneye ulaşan kalabalık Kazak nüfusu ve tek hane -genç karısı ve hastalıklı, küçük kızı olan, soyu sopu, sülalesi, ırkı belli olmayan ama Kazak olmadığı kesin şoför Marat. Soyadı ya Mirzoyev, ya Mirzoyan, ya da Mirzozade, belki de Mirzopulo. Adı Marat. Evet, bunu söyledik. Sosyalizm platformundaki bütün uluslara ortak, hem güzel hem de heybetli bir isim. Marat Mirzo… Milliyeti belirsiz olduğu için, kendi de pek dikkate alınmıyordu. Eskiden beri. Şimdi iyice dikkatlerden uzak kaldı. Yani burada tamamen Kazakların yaşadığına kanaat getiren Rahman Ata köyü, enternasyonal görevini unutmuştu. Ancak çok geçmeden aklı başına geldi.

      Kimisi üç yüz yıl der, kimisi de bin yıl der, biz de yüz elli yıl diyerek kimseyi ikna edemedik; her ne olursa olsun hasreti çekilen bağımsızlıktan sonra ya iki üç ya da beş altı yıl geçti veya geçmedi, yakını ilçeden, ilerisi ilden, uzağı başkentten özel komisyon gelmişti. Cefa çekenlerin, suçsuz yere mağdur olanların tam beş şikâyet mektubunun izinden. Birini yazan M. Mirzoyev. İkincisini yazan M. Mirzoyan. Üçüncüsünü yazan M. Mirzozade. Dördüncüsünü yazan M. Mirzopulo. Beşincisini yazan M. Marat… Bu beşinin de aynı kişi olduğu bize malum. İnceleme ve denetim yapan muhterem komisyon da bundan emin oldu. Ama bu durum, işin gidişatını değiştirir mi? Değiştirmez. Biri öğrenci defterinin ortasından koparılan çift sayfaya Rusça olarak, biri de hesap kitap tutulan bir defterin çizgili sayfasına Kazakça olarak, biri ise Rusça ve Kazakça karışık olarak büyük bir sarı kâğıda, diğeri yine Kazakça ve Rusça karışık olarak mavi bir kâğıda ve biri de meçhul bir dilde, köy postanesinin telgraf formlarının kenarlarından bir araya getirilmek suretiyle dikilen dokuz adet kâğıda yazılmış olan bunca dilekçenin feryat figanı Aladağ’da yankılandı. Başta sen de hayret edersin, sonra ürkersin, sonunda kendin de feryat figan edersin.

      Rahman Ata köyünde insanlık dışı, sadece faşist rejime ait kan donduran milliyetçilik var, demiş mektupları yazanlar, yani beş mektubu da kendi eliyle yazan Marat Mirzo-yev-yanzade-pulo. Kazak milliyetçileri, şiddet ve zulüm uygulayarak Rahman Ata köyünü Büyük Rusya’dan tamamen ayırdı ve yasadışı olarak kendilerini Egemen Köy diye ilan etti. Kimseye sormadı; halkın iradesini hiçe sayarak suç işledi. Şimdi ise bütün dünya karşısında çekinmeden kötü niyet, fitne fücur işlerini gerçekleştirmeye başladı. Burası şimdi Rahman Ata köyü olarak adlandırılır. Tarihe apaçık ihanet. Utanmazlık, arsızlıktır. Buranın eski adı Falanca-skoye. Yeni toprakları bayındırlaştırmanın destek ve dayanağı olmuştu bir zamanlar. Adı yine yasadışı olarak Almatı’ya değiştirilmiş olan Güvenilir10 kalesini yabani yerlilerden koruyan karargâhlardan biriydi. Bu bozkır bölgesini silahlı ordusuyla dize getirip Büyük Rusya’ya ebediyen dâhil eden jandaral11, kendi elleriyle temelini atmıştı buranın. Falanca-skoye! Aklınızda olsun! Geri kalmış bölgeyi yabanilerden tamamen temizleyip yeni yöntemlerle bayındırlaştırma dönemindeki adı Stalin kolhozuydu12. Ondan sonra, ıssız ve bakir olan toprakları gelişigüzel karıştırma sırasında Bilmemneka oldu. Şimdi yine değiştirdiler. Peki, devir değişti, tamam, eski hâline getiriniz. Öyleyse Stalin. Stalin’den korkuyorsanız, daha eski olan tarihî adı Falanca-skoye. Ama öyle yapmadılar işte. Kim olduğunu iblisin bile bilmediği bir Rahmançik. Bu azmış gibi bir de Ataşka. Komik bir şey yok. Ağlamak da olmaz. Herkesi ayağa kaldırmak gerek. Yılmadan karşı durmak gerek. Dünyadaki iyi niyetli insanlar, böyle bir kepazeliğe yol vermemeliler. Bu adın altında tarihi sil baştan yazma niyeti var. Tam bir su katılmamış milliyetçilik. İlk sonucunu kendi gözlerimizle görüyoruz. Önceden bu küçücük Falanca-skoye kolhozunda, ondan sonraki gelişip kalkınan Filanca-skoye sovhozunda Sovyetlere bağlı yedi ulusun temsilcileri, Ulu Rus halkının ağabeylik himayesi sayesinde musmutlu, barış içinde geçinip gidiyorlardı. Efendime söyleyeyim. Kazaklardan başka ulusların yerinde yel esiyor şimdilerde. Beş ulus, kaçtı gitti. Altıncı ulustan sadece ben kaldım. Çünkü gidecek bir yerim yok. Benim tarihî vatanımda, Sovyet hükûmeti düşerek yerli milliyetçilerin iktidara gelmesinden bu yana siyasi istikrarlılık sağlanamadı, orada millet birbirini kırıyor, şimdi ben nereye gideyim? Bir bütün ve kudretli olan Sovyetler Birliği’nin ayrılmaz bir parçası olarak, kendimin de doğup büyüdüğüm, emeğimin geçtiği Rahman Ata, önceki tarihî Falanca-skoye köyünü ikinci vatanım bilirdim. Buradaki durum da ortada. Bu köyü geliştiren, okuma yazma öğretip uygarlığa eriştiren Ruslar, buranın köy işlerini kalkındıran Almanlar ile Koreliler, bu köye bilim ışığını yağdıran Yahudiler, bu köyün meyve ve sebze ihtiyacını karşılayan Uygurlar; manevi baskıya, etnik ayrımcılık temelli zulme uğradılar; doğrudan can güvenliğine kasteden tehdit ve tehlikelerden dolayı göç etmek zorunda kaldılar. Önce bunların hepsi birer birer işten çıkarıldılar; Rusça konuşmaları yasaklandı hatta taşlanarak sokakta bile yürüyemez hâle geldiler. Her gün kapılarına dayanarak tehdit yağdıranlar, dayak atanlar… Def olun, evinizi barkınızı bedava bırakıp derhâl göç ediniz, dediler. Yoksa küçük çocuklarınızdan başlayarak hepinizi boğazlayacağız, dediler. Sonuç olarak, ne çare, bu köyün çalışkan, dürüst Rus’u, Alman’ı, Koreli’si, Uygur’u, Yahudi’si ve bir ulusun daha temsilcileri ağlaya ağlaya, istemeye istemeye göç etmeye mecbur kaldılar. Şimdi de benden kurtulmak istiyorlar. Şahsen kendim ve büyük ailem, tehlikeyle karşı karşıyayız. Evimi kundaklayacaklar mı, penceremin dibinde bomba mı patlatacaklar ya da kızımın ırzına geçip karımı aşağılayıp beni de işkenceyle öldürecekler mi bilmiyorum. Başka çarem yok, ben de buralardan gideceğim. Yalnızca dördüncü sınıfa giden zavallı kızımın okulu bitirmesini bekliyorum, demiş. Okula giden çocuğunun hâli ise daha da içler acısıymış. Rus sınıflarının hepsini dışarıya atmışlar, dokuz yüz öğrencisi olan büyük okulu baştan sona Kazaklaştırmışlar. Eskiden Rus-Kazak karışık okulu olarak bilinirdi. Şimdilerde Kazak sınıflarını kapatıp СКАЧАТЬ



<p>10</p>

Eski başkent Almatı’nın eski adı Rusça Verniy idi. Yazar, bu kelimeyi Kazakçaya çevirip kullanmıştır (Ç.n.).

<p>11</p>

Jandaral, Rus Çarlığı döneminde, XIX. yüzyılda Kazakçaya giren ve artık eskimiş olan, Kazakistan’ı ve genel olarak Türkistan’ı bölgelere göre yöneten kişilere verilen general-gubernator yani ‘genel vali, general, askerî governor’ unvanının Kazakçalaştırılmış şeklidir (Ç.n.).

<p>12</p>

Rusça kolhoz sözcüğü, ‘kolektif çiftlik’ anlamına gelen kollektivnoye hozyaystvo şeklindeki iki kelimenin kısaltmasından oluşan, tarım üretim kooperatifidir (Ç.n.).