Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay страница 20

Название: Ulus Olmak İstersek

Автор: Rahmankul Berdibay

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-64-0

isbn:

СКАЧАТЬ ve hristiyanların bir birlerine yakın olması, onların müslüman devletlerin çökertme siyasetinde bir olduklarını gösterir.

      Yerdeki cennet olan Livan’ın da trajedisi yerli halkın hristiyan ve müslüman olarak bölünmesinden kaynaklanmaktadır. Hepsi ayni dili konuşan Arapların dinî farklılığını dış güçler faydalanarak bir halkı ikiye ayırdı. Sonunda gül bahçesi gibi olan bir memleket harabeye dönüştü. Dünya meselelerinde son kararı veren güçlü devletler, bu dehşeti durdurma gücüne sahip olduklarına rağmen, onları barıştıramadı.

      Son zamanlarda tartışmalar ve savaşların dinî sıfatta gelişmesi dünya için ders olmalıdır. Farklı dinlere sahip halkları bir birlerine karşı kışkırtmak, hiçbir zaman barışmayacak bir hale sokmak yayılmaktadır. Rusya’nın Güney Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki dini bir Yunan halkına silah satma kararını alması da Türkiye’ye gözdağı vermek için yapılan harekettir.

      Rusya’nın bağımsızlığını isteyen Çeçenistan’a karşı açtığı savaş ta dinî sıfat içermektedir. Tabii burada Rusya’nın Çeçenistan’ın petrolünden ayrılmak istemediğini de göz ardı edemeyiz. Yine de Çeçenlere olan kör düşmanlığının kökü, dini farklı halkı hasım sayan eski emperyalist görüşe bağlı olduğunu da hesaba katmalıyız.

      Allaha şükürler olsun ki, Jonğar savaşının dışında bugüne kadar Kazakların başına gelen felaketler arasında dinî çatışma olmadı. Bizim Rusya’ya bağımlılığımız üstün halk ve yenik düşen halkın arasındaki kalıplaşmış ilişkidir. Bağımsızlığını yeni kazanan Cumhuriyetimiz çok dinliliği kabul ederse, bu kaçınılmaz kader olur. Tarihte olanlar da, günümüzde olup biten savaşlar da bunun delilidir. Öyleyse demokrasi kelimesini kullanarak, Kazakistan’ın asırlar önce kabul ettiği geleneksel İslam dini üzerine onlarca mezhebi eklemenin ne gereği var sorusu yerinde olur. Adalet Bakanlığı tarafından kaydedilen 37 mezhep ve dinî akımlar kendi kliselerini inşa ederek, herbiri kendi topluluğuna tesir etmeye başlarsa, halkı biraraya getirme yolunda yeni adım atan devletimizin yeni yetişen genç kuşağı arasında ateş yakarsa, gerçek felaket o zaman başlar. Çeşitli dinî akımlar tatlı dilleriyle çocuklarımızın beynine girerse, hiç savaşsız, gürültüsüz milli geleneğimizi de, geleceğimizi de kaybederiz. Şimdi İslama karşı manevi hücüm dünya çapında etkili olduğunu sadece mankurtler hissettmeyebilir. Amerika’nın direkt desteğiyle organize edilen “Svoboda” radyosunu veya “Amerika dauvısı” radyosunu dinlerseniz hep olumsuz haberler veriliyor. Çeşitli ülkelerde olan yolsuzluklar, mülteciler meselesinden İslam dinini sorumlu tutmak alışkanlık haline geldi. Avrupa, Amerika ve Afrika’da gerçekleşen aşırıcılık, terör olayları için açıkça İs-lamı suçlamak vicdansızlıktır. Dünyada olup biten irili ufaklı cinayetin aslını bildirmeden, İslam kelimesine ekleyenler, barış düşmanlarıdır. “İslam Fundamentalizmi” kavramının aslını bilmeden, canavar olarak gösterenler de onlardır. Bağımsızlık bayrağını yeniden dalgalandırdığımız bu günlerde çok dikkatli olmamız gerekiyor. Dışarıda olsun, içeride olsun devletimize kuyu kazanların sayısı az değildir. Onların ince düşünülen planı, Kazakistan’da İslam dininin gelişmesini engellemek, çeşitli mezhepleri propaganda ederek Kazakları öz dininden ayırmaktır. Evin dışına yerleştirilen bomba gibi bu tehlikeyi durdurma önlemleri alınmazsa, korkunç sonuçlara katlanmak zorunda kalırız.

III

      Dünyadaki en asil varlığımız, ebedi hazinemiz ana dilimiz resmi devlet dili derecesini aldı ama, kıymet bilmez zalim düşmanlar ve kendi aramızdan çıkan dışı Kazak, içi yabancı kimselerin, namussuz koltuk severlerin yüzünden yıllarca hakettiği hürmeti göremiyor. Çeşitli kurum idaresinde oturan bazı başkanlarımız şovinistler ve aşırı görüşlü birileri tarafından söylenen “Kazak dili Rus dilini sıkıştırıyor.” gibisi lafların gerçek olmadığını bile bile korkudan o lafı atanlara destek çıktı. Kazak dilinin yoluna taş koymaya devam ediyor ve bu hareket doğal bir hale dönüştü son zamanlar. Dilimize hürmet göstermeyen, yüksek mevkilerde oturan Kazaklar laftan anlamıyorlar. Milletvekillerinin büyük bir kısmı Kazaktır, ama ana dilimizi kürsüden duymak mümkün değildir. Çünkü pasaportlarında Kazak yazılmış ama Kazakça konuşma dili biliyor olsa bile edebi dili konuşamayanlardır bunlar. Onlardan çoğu Kazak dilinde gazete, kitap, dergi sayfasını hiç açmamış Kazaklardır. Onlar, Kazak dilinin acılı haline için için sevinenlerdir. Çünkü Rusça konuşan Kazaklar’ın ana dilini öğrenme gibi bir amaçları yoktur, eğer Kazakça’nın kaderi gizli oylamayla çözülseydi, bu közkamanların hepsi olmazsa da yarısı kesin “devlet dili” statüsünden “Kazakça” kelimesini düşünmeden çizerdi. Şu anki hakikat bundan ibarettir, bu yüzden de gizlemeyeceğiz, acı gerçeği yüze vuracağız. Oysa Meclis Kazakça konuşmaları çevirecek tercüman bulamamış diyene kim inanır ki. Bir defasında Meclis Evi’ne Kazak dili hakkında konuşmaya gittiğimizde halkın çok iyi tanıdığı bir senatör bilim adamının “Kazakça ve Rusça’yı çok iyi bilen, anında çeviri yapabilen adamlar var mı bizde” sorusu beni çok şaşırtmıştı. O adamın halktan, hayattan ne kadar uzak olduğunu ve sadece kendi çıkarları dışında hiçbirşeyi önemsemediğini anlamıştım ve bu durum beni çok korkutmuştu. Bazı milletvekillerinin Kazakça konuşmasını, ülkemizde onlarca sene yaşamasına rağmen Kazakça bir tek kelime bile öğrenemeyen kalın kafalı zatlar için çevirecek tercüman bulamayan Meclis’ten hayır beklenir mi?

      Böylece tepelerden başlayan ve yıllarca değişmeyen “örnek davranışın”, toplumu nasıl etkilediğini hepimiz anlıyoruz. Bundan bir kaç sene önce açılan Kazak okulları ve kreşlerin tekrar kapatılması, Kazak diline desteğin olmamasından kaynaklanıyor. Tabi ki piyasa ekonomisine alışmak zordur. Ama mesele bu değildir, mesele milli kültürümüzün devlet tarafından iltifat görmemesidir.

      Bu durumda ne yapılmalı? Sadece bir gerçek vardır. O Kazak dilini Kazakların kendileri öğrenmezse başkalara ne diye küselim ki. Bu yüzden Kazakları Kazak yapmakla başlamak lazım bu işe.

      Amerika Birleşik Devletleri’nde o ülkenin vatandaşlığını almak için Amerikan tarihi ve İngliz dili sınavlarına girmek şarttır. Bunu gibi bir şart koşmaktan ne zamana kadar korkabiliriz. Bu şartı duyanın kalbi patlamaz, tam tersine nerede ve hangi memlekette yaşadığını bilmeye, düşünmeye mecbur olur, zaman geçtikçe de yaşadığı ülkenin değerini de bilmeye başlar.

      İran İslam Cumhuriyeti halkının yarısının Farsi, üçte birinin Türk dilli halklar, kalanı ise başka etnik gruplara mensup olduğunu duyduğumda hayran kalmıştım. Oradaki milletin hiçbiri Farsça ile beraber kendi öz dilimizde okul istiyoruz, basın yayın istiyoruz gibi taleplerde bulunamıyorlar. Devlet dili Farsça, buna kimse şüphe getiremez. Çünkü oradaki türlü halk diyasporası, kendilerinin İran topraklarında yaşadığını idrak ediyorlar ve Farsça bilmek onlar için bir borç olduğunu kabul ediyorlar. Hepsi ulu İran devletini geliştirme uğruna çalışıyorlar. Hükümet te, meclis de her etnik grubun gönlünü almaya çalışmıyor. Bu sözümüze şüphe edenler İran tecrübesiyle tanışabilir. Biz Kazakistan’da da İran tertibi olmalı demiyoruz. Ama çok milletli bir ülkenin barış içinde böyle yaşaması medeniyetin güzel bir örneğidir.

      Kazak dilinin tam anlamıyla gelişmesi için aynı dili konuşan milli bir ortam yaratma ihtiyacı gündeme getiriyor. Kazak az yerde dilin gelişim göstereme şansı yoktur. Başka milletin de Kazakçayı öğreneceğini ummuyoruz. Aslında kararın gücüyle veya milliyetçi ruhtaki davetlerle ülkemizde yaşayan çeşitli millet diasporasının Kazak dili hakkındaki fikrini değiştirmek bir hayal olur. Kazakça’nın kullanım alanını genişletmek için kaderin fermanıyla dünyanın her ucuna СКАЧАТЬ