Название: Türkistan Yesevî'nin Şehri Yesi'ye Dair
Автор: Yakup Ömeroğlu
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-03-9
isbn:
Mescid-i Nebevi ile başlayan İslam mimarisindeki külliye geleneği, Yesevî türbesinde de gözetilmiş. Kul Hoca Ahmet’in kabrinin dışında Türbede mescit, kütüphane, mutfak, derviş hücreleri ve hatta adına kudukhane denilen bir kuyu odası dahi bulunmakta. Buradaki kuyudan çıkan su zemzem suyuyla özdeşleştirilerek kutsal sayılmakta. Külliye, içinde yaşayanların, su için de olsa dışarıya ihtiyaç duymadan yaşayabilecekleri bir bütünlükte tasarlanmış. Su ihtiyacının karşılanacağı kuyu ise, su çıkarma kapasitesi sınırlı olduğundan, suyun depolanması ihtiyacı belirmiş olabilir. Kazana doldurulan üç ton su, zaruret halinde, idareli kullanılarak 100 kişinin 10 günden daha fazla bir süre su ihtiyacını karşılayabilir. Bu müddet içinde kuyudan da su takviyesi yapılacağı düşünülürse bu süre 15-20 güne kadar dahi uzatılabilir.
Bizim gördüğümüzde ise Kazan’ın dibi Kazak tengeleri ve Özbek somlarından oluşan renkli paralarla doluydu. Türbeyi ziyaret eden yöre insanı, kabirhane bölümüne gitmeden önce kazanın önünde durur ve büyük bir saygıyla ilk dualarını burada yaparlar ve dualarının kabulü için kazanın içine para atarlar. Türbe idarecileri, gelenlerin paralarını rahatça atabilmeleri için kazanın kenarına küçük bir merdiven dahi yaptırmışlar. Kazana para atma geleneği Anadolu’da kutsal sayılan yerlerde kuyulara veya havuzlara para atma adetiyle aynı olsa gerek.
Yunus’un Hacı Bektaş dergahına eli boş gitmeyişi gibi burada da töreye uyarak özellikle Kazaklar, yanlarına “Hak nanı” yani “Hak ekmeği” almadan gelmiyorlar. Dualarla alınıp getirilen ekmekler, yine dualarla kazanın yanında çantalardan çıkarılıyor. Büyük bir saygıyla iki elle tutuluyor. Herhalde eskiden bu Hak nanları dervişlere hediye ediliyordu. Şimdilerde ziyaretten sonra fakirlere dağıtılıyor.
Kemerli kapıdan girildiğinde, kazan odasının tam karşısında Yesevî Hazretlerinin sandukasının bulunduğu Kabir-hane yer alıyor. Değişik desenlerle bezenmiş ahşap kapının arkasında, dünyada çok ender bulunan ve Semerkant’tan getirilen yeşil mermerlerle kaplı sandukada Hazret Sultanın mübarek naşı bulunuyor.1954 yılına kadar kabirhanenin giriş kapısının önünde 12 metre uzunluğunda bir gönderde tuğ asılı imiş. Bu tuğun yer aldığı orijinal fotoğraflar, müze arşivinde saklanıyor. Kabir başındaki tuğ orada yatanın büyük mutasavvıf olduğunun bir işareti olarak törede yer almış. Semerkant’ta Emir Timur’un Şeyhinin kabrinde ve Buhara’da Burhanettin Nakşibendin türbesinde ve en ilginci “evliya dağ Kazıkurt’un” zirvesinde de böyle bir tuğa rastlamıştım.
Kabir odasının iki yanında sekiz köşeli yıldız şeklinde pencereler bulunuyor. Sekiz köşeli yıldız, Türk tarihindeki en eski sembollerimizden birisi. İki kare şeklinin köşeleri, yıldızın uçlarını oluşturacak şekilde yerleştirilmesiyle meydana geliyor. Sekiz köşeli yıldızın anlamı ile ilgili değişik görüşler mevcut. Bu görüşlerden ilki karelerden biri bu dünyayı diğeri öbür dünyayı sembolize eder ve bu yıldızı sembol olarak kullanan her iki dünya içinde beraber yaşadığını anlatır. Sekiz köşeli yıldızın diğer anlamı ise her köşenin bir cennet kapısını işaret ettiğine dairdir. Bunlara sekiz cennet kapısı denir. Ayrıca divanlarda sekiz uçmak olarak anılır. Her bir yıldız köşesi merhamet ve şefkat, doğruluk, sadakat, cömertlik, sabretmek, sır tutmak, fakirliğini ve acizliğini bilmek, Rabbine şükretmek erdemlerini sembolize eder. Karakteri ve yaşantısında bu vasıflarla donanan ve bunları benliğine mal edenler cennetin o kapılarından geçeceklerdir. Sekiz köşeli yıldıza yüklenen bir diğer mana ise ilk iki anlama göre siyasidir: Dört ana yön ve dört ara yönleri sekiz köşeli olarak ele alan bu görüş; sekiz köşeli sembol kabul edenlerin dünyanın her yerine hüküm salmayı arzuladıklarını ifade ederler demektedir. Yesevî Türbesinin ana giriş kapısında, çinilerinde pencerelerinde işlenen sekiz köşeli yıldız, bütün sembolik manalarıyla da türbeye ve onun sahibine uygun düşmüyor mu?
Bu arada sekiz köşeli yıldız, bugünkü Türk Devletlerinin resmi sembolleri arasında en yaygın olanıdır. Azerbaycan’ın bayrağında, Özbekistan’ın devlet armasında, Türkmenistan ve Kazakistan’ın pek çok resmi kuruluşunun amblemlerinde sekiz köşeli yıldız yer alır. Bir dönem Osmanlı Bayrağında da bu yıldız vardı. Bugün de Türkiye’de polislerimizin alınlarının üzerinde taşıdıkları yıldız, Yesevî Türbesindeki Türkistan yıldızından başkası değildir.
Türbenin Kazanlı salondan koridorlarla ayrılan ana bölümlerinin sayısı da sekizdir.
Bu bölümlerden kabir odasının güneybatısındaki mescide ve kütüphaneye aynı koridordan girilir. Mescide namaz kılmaya gelenler, namazdan sonra kütüphanede okusunlar diye düşünülmüş olacak. Bu kütüphanede eskiden çok sayıda kitap bulunduğu biliniyor, hatta bugün Kazakistan Müzesinde bulunan 300 den fazla el yazma kitap buradan götürülmüş.
Diğer bölümlerden birisi ise “Halimhane” olarak adlandırılan mutfak bölümü. Halim, et ve buğdaydan yapılan özel bir yemek adı. Burada halim yemeği pişirilerek Pazartesi ve Cuma günleri ziyarete gelenlere ikram edilirmiş. Diğer vakitlerde ise dervişlerin yemekleri buradaki ocaklarda kaynarmış. Burada pişen yemeklerin suyu ise “kudukhane” denilen ve ortasında kuyu bulunan odadan temin edilirmiş.
Türbenin diğer önemli bölümleri ise Büyük ve Küçük Aksaray adı verilen salonlar. Sofilerin kendi toplantılarını yaptıkları bu salonların akustiğin en iyi olanı Büyük Aksa-raydır. Burada 16. asrın sonu ile 17. asrın başlarında Kazak Hanlarının otağı olarak kullanıldığı ve siyasi ve diplomatik görüşmelerin yapıldığı biliniyor.
Zaten külliye Hanların ve Kazaklarca şehzadelere verilen isimle Sultanların da mekanıdır. İlk Kazak Hanlarından Esim Han ve daha sonra Abılay Han buraya defnedilmiştir. Bugün bu Hanların kabrini sembolize eden lahitler kabirhanenin sağ tarafındaki koridorda bulunuyor. Benim de ziyaretlerde bulunmayı sevdiğim yer işte bu koridordu. Aslında ziyaretçilerin bu bölüme geçmelerine pek müsaade edilmez ancak Türbedeki rehberlerle ahbaplığımızı ilerlettiğimizden, bizim bu koridora geçmemize göz yumarlardı. Bu dar koridor sanki ana salonun ezici büyüklüğünün oluşturduğu psikolojiden kurtulmamı sağlar ve dar duvarların arasında maddi varlığımın öneminden daha emin hale gelirdim, ama daha da mühimi, buradan Yesevî Hazretlerine daha yakından bakma imkanı bulurdum.
Türbedeki kabirhane dışındaki sekiz bölüm ve dört eyvan üzerine oturtulmuştur. Ayrıca üst katlardaki, dervişlerin kullanımı için yapılmış hücrelerle birlikte 35 civarında oda bulunur. Bu dört rakamının da tesadüfi olmadığı görüşünde olanlar vardır. Dört eyvan kimine göre dört kitaptır, kimine göre ise şeriat, tarikat, marifet ve hakikattir. Yesevî’nin Hikmetlerinde de dört sayısı sık tekrarlanır. Hacı Bektaş’ta ise dört kapı kırk makama dönüşür.
CUMA MESCİDİ
Türkistan’ın “Cuma Mescidi” denilen en büyük camii de bu mahallede bulunur. Mahallenin Çimkent yolu üzerinde küçük bir meydanın arkasında, kırmızı tuğlalarla örülü genişçe bir avlu ve cami yer alır. Caminin avlusunun içinde imam ve müezzinin evleri de yer alır. Avlu çok bakımlı olmamakla birlikte birkaç СКАЧАТЬ