109
Erich Fromm, Sevme Sanatı, Çev. Özden Saaatçi-Karadana, İlya Yayınları, İzmir, 2007, s. 33.
110
Öykünün orjinal Kırgız Türkçesi adı; “Kökcal”dır. Dilimize Orhan Söylemez ve Halit Aşlar tarafından “Bozkurt” şeklinde çevrilmiştir. İnceleme bu çeviri üzerinden yapılmıştır. Sayfa numaraları bu baskıya aittir. (Orhan Söylemez-Halit Aşlar, Çağdaş Kırgız Hikâyeleri Antolojisi, Salkımsöğüt Yayınları, Erzurum, 2009)
111
Aktaş, a.g.e, s. 88.
112
Sazyek, a.g.e, s.185.
113
Seymour Chatman, Öykü ve Söylem Filmde ve Kurmacada Anlatı Yapısı, Çev. Özgür Yaren, De Ki Yayınları, Ankara, 2008, s. 175.
114
Aktaş, a.g.e, s. 90.
115
Ünal Aytür, Henry James ve Roman Sanatı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 20.
116
Chatman, a.g.e, s.73.
117
Alfred Adler, Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji, Çev. Halis Özgü, Hayat Yayınları, İstanbul, 2002, s. 34.
118
Aytmatov’un romanında da kurt ini bir insan tarafından basılıp yavruları çuvala konulup kaçırılır. Başkişi Akbar’ın yavrularının peşinden insanların yaşadığı evin yakınına gelmesi olayı, “Bozkurt” öyküsünde de işlenir. Başkişi bozkurt, yavrularını aramak için onları kaçıran çobanın evine kadar gelir. Kubilay Aktulum’un kabaca “iki ya da daha fazla metin arasında ortak paylaşımlar, bir alışveriş ve çok sesli bir konuşma” (Kubilay Aktulum, Metinlerarası İlişkiler, Öteki Yayınevi, Ankara, 2000, s. 17) olarak tarif ettiği metinlerarasılık iki anlatı arasındaki benzerlikle açıkça görülür. Daha fazla bilgi için bkz. Cengiz Aytmatov Dişi Kurdun Rüyaları, Çev. Refik Özdek, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2000.
119
“Çinliler, Türk kabilelerine genel ad olarak Kao-çi adını verirler. Kao-çilerin yani Türklerin kurttan türedikleriyle ilgili anlattıkları efsaneye göre, Kao-çi hakanının iki kızından küçüğü kurt ile evlenir. Dolayısıyla Kao-çi halkı bu kurtla kızın çocuklarından türemiştir. Göktürklerin kendi soylarına ait inanışlarıyla, devlet kurmadan önceki tarihlerini aydınlatıcı hususiyetler taşıyan iki destan bulunur. Biri “Bozkurt”, diğeri “Ergenekon” destanıdır. Bozkurt destanının esası, yok olma felaketine uğrayan Göktürk soyunun yeniden dirilip çoğalmasında bir bozkurdun anne kurt olarak vazife görmesidir. Türkler Ergenekon’dan çıktıkları vakit Göktürklerin padişahı, kağan soyundan Börte Çene idi. Börte Çene, Moğolcada “bozkurt” demektir. Böylelikle kurt sembolü ve anne kurt aradan geçen zamanın uzunluğuna rağmen unutulmamıştır. (Bkz. Samet Azap (2013), “Kurtlar ve Mankurtlar”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı; 2/1 s. 279-287, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/1 2013 p. 279-287, TURKEY)
120
Ahmet Buran’ın Kurşunlanan Türkoloji adlı eserinde Sovyetler döneminde yapılan sürgün ve kurşuna dizilmeler belgelerle aktarılır. (Bkz. Ahmet Buran, Kuşunlanan Türkoloji, Akçağ Yayınları, Ankara, 2011.)
121
Ramazan Korkmaz, Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Grafiker Yayınları, Ankara, 2000, s. 18.
122
Korkmaz, a.g.e, s. 18.
123
Jose Ortega Y Gasset, İnsan ve Herkes, Çev. Neyire Gül Işık, Metis Yayıncılık, İstanbul, 2011, s. 40.
124
Erich Fromm, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev. Yurdanur Salman-Nalan İçten, Payel Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 21.
125
Fromm, a.g.e., s. 14.
126
“Manas destanında çocuk manasın yaramazlığı ve dayanılmaz gücünden korkan Kalmaklar’ın, onu mangurt edelim deyip söz bağladıkları şöyle cırlanmıştı;
Balayı tutup alalım
Başına şire takalım
Eve götürüp azap verelim
Altı boy Kalmak’ın
Ayak başını yığalım.
(Daha fazla bilgi için bkz. Cengiz Aytmatov; Muhtar Şahanov, Kuz Başındaki Avcının Çığlığı, Tolkun Yayınları, Ankara, 2000, s. 147)
127
Aytmatov bir söyleşisinde mankurt kavramını niçin kullandığını şu şekilde açıklar; Bildiğiniz gibi bu “mankurt” efsanesini bir romanımda anlattım; ama laf olsun diye değil, bugünkü siyasi hayatla bağdaştırarak… Eskiden aslını unutmuş, robotlaştırılmış insanlara “mankurt” denirdi. Bugün de aynı şekilde duygusuzlaştırılmış kökünden koparılmış, neyi niçin yaptığını bilmeyen ve kendisine verilen emirleri hiç düşünmeden uygulayan insanlar da bir çeşit “mankurt”tur. Türk Cumhuriyetlerinde hâlâ “mankurtların” bulunup bulunmadığına gelince; vardır şüphesiz. Ama ne kadar olduklarını kestirmek pek kolay değil. (Ali İhsan Kolcu, Cengiz Aytmatov Üzerine Yazılar, Salkım Söğüt Yayınları, Erzurum, 2008, s. 75.) Ayrıca Cengiz Aytmatov, Gün olur Asra Bedel adlı eserinde Mankurtlaştırma ile ilgili şöyle bir hikâye de anlatır; “Sarı Özbek’i işgal eden düşmanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçları tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken usta bir kasap oracıkta bir deveyi yatırıp keser, derisini yüzermiş. Sonra bu deriyi parçalara ayırır, taze taze esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Böyle bir işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir “mankurt”, yani geçmişini bilmeyen СКАЧАТЬ