Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат страница 46

Название: Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar

Автор: Ахмет Мидхат

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-75-4

isbn:

СКАЧАТЬ itibarlıdır. Evet, daha itibarlıdır. Zira beslemeleri de kendileriyle kafa dengidir. Biz oraya gitmezdik ya… Fakat zatınız davetli olduğu için münasebet düştü de gittik.”

      Hasan: “Öyleyse zavallı kadıncağız, bari bir tarafa çekilse de kendi âleminde yaşasa…”

      Mösyö: “Ne ile yaşasa?”

      Hasan: “Nasıl ne ile?”

      Mösyö: “Öyle ya… Elinde avucunda ne var ki? Bu aile, zaten servetini kaybetmiş fakir bir aile idi. Günahı söyleyenlerin boynuna kalsın, nasılsa insanın yüzü kızaracağı bir fedakârlık mukabilinde bu rütbeye nail oldular. Yalnız Monsieur İlia maddi saadeti, namus gibi bir manevi saadete tercih edemedikten başka nihayet katil olarak bir de idam hükmünü giydi, gitti.”

      Hasan: “Evet, dün gece Madam İlia işin bu gizli cihetini biraz çıtlatmıştı.”

      Madam: “Ben de anlamıştım. Valinin zevcesi bırakmadı ki kadıncağız bütün derdini döksün. Çünkü Madam İlia her kim olursa olsun derdini dökmekle biraz ferah bulur. Hele sizin gibi derde derman olmaya kudreti bulunan bir zat olursa…”

      Hasan: “Estağfurullah efendim. Benim elimden gelebilecek şey, gezdiğim, yürüdüğüm yerlerde şayet kocasına rast gelirsem karısının hâlini tavsiye ederek ikisini birleştirmeye çalışmaktan ibarettir.”

      Madam: “Bundan daha büyük hizmet olur mu?”

      Mösyö: “Vallahi efendim, bu kadın merhamete değerdir. Bunun hakkında ne iyilik etmiş olsanız karşılığını görürsünüz. Bakınız, ben size bunun hâlini daha bir başka suretle anlatayım. Madam İlia, şimdi Korsika valisinin yengesi değildir. Eğer ben kendisini burada beslemeliğe davet edecek olsam, gelir bana besleme olur.”

      Hasan: “Acayip! Bu kadar kederlidir ha?”

      Madam: “Daha ziyade bile kederlidir. Ay efendim, bir kere mülahaza buyurunuz ki siz bir gece evlerinde misafir olmakla rahat edemediniz. Eğer serbest-meşrep bir adam olsanız pek rahat ederdiniz. Sizi rahatsız eden şey iffetli hâliniz idi. Ya iffetli bir kadın, ya fakir bir kadın orada nasıl sığınabilir?”

      Hasan: “Hakkınız var efendim, hakkınız var. Lakin dünyada bu kadar bedbaht insan bulunacağını ümit etmezdim de…”

      Madam: “İşte şimdi ümit etmek değil, emin olabilirsiniz…”

      Hasan: “Vah vah vah!..”

      Dertli Hasan Mellah, şu ah vahları o kadar üzüntülü olarak çekmişti ki Monsieur Fouillier’nın zevcesine ettiği bir işaret üzerine kadın sözü değiştirmeye lüzum görerek derhâl Korsika Adası’nın letafetinden filanından bahis açmıştı. Hasan, kadının o yoldaki bahislerini dahi lezzetle dinledi. Zira yukarıda bir yerde dahi denildiği üzere, Madam Fouillier hem pek güzel hem de pek ağırbaşlı, vakur bir kadın olduğundan bu kısım kadınların sözü, sohbeti, daima lezzetle dinlenir.

      Hasan orada bir buçuk saat kadar oturduktan sonra “Güya, bendeniz bir küçük iş için gelmiştim. Lakin işi ziyarete çevirdik. Ama yine teşekkür ederim. Belki işimi görmek vesilesiyle sizinle bir daha müşerref olurum.” diye ayağa kalktı ve Monsieur Fouillier dahi gülümseyerek “Emrederseniz işi de görebilirdik ancak mademki o iş vesilesiyle bir daha müşerref olacağız, artık lüzum görmem.” yollu mukabele gösterdi. Hasan ikisine de pek mütevazıca selam verip çıktı. Ve artık hiçbir tarafa uğramayıp doğruca gemisine geldi.

      Gerek yolda gelirken ve gerek gemiye geldikten sonra, Hasan Mellah’ın düşündüğü şey Madam İlia’ya bir mektup gönderebilmek yolu idi. Pek çok düşündü ama bir türlü yolunu bulamadı. Ne kendi adamlarından birisiyle göndermek ihtimali vardı ne de Fouillier’nın adamlarıyla. Ta sonra aklına geldi ki bu iş o kadar imkânsız bir şey değildir. Madam İlia’ya yazılan bir mektubu valinin konağında, postacının getireceği mektupları koyması için merdiven başında asılı bulunan kutuya koyunca kendi kendisine Madam İlia’ya varacağını anladı. Derhâl yazıhanesinin başına geçip gayet açık bir İspanyolca ile mektubu yazmaya başladı. Zira Madam İlia biraz mustalah31 sözlerle İspanyolcayı anlayamadığı hâlde, Korsikalı olmak hasebiyle açık İspanyolca anlayabilirdi.

      Yazdığı mektubun tercüme edilmiş hâli şudur:

      Aziz ve Muhterem Hanım,

      Ziyafet gecesi gördüğüm ızdıraplı hâliniz, yüreğime o kadar tesir etti ki derdinizin dermanı kanım olacağını bilsem esirgememek mecburiyeti altına girdim. Sizin için şimdilik şu hâlde iki şık arz edebilmekteyim. Birisi sizin buradaki ayrı bir evde rahat rahat yaşamanızı sağlayacak olan parayı takdim etmek ve ikincisi, burada olursa gemimi ve başka yerlerde de kendime mahsus olacak evleri tek başınıza sizin istirahatinize teslim etmektir. Bu iki suretten hangisi tercih buyrulursa onu kabul etmekte veya hatırınıza başka bir çare geliyorsa onu da bildirmekte serbestsiniz. Bana yazacak mektubuz olursa Monsieur Fouillier’ya gönderebilirseniz benim elime de geçer.

Hasan bin Osman Pavlos

      Hasan bu mektubu yazıp üzerini mühürledikten sonra gemi memurlarından birisine verdi ve karada bir postacı bulup onunla vali konağına göndermesini tembihledi.

      Mektup gittikten sonra Hasan bir müddet Madam İlia’nın iki suretten hangisini kabul edeceğini düşünüp kâh kendi memleketinden bir evde refahla yaşamayı ve kâh mutlaka kocasıyla kavuşmak nimetini tercih edeceği hususlarını hükmeder idiyse böyle ikisi birbirine ters düşen hükümlerden hiçbir netice çıkaramazdı.

      Gündüzki memur dönerek emri üzere mektubu postacıya teslim ettiğini bildirdi. Hasan o gün akşama kadar cevap bekleyip bir cevap alamayınca gece dahi hem kendi derdini hem Madam İlia’nın hâlini mülahaza ile vakit geçirmeye başladı.

      Madam İlia hakkında edeceği hizmet Hasan için yalnız iftiharı gerektirmeyip teselliyi de gerektirirdi. Zira bir bela girdabına düşüp de başkasının yardımına muhtaç olan insan, bir kimsenin yardımına kendisi yetiştiği zaman, kendisinin dahi yardımına bir kimsenin yetişebileceği hakkındaki ümidine kuvvet vererek pek ziyadesiyle teselli bulur ki işin bu ciheti, (Allah saadetlerini arttırsın.) âlemde felaketi görmeyenlere meçhul ise de (Allah felaketlerini defetsin.) felakete düşenlere pek malumdur.

      Ertesi sabah dahi Madam İlia tarafından bir eser görülmedi. Hasan öğle vaktine kadar bekledi, yine eser yok. Artık canı sıkıldığı için “Bari şehri gezmeye gideyim.” diye bir sandala binerek sahile doğru avara ettirmişti.32 Yolda bir sandala rast geldi. Dikkat etti, baktı ki Madam İlia, yanında bir de uşak olduğu hâlde geliyor. Hasan derhâl alabanda etti ve bu manevrada kendi sandalı Madam İlia’nın binmiş olduğu sandala yaklaşarak ikisi birbirini görüp selamlaştıktan sonra beraberce gemiye vardılar.

      Hava yaz olup ortalığı da sıcak basmış olduğundan kamaraya inmediler. Kıç üzerindeki kanepeler üzerine oturup hoştan beşten sonra söze başladılar.

      Madam İlia: “Bugün epeyce bir sıkıntı oldu da efendim, biraz hava almaya lüzum gördüm. Nereye gideyim? Deniz hâli daha başkadır diye sizi rahatsız ettim.”

      Hasan: “Estağfurullah efendim, memnun ettiniz.”

      Madam: СКАЧАТЬ



<p>31</p>

Mustalah: Istılahlı. Garip ve az kullanılır kelime ve terimlerle dolu olup pek anlaşılmayan. (e.n.) 171

<p>32</p>

Avara etmek: Bir teknenin yanaşmış olduğu bir tekeden veya iskeleden hareket edip açılması. (e.n.) 172