Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih. Zekeriya Akman
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih - Zekeriya Akman страница 5

Название: Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih

Автор: Zekeriya Akman

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-37-2

isbn:

СКАЧАТЬ II. Mahmut döneminde yeniçerilerle özdeşleşen Bektaşilik tarikatının kaldırılması, dönemin en önemli gelişmesi olmuştur. Bu kararla son altmış yılda yapılmış olan Bektaşi tekkeleri yıkılmış ve geriye kalanlar da Nakşibendi tarikatı şeyhlerine emanet edilerek dönüştürülmüştür.47 Daha çok, şeriata uymadıkları şeklindeki suçlamalara muhatap olan Bektaşi teşkilatının ileri gelenlerinden bazıları idam veya sürgün edilmiştir.48 19. yüzyıl tarikatları açısından meydana gelen önemli gelişmelerden bir tanesi de vakıflar ile ilgili yapılan düzenlemelerdir. Evkaf-ı Hümayun Nezareti kurularak diğer vakıfların yanı sıra tekke vakıfları da buraya bağlanmıştır. Devlet tarafından böylece tekke vakıflarının, ehil olmayan kişilerin ellerine geçmesinin engellenmesi amaçlanmış ise de tarikat çevrelerince bu uygulama olumlu karşılanmamıştır.49 19. yüzyıla kadar devletin tekkelere müdahaleleri çoğunlukla dolaylı olmuştur. Fakat bu yüzyılda doğrudan müdahalelerin yapıldığını görmekteyiz. 18. yüzyılın başından itibaren tekkelerde meydana gelen problemleri çözmek için, “şeyhül meşâyihlik” veya “reisü’l meşâyihlik” olarak bilinen yarı resmî makam tarafından çözümlenmeye çalışılmıştır. İlmi, maneviyatı ve kişiliği bakımından saygınlığı herkesçe kabul edilen kişilerin seçildiği, sorunları çözme mercisi olarak değerlendirebileceğimiz bu görevliler, olaylar bazında belirli bir meselenin çözümü için seçilmişlerdir. Bu göreve seçilenlerin devamlı bir vazifesi yoktur.50

      Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğru tekkelerle ilgili yasal düzenleme sayılabilecek uygulamalar da yapılmıştır. Bunun ilk örneği Ağustos 1793 tarihli bir hükümdür. Şeyhlerin başvurusu neticesinde çıkan bir ferman doğrultusunda, bir meclis oluşturulmuştur. Şeyhlerden oluşan bu meclise, itikadı bozuk olan tarikat mensuplarının saraya bildirilmesi ile kendi başına tekke açanların engellenmesi görevi verilmiştir. Bu fermanla İstanbul’da tekke açıp zikir yapmak isteyen şeyhlerin bölgelerindeki takva sahibi ve itikad-ı düzgün meşâyihin izniyle bunu yapabilecekleri belirtilmiştir.51

      1812 yılında çıkartılmış olan bir ferman ile tekkeler hakkında önemli yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu fermanla, her tarikatın pirinin metfun bulunduğu tekke merkez tekke kabul edilmiştir. Merkez tekkelerdeki şeyhlere ise tarikatın diğer dergâhlarının sorumluluğu verilmiştir. Bu fermanla ayrıca ilk defa tekkelere atanacak şeyhler ile ilgili şeyhülislamın onayı şartı getirilmiştir. Böylece tekke şeyhinin kendisinden sonra bu göreve gelecek kişinin belirlenmesi ile ilgili yetkisi alınmış, merkez tekke postnişinine ve şeyhülislamlık makamına verilmiştir.52

      Tekkeler, Mayıs 1826 tarihinde Evkaf-ı Hümayun Nezaretinin kurulması ile mali özerkliklerini de yitirmişlerdir. II. Mahmut, vakıflar arasındaki irtibatsızlığı yok etmek ve çeşitli yolsuzlukları önlemek gayesiyle bütün vakıfların bir tek nezaret altında toplanmasının daha doğru olacağı kanaatine varmıştır. Bütün dinî binaların bakım ve onarımı, personelin aylıkları ve diğer dinî maksatlar için tesis edilen vakıfların bir çatı altında toplanmasını kararlaştırmıştır. Bunun sonucu olarak Evkâf-ı Hümayun Nezareti (12 Rebiülevvel 1242 / 14 Ekim 1826) kurulmuştur.53

      Tekke vakıfları daha önce bağımsız heyetler tarafından yönetilirken bu düzenlemeyle nezaretin kontrolüne alınmıştır.54

      II. Mahmut döneminde, 1836 yılında çıkartılan bir ferman ile tarikat mensuplarının uyması gereken kurallar belirlenmiştir. Bu fermana göre;

      1. Her tarikat mensubu, bağlı bulunduğu tarikata ait kıyafeti giymelidir. Şeyh ve derviş olmayanlar da kendi kendilerine tarikat ehline ait elbiseleri giymemelidir.

      2. Her derviş, şeyhinin imza ve mührünü ihtiva eden kimlik taşımalıdır.

      3. Ehliyetsiz dervişlere icazetname verilmemeli, icazetnamede birkaç şeyhin imza ve mührü bulunmalıdır.

      4. Şeyh tayin edilirken vakfiyede belirtilen tarikatla şeyh olacak zatın tarikatı aynı olmalıdır.

      5. Aynı şeyhe birden çok tekke şeyhliği verilmemelidir.

      6. Tekkeye ait sancak, kudüm, mazhar gibi eşya ve aletler tekke dışına çıkarılmamalıdır.

      7. Cehrî zikir icra eden tekkelerde, namaz kılmayıp evrat ve tevhit zikrine katılmadığı hâlde sadece devran zikrine katılmak isteyenler, devrana alınmamalıdır.

      8. İstanbul tekkelerinde, bu fermanın hükümlerine aykırı hareket eden olursa ve bu şahıslar şeyhin ikaz ve ihtarlarına aldırış etmezse emniyet kuvvetleri tarafından yakalanarak, “avam-ı nas” olanların Bab-ı Seraskerî’ye, tarikat ehli olanların da Şeyhülislamlık’a gönderilmeleri gerekmektedir.55

      II. Mahmut döneminde, klasik Osmanlı idare sisteminde ortaya çıkan sorunlar tespit edilmiş ve dönemin gereklerine göre yeniden düzenlenmiştir. Devletin modernleşme sürecindeki bu düzenlemeler ve gösterilmiş olan merkeziyetçi tavır, tarikatların denetimi konusunda da kendini göstermiştir. Yeniçeri Ocağının kaldırılması ve Bektaşilik tarikatının yasaklanması, Sünni ve geleneksel tarikat anlayışına muhalif görülen çevrelerin kontrol altına alınması, II. Mahmut’un şahsi ilgisi neticesinde gerçekleşmiştir.56

      II. Mahmut döneminde yapılmış olan düzenlemeler çerçevesinde şeyh ve dervişlere mahsus kıyafetlerin başkaları tarafından giyilmemesi istenmiştir. Şeyh ve dervişlerin de dergâh ve zaviyeler dışında, çarşı pazarda kendilerine has olan kıyafetler ile dolaşmamaları istenmiştir. Ayrıca şeyhler tarafından dervişlere mühürlü tezkereler verilmesini içeren bu düzenleme ile tekkelerin güvenlik kontrolü sağlanmaya çalışılmıştır.57

      II. Mahmut döneminde, 1812 yılında bir fermanla yapılan düzenlemeleri “Siyasi merkezin tarikatlar ve tekkeler alanındaki yeni karar ve yönelişlerinin ilk ciddi işaretleri olarak kabul edilebilir. Tekkeleri idari olarak Şeyhülislamlık’a mali olarak Evkaf-ı Hümayuna bağlı hâle getirmek, İstanbul ve taşradaki aynı tarikata mensup dergâhların şeyhlerinin tayin edilmesi dâhil olmak üzere birçok işlemler için merkez asitane uygulamasına başlatmak” şeklinde değerlendirmek mümkündür.58

      II. Mahmut döneminde, Yeniçeri Ocağının kapanmasından sonra Bektaşilik tarikatı hemen yasaklanmıştır. Bu tarikatın yasaklanması sürecinde padişah ve dönemin yöneticileri konu ile ilgili toplantılar yapmışlardır. Sultan II. Mahmut’un kafes arkasından nezaret ettiği istişare toplantısında, Şeyhülislam Tahir Efendi’nin şu sözleriyle açıldı:

      “Hz. Ali (r.a.), taraf-ı hazret-i risaletpenâhîden ‘efdal-i a’mâli’ sual eylediklerinde fahr-i âlem efendimiz (sav) hazretleri en faziletli amelin zikir ve tevhit olduğunu beyan etmiş, Hz. Ali’ye kelime-i tevhidi telkin ve talim buyurmuştu. Bu cihetle zikr-i cehrî, delâil-i Kur’aniyeden başka, kavl ve fi’l-i Nebevi ile sabittir. Turuk-u cehriyenin cümlesi Hz Ali’ye mensup olan turuku nazeninden şubelere ayrılmış olmakla, turuk-u aliyyenin cümlesi hakk, Hacı СКАЧАТЬ



<p>47</p>

Yücer, age., s. 467.

<p>48</p>

Varol, agtz., s. 465-467; Yücer, age., s. 468; Ahmet Yaşar Ocak, “Bektaşilik”, DİA, V, s. 373-379.

<p>49</p>

Yücer, age., s. 652.

<p>50</p>

Yücer, age., s. 449.

<p>51</p>

İsmail Kara, agm., s. 186.

<p>52</p>

B.O.A., Cevdet Evkaf, nr. 11874.

<p>53</p>

Ali Akyıldız, “Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform”, İstanbul 1993, s. 146; İbnülemin Mahmud Kemal, Hüseyin Hüsameddin, “Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti’nin Tarihçe-i Teşkilâtı ve Nuzzârın Terâcim-i Ahvâli”, İstanbul 1335, s. 11-39; Bernard Levis, “Modern Türkiye’nin Doğuşu”, Çev. Metin Kıratlı, Ankara 1984, s. 94.

<p>54</p>

Evkâf-ı Hümayun Nezaretinin kurulması ile ilgili bkz. Mehmet İpşirli, “II. Mahmut Döneminde Vakıfların İdaresi”, Sultan II. Mahmut ve Reformları Seminerleri Bildirileri, İstanbul 1990, s. 49-57; BahaeddinYediyıldız, Nazif Öztürk, “Tanzimat Dönemi Vakıf Uygulamaları”, 150. Yılında Tanzimat, Ankara, 1992, 571-591.

<p>55</p>

Mustafa Kara, agm., IV, s. 983.

<p>56</p>

Ali Akyıldız, “Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme”, İstanbul 2004, s. 192; Varol, agm., s. 40-41.

<p>57</p>

Varol, agm., s. 47.

<p>58</p>

İsmail Kara, agm., s. 185-186.