12 yıllık esaret. Соломон Нортап
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 12 yıllık esaret - Соломон Нортап страница 10

Название: 12 yıllık esaret

Автор: Соломон Нортап

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-71-9

isbn:

СКАЧАТЬ Ya ben? Ben ailemi tekrar görebilecek miydim? Kalbim viran olmuştu; umutsuzca Robert’la beraber denizin dibini boylamış olmayı istedim.

      Hemen sonra tüccarlar ve alıcılar gemiye çıktı. Uzun boylu, ince yüzlü, açık tenli ve hafif kambur bir adam, elinde bir kağıtla çıkageldi. Ben, Eliza ve çocukları, Harry, Lethe ile birlikte Richmond’da bize katılan birkaç kişi, Burch’un ekibi olarak bu adama teslim edilmiştik. Bu beyefendi, Theophilus Freeman idi. Elindeki kağıttan okuyup “Platt!” diye seslendi. Kimse yanıt vermedi. İsim tekrar tekrar söylendi ama yine de cevap veren olmadı. Ardından Lethe, Eliza ve Harry’nin adı okundu. Liste bitene kadar herkesin adı okunmuştu ve adı okunanlar bir adım öne çıkıyordu.

      Theophilus Freeman, “Kaptan, Platt nerede?” diye sordu.

      Kaptan, kimse o isme cevap vermediği için cevap veremedi.

      Bu sefer kaptana beni göstererek “Şu zenciyi kim gemiye bindirmişti?” diye sordu.

      Kaptan “Burch,” diye yanıtladı.

      “Senin adın Platt. Bendeki tanımlamalara uyuyorsun. Neden bir adım öne çıkmıyorsun?” diye beni azarladı. Adımın bu olmadığını, daha önce hiç o isimle bana seslenen olmadığını ama bundan sonra öyle denmesine bir itirazım olmayacağını söyledim.

      “Neyse, adını öğrenirim,” dedi, “ama sen de unutma!” diye de ekledi.

      Bu arada Bay Theophilus Freeman, küfür konusunda çalışma arkadaşı Burch’tan hiç geri kalmıyordu. Gemide adım “Kahya” olmuştu ama Burch’un alıcıya verdiği bu Platt ismiyle ilk kez sesleniliyordu bana. Gemiden, birbirlerine zincirlerle bağlanmış kölelerin rıhtımdaki çalışmasını izliyordum. Freeman’ın köle hücresine götürülürken yanlarından geçtik. Bu hücre, Goodin’in Richmond’daki hücresine çok benziyordu. Sadece bahçe, beton duvarlar yerine ucu sivriltilmiş tahta çitlerle kapatılmıştı.

      Hücrede şimdi biz dahil en az elli kişi vardı. Bahçedeki küçük evlerden birine battaniyelerimizi bıraktıktan sonra bizi çağırıp beslediler. Gece olana kadar bahçede aylak aylak dolaşmamıza izin vardı. Gece olunca da isteyen barakaya, isteyen tavan arasına, isteyen de bahçeye battaniyesini serip uyudu.

      O gece gözlerimi çok az kapadım. Aklımda düşünceler uçuşuyordu. Evden yüzlerce kilometre ötede miydim? Sokaklar boyunca aptal bir yaratık gibi sürüklenmiş miydim? Acımasızca zincire vurulup dövülmüş müydüm? Bir köle sürüsüyle birlikte güdülüyor muydum? En nihayetinde de bir köle miydim? Son birkaç hafta yaşananlar gerçek miydi, yoksa uzun, sürüncemeli bir rüyanın kasvetli safhalarından mı geçiyordum? Gördüklerim hayal değildi. Bu kadar acıyı kaldıramıyordum. Sonra gecenin sessizliğinde avuçlarımı Tanrı’ya doğru kaldırıp yanımda uyuyan yoldaşlarımın içinde zavallı, terk edilmiş esirler için merhamet diledim. Özgür ve köle, hepimizin Yüce Tanrı’sına buruk bir ruhun yalvarışlarını döktüm. Bir başka esaret gününü başlatan güneş doğuncaya dek, dertlerimi kaldırabilecek kadar güç için yalvardım.

      6. Bölüm

Freeman’ın Gayreti – Temizlik ve Kıyafetler Gösteri Odasında Eğitim – Dans – Kemancı BobMüşterilerin Gelişi – Köleler İnceleniyor New Orleans’ın Yaşlı BeyefendisiDavid, Caroline ve Lethe’nin Satılışı Randall ve Eliza’nın Ayrılışı – Çiçek Hastalığı – Hastaneİyileşme ve Freeman’ın Köle Hücresine Dönüş Eliza, Harry ve Platt’ın AlıcılarıEliza’nın Küçük Emily’den Ayrılma Sancısı

      James H. Burch’un çalışma arkadaşı veya emanetçisi, New Orleans’taki köle hücresinin bekçisi, samimi ve dindar Bay Theophilus Freeman, sabah erkenden hayvanlarının arasındaydı. Yaşlı adam ve kadınlar tekmelerle, daha genç yaştaki köleler ise kulak hizasına atılan sert kırbaç darbeleri ile uyandırıldı. Bay Theophilus Freeman o gün mallarını hazırlayıp satış yerinde görücüye çıkarmak ve büyük işler başarmak için gayretli gayretli koşuşturuyordu.

      İlk olarak baştan aşağı yıkanmamız ve sakalı olanların tıraş olması gerekiyordu. Sonra her birimize ucuz ama temiz kıyafet verdiler. Erkeklerin şapka, ceket, gömlek, pantolon ve ayakkabıları; kadınlarınsa pamuklu elbiseleri, başlarını bağlamak için eşarpları olmuştu. Müşteriler kabul edilmeden önce doğru düzgün hazırlanalım diye bahçedeki binanın ön tarafında bulunan büyük odaya götürüldük. Odanın bir tarafına adamlar, diğer tarafına kadınlar dizildi. En uzun olan, sıranın başına, daha kısası yanına gelecek şekilde boy sırası yapıldı. Emily kadınlar sırasının en arkasındaydı. Freeman kim olduğumuzu bilmemiz gerektiğini söyledi, akıllı ve canlı görünmemizi tembihledi. Bazen tehdit etti, bazense öğütler verdi. Gün içerisinde bizi “akıllı görünme” sanatında ve gideceğimiz yere kesin tavırlarla gitmemiz konusunda eğitti.

      Öğleden sonra karnımız doyunca tekrar bir tören yaptık ve dans etmeye zorlandık. Siyahi bir çocuk olan ve bir süredir Freeman’a ait olan Bob, keman çalıyordu. Yanında duruyordum ve ona “Virginia Reel”ı çalıp çalamadığını sordum. Çalamadığını söyleyip aynı soruyu bana yöneltti. Çaldığımı söyleyince kemanı bana uzattı. Bir melodi tıngırdatıp bitirdim. Freeman devam etmemi emretti. Çok hoşuna gitmişe benziyordu; Bob’a ondan çok daha iyi olduğumu söyledi. Böyle söylemesi müzisyen arkadaşımı oldukça üzmüştü.

      Ertesi gün bir sürü müşteri Freeman’ın “yeni sürüsünü” incelemek üzere davet edildi. Freeman’ın çenesi çok düşüktü; meziyetlerimizi ve niteliklerimizi uzun uzadıysa anlatıyordu. Aynı at satacak veya alacak bir jokey gibi, müşteriler ellerimizi, kollarımızı, bedenlerimizi yoklayıp bizi kendi etrafımızda döndürürken ve ne yapabildiğimizi sorup ağzımızı açmamızı, dişlerimizi göstermemizi isterken Freeman da başımızı dik tutup buyurduğu hızda ileri geri yürümemizi söylüyordu. Bazen bir adamı veya kadını bahçedeki küçük eve götürüp soyar ve daha özenli bir şekilde incelerlerdi. Kölenin sırtındaki yara izleri, isyankar veya boyun eğmez bir ruhun göstergesi olarak kabul edilir, bu da onun fiyatını düşürürdü.

      Faytoncu aradığını söyleyen bir beyefendi beni gözüne kestirmiş gibiydi. Burch’la konuşmasından şehirde yaşadığını öğrenmiştim. Onun beni satın almasını çok istemiştim, çünkü New Orleans’tan kuzeye giden bir gemiye atlayıp kaçmam çok da zor olmazdı. Freeman benim için ondan on beş bin dolar istedi. Yaşlı beyefendi çok fazla olduğu konusunda ısrar edip zor zamanlardan geçtiğimizi söyledi. Freeman ise benim sağlığı sıhhati yerinde, sağlam ve akıllı biri olduğumu söyledi. Müzikal yeteneklerime değinmeden de geçmedi. Ama yaşlı beyefendi bu zencinin herhangi sıra dışı bir yeteneği olmadığını ve nihayetinde tekrar arayacağını söyleyip gitti. Ama gün içerisinde birkaç satış yapılmıştı. Natchezli bir tarla sahibi David ve Caroline’ı birlikte satın aldı. Ayrılmıyor olmanın verdiği mutlulukla yüzlerinde kocaman bir gülümseme belirirken bizi bırakıp gittiler. Baton Rouge taraflarından gelen bir tarla sahibine satılan Lethe’nin ise giderken gözleri sinirden parlıyordu.

      Aynı adam Randall’ı da satın aldı. Küçük dostumuza hareketliliğini ve kondisyonunu göstermesi için zıplaması, etrafta koşması ve diğer şeyler yapması söylenmişti. Ticaret devam ederken Eliza sesli sesli ağlıyor, ellerini sıkıyordu. Adama, kendisini ve Emily’i de birlikte almazsa Randall’ı СКАЧАТЬ