İstenen . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İstenen - Морган Райс страница 8

Название: İstenen

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632916884

isbn:

СКАЧАТЬ sonra?”

      Annesi geniş bir şekilde gülümsedi, rahatlamış görünüyordu.

      “Tabii gidebiliriz, canım.”

      Scarlet’e bir daha sarıldı. “Seni seviyorum. Bunu sakın unutma.”

      “Ben de seni seviyorum, anne.”

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      Scarlet uzun zaman sonra ilk kez okula erken gitti. Koridorlarda henüz kimse yoktu ve dolabına giderken her yer hayalet şehir gibiydi. Hep geç gitmeye alışkındı, her yer kalabalık olurdu, ama bugün, kâbusundan sonra, yerinde duramamış ve evde oturup bekleyememişti. Ayrıca Facebook ve Twitter hesaplarını kontrol etmiş ve Vivian’ın ve arkadaşlarının kendi hakkındaki gönderileri yüzünden olağandışı bir aktivite olduğunu görmüştü ve okuldakilerin buna nasıl tepki verecekleri hakkında kaygı duyuyordu, okula erken gelmenin bütün bunları savuşturmasına yardımcı olacağına inanıyordu. En azından buraya erken gelerek bir şekilde pozisyon almış ve hazırlanmış gibiydi.

      Ama yine de bunu pek faydası olmayacağını da biliyordu. Kısa bir süre sonra koridorlar çok sayıda çocukla dolacaktı ve bunlar gruplar haline gelip ona bakacak ve fısıldaşacaklardı. Belki de Blake de onlara katılacaktı. Buluşmaları hakkında onun herkese neler anlatmış olabileceğini merak ediyordu. Onlara olan biten her şeyi anlatmış mıydı? Onu bir çeşit kaçkın olduğunu anlatmış mıydı?

      Bu düşünce kendisini kötü hissetmesine neden oldu, bu sabah kahvaltıyı es geçmişti. Bunların hepsine göğüs germeliydi ve yüzlerce çocuktan kaçının bu gönderileri takip ettiğini – ve kendisi hakkında ne düşündüklerini merak etti. Bir tarafı yer yarılıp içine girmeyi, kaçmayı ve bu kasabayı terk edip bir daha da geri dönmemeyi istiyordu.

      Ama bunlardan hiçbirinin geçerli bir seçenek olmadığını bildiğinden, cesur olup bunları atlatmaya çalışmasının daha iyi olacağına karar vermişti.

      Dolabını açıp o günkü derslerle ilgili kitaplarını alırken, ev ödevlerinde ne kadar geri kaldığını fark etti. Bu da onun için alışıldık bir şey değildi. Son iki gün çok çılgınca geçmişti, her şey daha önce olduğundan çok daha farklıydı. Her şeyi daha da kötü hale getiren şey ise, sabahın erken saatlerinde camlardan gelen güneş ışığına ancak gözlerini kısarak bakabilmesiydi ve ışık yüzünden daha önce hiç bilmediği korkunç bir baş ağrısı yaşadığını fark etti. Kendisini özellikle de parlak koridorda ellerini gözlerine siper ederken buldu ve bir kez daha onda ters giden bir şeyler olup olmadığını merak etti. Hasta mıydı ya da başka bir sorunu mu vardı?

      Dolabının en üst rafındaki eski güneş gözlüklerini buldu ve içeride dolaşırken bile onları takıp gün boyu o şekilde dolaşmak istedi. Ama bu şekilde olumsuz anlamda çok ilgi çekeceğini biliyordu.

      Tıpkı bir tsunami gibi koridorlar her yönden gelen çocuklarla dolmaya başladı. Telefonuna bir göz attı ve ilk dersinin birkaç dakika içerisinde başlayacağının farkına vardı. Derin bir nefes aldı ve dolabını kapattı.

      Telefonuna herhangi bir mesaj gelmediğini de fark etmişti ve düşünceleri yeniden Blake’e ve dün yaşananlara kaydı. Kaçışına. Yeniden Blake’in başkalarına neler anlatmış olabileceğini merak etti. Gerçekten o kötü şeyleri söylemiş olabilir miydi? Onu terk ettiğini? Veya bunları Vivian mı uydurmuştu? Onun hakkında gerçekten ne düşünüyordu? Ve mesajlarına neden yanıt vermemişti?

      Tabii ki, bu sessizliğin bir yanıt olduğunu varsaymıştı. Çok kızdığını ve artık ona ilgi duymadığını düşünmüştü. Ama telefonunu bir kez daha kontrol ederken en azından onun cevap vermiş olmasını umdu – sadece ona artık ilgi duymadığını söylemek için bile olsa. Yanıt alamamaktan nefret ederdi.

      Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Sage hakkında da düşünmekten kendini alamıyordu. Onunla evinin önünde karşılaşmaları oldukça gizemliydi. Ondan uzaklaşmış olmasından pişmanlık duyuyor ve biraz daha orada durup onunla konuşmuş, ona daha fazla sorular sormuş olmayı umuyordu. Ama bunu düşünmek bile onu çıldırtıyordu ve bunun aklına neden Blake’den bile daha fazla takıldığını anlayamıyordu.

      Çok kafası karışmıştı. Blake söz konusu olduğunda onu bilinçli olarak düşünüyor gibiydi; Sage söz konusu olduğundaysa buna engel olamıyordu – istese de istemese de onu düşünüyordu ve ona karşı duyduğu bu güçlü hisleri bir türlü anlayamıyordu. İşin daha da garip tarafı, Blake’i yıllardır tanıyor olmasına rağmen, kendisini Sage’e çok daha yakın hissediyordu. Onu daha da rahatsız eden şey ise bunun ona hiç mantıklı gelmemesiydi. Bunu anlamamaktan nefret ediyordu – özellikle de söz konusu aşk olduğunda.

      Bir sesin “Aman tanrım, Scarlet?” dediğini duydu.

      Dolabını kapattığında Maria’nın orada durmuş, çok tanınmış bir ünlüyü görmüş gibi ona baktığını gördü.

      “Sen okula hiç erken gelmezsin ki! Geçen gece sana milyon kere mesaj gönderdim! Neler oldu? Nerelerdeydin? İyi misin?”

      Scarlet bir anlık bir pişmanlık hissetti; tüm mesajlara yanıt veremeyecek kadar kaygılıydı. Ayrıca Sage hakkındaki duygularından dolayı Maria’nın yanındayken kendisini gergin hissediyordu. Sonuçta Maria açık bir şekilde Sage’den hoşlandığını belirtmişti. Scarlet bir gece önce onunla konuştuğunu – özellikle de evinin önünde konuştuğunu – öğrenirse Maria’nın çok kızacağından korkuyordu. Erkekler söz konusu olduğunda Maria paylaşmayı sevmez ve despot davranırdı. Her zaman gözlerini kime dikerse onun olduğunu düşünürdü – gözlerini diktiği kişi onun varlığından haberdar olsa da, olmasa da. Ve herhangi birisi herhangi bir şekilde yoluna çıkarsa, onu anında düşman olarak kabul ederdi. Bu konuda çok kindardı – hiçbir zaman bağışlamaz ve affetmezdi. Ya en yakın arkadaşın, ya da en ölümcül düşmanın olurdu; onda bir orta yol yoktu.

      Scarlet “Üzgünüm,” diye cevap verdi.  “Erken yattım. Kendimi pek iyi hissetmiyordum. Ve Facebook’ta bütün o olan bitenlere dayanamadım.”

      Maria, “Aman tanrım,  ondan nefret ediyorum” dedi. “Vivian. Yılanın teki. Kendini ne sanıyor? Onun ve arkadaşlarının duvarına mesaj gönderdim. Sana yaptıkları saldırıdan dolayı onlara ağzının payını verdim.”

      Scarlet Maria’ya minnet duyuyordu – ve bu duygu Sage ile konuştuğu için kendisini daha da suçlu hissetmesine neden oluyordu. Sadece ona anlatıp Sage ile olanları açıklayabilmek isterdi – ama neler olduğunu kendisi bile anlamıyordu. Ve bunlardan Maria’ya bahsederse, onu kaybedebileceğinden korkuyordu.

      Scarlet “Sen en iyi arkadaşımsın,” diye cevap verdi ve minnetini göstermek için kollarını ona doladı.

      İkisi yan yana hızla dolan koridorlarda yürüdü, birlikte girecekleri ilk ders için okulun diğer tarafına doğru ilerlerken koridorlardaki ses giderek daha da artıyordu.

      Maria “Yani, kızın yüzsüzlüğüne bak,” dedi. “Önce senin erkek arkadaşını çalıyor. Sonra bunun hakkında mesaj gönderiyor. Kendi üstünlüğünü kaybedeceğinden korkuyor. Ve kıskanç. Senin daha iyi bir kız olduğunu biliyor.”

      Scarlet kendini biraz daha iyi hissetti, ama yine de Blake’i СКАЧАТЬ