CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SEN ÖLÜRSÜN BEN YASARIM. Celil Oker
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SEN ÖLÜRSÜN BEN YASARIM - Celil Oker страница 4

Название: CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SEN ÖLÜRSÜN BEN YASARIM

Автор: Celil Oker

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752126466

isbn:

СКАЧАТЬ Sokak önümüzde, hafif eğimle uzanıyordu. Tam ortasına kırmızı dikmeler koymuşlardı.

      “İstanbul’un en sevdiğim caddesi,” dedi yolcum.

      Katılıyorum ama orası bir sokak, dedim içimden.

      Sümbül Sokak’ın sağındaki, solundaki sokaklar da envaiçeşit çiçek adları taşıyordu. Bildiğim, bilmediğim çiçekler. Çiçeklere saygımdan ağır ağır ilerledim.

      “Buradan tam geri dönelim lütfen,” dedi yanımdaki kadın caddenin sonuna geldiğimizde.

      İkiletmedim.

      “Sağa çekin, durun.”

      Öyle yaptım. Yanımdaki kadın arkasına yaslanıp bacaklarını uzattı koltuk elverdiği kadar.

      “Burada konuşalım,” dedi. “Bir sigara isterim şimdi. What a night!

      Otomobilimin motorunu kapattım. Sigarasını verdim. Yaktım. Ben yakmadım. Onun tarafındaki pencereyi açtım.

      İlk nefesinden sonra konuştu.

      “Hayatımda önemli bir şey olurken hep buraya gelirim. Kafamı toplarım.”

      Cevap vermedim. Devam etti.

      “İnsanın gecenin bir saatinde bir eve gidip tanımadığı bir adamın cesedini görmesinden daha önemli ne olabilir bilmiyorum,” dedi. “Hiç tanımadığı biriyle suç ortaklığı ihtimalinin yanı sıra…”

      “Çok önemsemeyin suç ortaklığını,” dedim. “Öylesine söyledim.”

      “Ama doğru.”

      Cevap vermedim yine. Neye isterse ona inanabilirdi.

      İki nefes daha saldıktan sonra konuştu.

      “Hangimiz önce başlayacak?” dedi.

      Kendi kendime gülümsedim. Görmedi. İstanbul’un en akıllı kadınları çatıyordu bana galiba hep.

      “Ben adımı söyledim,” dedim. “Mesleğimi de.”

      “Ben de inanmadım galiba,” dedi.

      Bu kez ona dönüp gülümsedim açık açık.

      “Hangisine?” dedim.

      “Adınız doğrudur probably,” dedi. “İnsanlar meslek konusunda daha kolay yalan söylerler. Küçük bir doğruluk payı vardır onda. Çok sevdikleri meslek falan. Adını değiştirmek risklidir.”

      Bir sigara yakmamak için zor tuttum kendimi.

      “Touche!” dedim.

      Devam etmemi bekler gibi yüzüme baktı. Başka çarem olmadığını biliyordum.

      “Adım doğru,” dedim. “Mesleğim de doğru sayılır. Emekli pilotum. Şimdilerde özel dedektiflik yapıyorum.”

      Kaşlarını kaldırdı.

      “Filmlerin dışında hiç özel dedektif görmemiştim,” dedi. “Silahınız var mı?”

      “Yasa izin vermiyor,” dedim.

      Bu kez o güldü.

      “Yasalara fazla kafayı takmayacak biri olduğunuzu gösterdiniz az önce ama.”

      “Zaman zaman ikiyüzlü bir alçak olmakta sakınca görmem,” dedim.

      “Tam çağımızın adamısınız o zaman,” dedi. “Güzel.”

      “Sıra sizde,” dedim.

      “Yok,” dedi. “Devam edin. O evde bulunmanız iş icabı mıydı?”

      Sahneye çıkma sırasını tartışmaya gerek görmedim artık.

      “Bir arkadaşımın evine temizliğe gelen kadının oğlu, bu Taylan Sezer denen adamın inşaatlarından birinde çalışıyormuş. Kaza geçirmiş. Başından yaralanmış. Adam hiç ilgilenmemiş. Anası babası benden gidip bir konuşayım diye rica ettiler. Ben de aradım adamı. Esas derdimi söylemedim. Önce bir malı göreyim dedim. Gördüğümü siz de gördünüz.”

      “Şimdi ne yapacaksınız?”

      “Bilmem,” dedim. “Üstüme siz geldiniz. Şimdi de sizle konuşuyorum.”

      “Sıra bende yani…”

      “Evet.”

      “Benim söyleyeceklerim ne işinize yarar bilmem,” dedi otomobilimin yolcu koltuğunda oturan adını bilmediğim kadın. “Vehbi, anlaşıldığı gibi sevgilim, sevgilim değil de, bir tür, ne bileyim…”

      Cinsel hayatının beni zerrece ilgilendirmediğini belirten bir baş sallamasıyla cesaretlendirmeye çalıştım kadını. Gördü mü görmedi mi, bilmiyorum.

      “O dairede buluşuruz sık sık,” diye devam etti. “Taylan dediğiniz adamı hiç görmedim. Adını da duymadım Vehbi’den.”

      Benim tarafımdaki dikiz aynasından bir otomobilin kavşaktan belirişini gördüm. Bizi görünce uzaklarını yaktı. Sonra yeniden kısaları. Tam yanımızda yavaşladı. İçinde daha yeni ehliyet almış iki oğlan vardı. Bize baktılar. Sonra birbirlerine. Gülüştüler. Ağır ağır yolun aşağısına devam ettiler.

      “Soyadı ne Vehbi Bey’in?” diye sordum gittikçe küçülen stop farlarına bakarken.

      Çok komik bir şey söylemişim gibi güldü.

      “Vehbi…” dedi. “Soyadı Kanat. Vehbi Kanat. Böyle söyleyince komik oluyor. Vehbi Bey!”

      “Ne iş yapar Vehbi Kanat?”

      Bir kez daha güldü.

      “Bizim şirketin kuryesi. Motosikleti var. Hızlıdır yani…”

      Anladım, dedim içimden.

      “Sizin şirket ne yapar?” dedim. “Ve de siz ne yaparsınız?”

      “Bir danışmanlık şirketinde çalışıyorum. O’Connor Consulting. Satın almalarda, birleşmelerde şirket yöneticileri kiminle dans ettiklerini öğrenmek için bize gelirler. Büyük kredi ilişkilerinde falan. Big deals. Uzmanım ben de. Şirketlerin zayıflıklarını, pisliklerini bulup parasını ödeyenlere rapor ederim.”

      Bu kez ben güldüm konuşurken.

      “Bir tür meslektaşız doğru anladıysam,” dedim.

      “Herhalde,” dedi sigarasını pencereden attıktan sonra. “Bizim de tabancamız yoktur.”

      “Sizin şu Vehbi Kanat’ı nasıl bulup konuşurum?” dedim.

      “Niye?” СКАЧАТЬ