CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ROL ÇALAN CESET. Celil Oker
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ROL ÇALAN CESET - Celil Oker страница 5

Название: CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ROL ÇALAN CESET

Автор: Celil Oker

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752126374

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Ne üstüme doğru gelen sivri bir kılıç gördüm rüyamda ne Marilyn Monroe’yu. Düpedüz uyudum. Uzun uzun uyudum.

      Yukarıdaki oğlanın müzik setinden gelen saçma sapan seslerle uyanıncaya kadar uyudum. Gözümü açınca acıktığımı anladım. Don gömlek mutfağa gidip biraz bayat ekmek ile üstünü açık bıraktığım için kurumuş peyniri buldum. Mutfaktaki küçük masada, formikanın üzerindeki çizikleri saya saya yedim yemeğimi.

      Sonra gidip yeniden uyudum.

      Kalktım, çişe gittim. Sonra dönüp yine uyudum.

      Telefonun sesiyle uyandım.

      Açmadım.

      Telesekreter devreye girdi.

      Gözlerim tavana takılı dinledim mesaj bırakan kadının sesini. Titrek bir sesi vardı, sonlara doğru ağlamaya başladı. Uyuşturucuya alışmış oğlunun nerede olduğunu bulup kötü arkadaşlarından kurtarırsam, evimin bir yıllık kirasına eşit bir parayı vaat etti telesekretere.

      Uykum kalmamıştı artık, ama yerimden kıpırdamadım.

      Örtüyü attım üstümden. Kollarım iki yana açık, ellerim tavana dönük, gözlerim kapalı yattım. Aklıma gelen tek şey derin derin nefes almaktı, onu yaptım. Başım dönünceye kadar doldurdum odanın bayat havasını ciğerlerime. Gözlerimi açmadım. Bulutlardan sıyrılıp Zürih’e doğru alçalmaya başlarken bir 747’nin kokpitinden dışarı baktığımda gördüklerimi hatırlamaya çalıştım, başaramadım.

      Telefon yeniden çaldı. Yeniden açmadım. Telesekreter devreye girince kapadı arayan.

      Bu kez kalktım. Üstüme bir şeyler geçirip bir kahve yaptım kendime. Pencereden baktım. İnsanların evlerine dönmeye başladıkları saatler kadar karanlıktı dışarısı. Karnım yeniden acıkmaya başlamıştı, buzdolabımın sefaletini bildiğim için mutfağa gitme zahmetine katlanmadım, telefonla yumurtasız bir kıymalı pide ve iki ayran ısmarladım kendime.

      Televizyonu açtım. Fashion TV’ye getirip sesini kıstım. Kızlar durmadan yürüdüler.

      Telefon çaldı. Açmadım.

      Telesekreter devreye girince reklamcı arkadaşımın öfkeli sesini duydum.

      “Açsana lan, evdesin biliyorum, demin meşgul çaldı telefonun.”

      Açmadım. Kızlar durup dinlenmeden yürüyorlardı. Yerimden bile kıpırdamadım.

      “Oğlum aç telefonu, iki satır konuşalım.”

      Açmadım.

      Açıp bir konuşmaya başlarsam bir daha susamam diye düşündüm.

      “Tamam, kabul, pes. Keyfin yerine gelince ara beni. Tamam mı? Ara mutlaka. Bak aramazsan ilanını kestiririm ama.”

      Kestirirsen kestir dedim içimden.

      Güzel bir ilan hazırlatmıştı Hürriyet gazetesinin seri ilanlar sayfasına. Onu ilk tanıdığımda kendisi için yaptığım küçük bir işin hatırına okkalı bir indirimle yayımlatıyor, ben oralı olmazsam o indirimli faturanın bile üstüne düşmüyordu. İlanım bilumum “araştırma ve takip” ilanlarının arasında anında öne çıkıyor, telefonumun beni işsiz bırakmayacak kadar çalmasına yarıyordu. Tasarımını taklit eden bir iki meslektaşım çıkmıştı hatta.

      Kestirirsen kestir dedim içimden. İşime gelir.

      Başkalarının hayatını değiştirmek bu kadar acı veriyorsa, iyisi mi ben kendi hayatımı değiştireyim diye düşündüm.

      Kızlar bitip tükenmeyen bir enerji, suratlarında bitip tükenmeyen bir donukluk ve bitip tükenmeyen saçma giysiler içinde yürüyüp duruyorlardı bir aşağı bir yukarı.

      Haberleri dinlemeye cesaretim yoktu.

      Biraz sonra kapı çaldı. Kıymalı, yumurtasız pidemi PizzaHut’ın dağıtımcılarına özenerek giyinmiş bir kebapçı çırağından teslim aldım. Uzattığım paranın üstünü beklemeden kapıyı kapattım yüzüne. Yağları dışa vurmuş paketi masanın üstüne daha bırakamadan kapı yeniden çaldı.

      “Tamamdır!” diye kükredim olduğum yerden.

      Kapı bir daha çalmadı.

      Paketi açtım. Piştikten epey sonra yeniden fırına sokulmuşa benzeyen çok yağlı, az kıymalı pidemi hızla yedim. Ellerimi yıkamadan gidip yeniden yattım. Televizyon açık kaldı, kızlar yürümeye ben yokken de devam ettiler.

      Bu sefer daha iyi uyudum. Telefon falan da çalmadı.

      Kalktığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Televizyonu haber yayınlayan bir kanala getirmedim yine de. Bakkalın çırağı ekmeğimle gazetemi getirmiş mi diye kapının dışına bakmaya da zahmet etmedim. Üst üste iki kahve ve sigaradan sonra yerine geldi kafam. Kahvelerimi hâlâ yürümeye devam eden kızları seyrederek içtim.

      Yeniden uyuyacak halim yoktu. Yapacak işim de.

      Bilgisayarın başına geçtim.

      Biraz uçtum.

      Bilgisayardaki uçuş simülatörleri gerçek uçuşların yerini tutmaz. Tamam, gerçeğe çok yakındırlar, bir oyundan farklı olarak gerçek uçak tepkilerine yakın tepkiler verirler, “realism” modunu maksimumda tutarsanız havada başınıza gelebilecek her şey başınıza gelebilir ama yine de gerçek uçuşların yerini tutmaz. Altınızdaki koltuk tıngırdamaz örneğin, güneş gözünüzü yakmaz, alnınızda zaman zaman beliriveren terler gerçek değildir, kokpitteki elektrik kokusunu almazsınız, göstergeler ne kadar hızla hareket ederse etsin her an mutfağa gidip yeni bir kahve koyabilirsiniz kendinize.

      Bazı uçuşlarda tekerlekler yere değdiğinde arka taraftan yükselen alkışları da koymamışlardır programa.

      Elinizde ne varsa onunla yetinirsiniz.

      Bir klavye, bir monitör.

      Elimden alınan gerçek uçakların yerine, bir klavye ve bir monitörle yetinip uçtum. İptal edilen ticari pilot sertifikamın uçurmama izin verdiği uçaklara elimi bilgisayarda da süremiyordum nedense, Cessna 182RG ile yetinip yalnızca görerek uçuş koşullarında Meigs Havaalanı ile O’Hare International arasında gidip geldim. İki iniş denememin birinde çakıldı uçağım.

      Parçaladığınız uçakların hesabını soran müfettişler de yoktur uçuş simülatörlerinde.

      Allah’tan yoktur.

      Telefon çaldığında kendime değil, gölden karaya doğru esen rüzgâra öfkeliydim. Cessna’mı 030 “heading”de terk edip açtım.

      “Nihayet!” dedi reklamcı arkadaşım.

      Telefona homurdandım.

      “Neyin var senin?” dedi sonra.

      Bir СКАЧАТЬ