Özgür Zihin. Takuan Soho
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özgür Zihin - Takuan Soho страница 3

Название: Özgür Zihin

Автор: Takuan Soho

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361315

isbn:

СКАЧАТЬ altını çizip hızlıyken durmaması gerektiğini ifade eder. Zihin durursa rakip tarafından ele geçirilir. Diğer yandan eğer zihin, hızlı olmayı düşünür ve hızlıca hareket ederse, kendi tefekkürüne kapılır.

      Saigyo’nun bir şiiri vardır:

      Bir tek seni bilir dünyadan nefret eden bir adam,

      Umarım ki alıkonmasın zihnin bu fani mesken tarafından.

      Saigyo bu şiiri Eguchi’nin7 cariyesine atfeder.

      Eğer bu şiirin son dizesine bakarsanız, “Umarım ki alıkonmasın zihnin…” cümlesinin dövüş sanatlarının özünü ifade ettiği söylenebilir çünkü zihnin alıkonmaması esastır.

      Zende “Buda nedir?” diye sorulduğunda, kişi yumruğunu havaya kaldırmalıdır. “Budist Kanunu’nun nihai anlamı nedir?” diye sorulduğunda, kelimeler yitip gitmeden önce “çiçeklenen erik ağacının tek dalı” veya “bahçedeki servi” diye yanıtlamalıdır.

      Bu iyi ya da kötü bir cevap verme meselesi değildir. Biz duraksamayan bir zihne saygı duyarız. Durmak bilmeyen zihin ne renkten ne de kokudan etkilenir.

      Sarsılmaz zihin biçiminin bir tanrı olarak kutsanmasına, bir Buda olarak saygı duyulmasına ve zen Zihin ya da Nihai Anlam olarak adlandırılmasına rağmen eğer kişi baştan sona düşünüp sonra konuşursa, dudaklarından altın sözler ve gizemli dizeler dökülse bile ebedi yerde kalmanın ıstırabı baş gösterecektir.

      Taş ve kıvılcımın hareketinin şimşek hızında olduğu söylenemez mi?

      Çağrıldığında hemen “evet” diye yanıtlamak, sarsılmaz bilgeliktir. Diğer yandan, çağrıldığında bu isteğin nedeni konusunda tereddüt etmek, ebedi yerde kalmanın ıstırabıdır.

      Duran, bir şeyden etkilenen ve karışan zihin, ebedi yerde kalmanın ıstırabı ve sıradan insan demektir. Seslenildiğinde aralıksız yanıtlamak ise tüm Budaların bilgeliğidir.

      Buda veya sezgileri olan tüm varlıklar birbirinden ayrı değildir. Tanrı veya Buda denilen, işte böyle bir zihindir.

      Pek çok yol olmasına rağmen – Tanrıların Yolu, Şiirin Yolu, Konfüçyüs’ün Yolu – hepsi bu tek zihnin duruluğunu paylaşır.

      Zihni kelimelerle anlatırken “Herkes aynı zihne sahiptir,” veya “Gündüz ve gece, iyi ve kötü olaylar Karma’ya bağlıdır,” veya “Kişinin evini terk etmesi, ülkesini harap etmesi onun yansımasıdır çünkü hem iyi hem de kötü, kişinin zihnine bağlıdır,” gibi şeyler söyleriz. İnsanlar bu zihnin neye benzediğini merak edecek olursa, onlara bunu gösterebilecek gerçekten aydınlanmış biri olmadığı sürece sadece kafaları karışacaktır.

      Bu dünyada zihnin ne olduğunu bilmeyenler mutlaka vardır fakat bunu anlayan insanların da az bile olsa var olduğu açıktır. Zihni anlayan insanlar var olsa da buna uygun davrandıkları pek sık görülmez. Yani, zihni iyi açıklayabilseler bile onu derinlemesine anladıkları şüphelidir.

      Bir insan suyu anlatabilir ama ağzı ıslanmayacaktır. Bir insan ateşi tüm yönleriyle izah edebilir ama ağzı ısınmayacaktır.

      Kişi, gerçek suya ve gerçek ateşe dokunmadan onları tanıyamaz. Bir kitabı açıklamak bile o kitabın anlaşılmasını sağlamaz. Yiyecekler kısaca tanımlanabilir ama bu tek başına kişinin açlığını gidermez.

      İnsanın bir başkasının açıklamasıyla anlayışa erişmesi mümkün değildir.

      Bu dünyada zihni açıklayan Budistler ve Konfüçyüsler vardır ancak yaptıklarıyla söyledikleri birbirini tutmaz. Bu tür insanların zihinleri gerçekten aydınlanmış değildir. İnsanlar kendi zihinleri hakkında tam olarak aydınlanmadıkları sürece anlayışa sahip olamayacaklardır.

      Eğitim alan birçok kişi zihni anlamaz ama bu, sayılarla ilgili bir mesele değildir. Onların arasında doğru bir düşünce yapısına sahip tek bir kişi yoktur. Bir kişinin zihninin aydınlanmasının, o insanın çabalarının derinliğine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

      İnsanın Zihnini Koyduğu Yer

      Biz şöyle deriz:

      Eğer insan, zihnini rakibinin hareketine koyarsa, zihni rakibin hareketi tarafından ele geçirilecektir.8

      Zihnini rakibinin kılıcına koyarsa, zihni o kılıç tarafından ele geçirilecektir.

      Zihnini rakibinin kendisine vurma niyetine koyarsa, zihni rakibinin ona vurma niyetiyle ilgili düşünceler tarafından ele geçirilecektir.

      Zihnini kendi kılıcına koyarsa, zihni o kılıç tarafından ele geçirilecektir.

      Zihnini vurulmama niyetine koyarsa, zihni vurulmama niyeti tarafından ele geçirilecektir.

      Zihnini rakibinin duruşuna koyarsa, zihni o duruş tarafından ele geçirilecektir.

      Bu da, zihnini koyacak bir yer olmadığı anlamına gelir.

      Bir zamanlar bir adam şöyle demişti: “Zihnimi nereye koyarsam koyayım, niyetlerim zihnimin gittiği yerde alıkonuluyor ve rakibime karşı kaybediyorum. Bu yüzden zihnimi göbeğimin altına koyuyor ve gezmesine izin vermiyorum.9 O zaman rakibimin hareketlerine göre değişebiliyorum.”

      Bu akla yatkındır fakat Budizmin en yüksek noktasından bakıldığında zihni göbeğin, vücut merkezinin altına koymak ve gezmesine izin vermemek yüksek değil, düşük bir anlayış düzeyidir. Bu, disiplin ve eğitimle aynı düzeydedir. Ciddiyetle aynı düzeydedir. Ya da Mencius’un, “Kayıp zihnin peşinden git,”10 sözüyle aynı düzeydedir. Bu da en yüksek seviyeyi işaret etmez, sadece ciddiyet duygusuna sahiptir. “Kayıp zihin” konusuna gelince, bununla ilgili başka bir yerde yazmıştım, göz atabilirsiniz.

      Zihninizi göbeğinizin altına koyup gezinmesine izin vermemeyi düşünürseniz, zihniniz bu planı düşünen zihin tarafından alıkonulacaktır. Böylelikle ilerlemeye gücünüz olmayacak ve özgürlükten son derece uzak olacaksınız.

      Bu da bizi bir sonraki soruya götürür: “Eğer zihnimi göbeğimin altına koymak beni işlevsiz ve özgürlükten mahrum bırakıyorsa, bunun hiçbir faydası yoktur. O zaman zihnimi bedenimin hangi bölümüne koymalıyım?”

      Ben de, “Eğer zihnini sağ eline koyarsan, zihnin sağ elin tarafından ele geçirilecek ve bedenin de işlevini kaybedecektir. Eğer zihnini gözüne koyarsan, gözün tarafından ele geçirilecek ve bedenin işlevini yitirecektir. Eğer zihnini sağ ayağına koyarsan, zihnin sağ ayağın tarafından ele geçirilecek ve bedenin işlevini yitirecektir. Eğer zihnini bir yere koyarsan, bedeninin geri kalanı işlevini yitirecektir,” diye cevap veririm.

      “Peki, öyleyse insan zihnini nereye koyar?”

      “Eğer zihnini herhangi bir yere koymazsan, bedeninin her bölümüne ilerleyecek ve tümünde var olacaktır. Böylelikle, eline geldiğinde elinin işlevini gerçekleştirecektir. Ayağına geldiğinde СКАЧАТЬ



<p>7</p>

Saigyo (1118-90): Geç Heian döneminde yaşamış bir Shingon rahibi, gezgin ve çok beğenilen bir şair. Eguchi modern Osaka şehrinde oturuyordu. Saigyo’nun bir akşam orada durup konaklama talebinde bulunduğu ve cariyenin de yukarıdaki yanıtına yol açtığı söylenir.

<p>8</p>

Odaklanma, zihni bir yere koymak ile benzer anlamlar taşır fakat odaklanma, yazarın ifadesindeki orijinal anlamı daraltır. Her iki ifade de düşünülebilir.

<p>9</p>

Göbeğin altında üç parmak genişliğinde bir bölge olan tanden, bazı Taoistler tarafından zihnin doğru ikamet yeri olarak kabul edilir. Vücudun hemen hemen ağırlık merkezidir ve dövüş sanatları literatüründe sıklıkla anılır.

<p>10</p>

Neo-Konfüçyüsçüler için aynı zamanda saygı olarak da tercüme edilen ciddiyet, meseleleri ele alma çabalarında gösterilen içsel bir dikkat ve soğukkanlılık anlamına geliyordu. Ulaşılmak istenen bir zihin durumu olarak belirli bir meditasyon anlayışı da içerir.

Alıntı Mencius’a aittir, (k. 6, bölüm 11): “Mencius dedi ki, ‘İnsaniyet, insanın zihnidir. Doğruluk insanın yoludur. O yolu terk etmesi ve ona güvenmemesi ne kadar üzücü. Bir adam horozunu veya köpeğini kaybettiğinde onu aramasını bilir fakat zihnini kaybettiğinde onu aramasını bilemez. Öğrenmenin Yolu, kayıp zihni aramaktan başka bir şey değildir.’”