Tarak, eğer kakülünün bir teline verse zarar
Şimşir ağacı11 biten yerleri yakarım
Gariptir ki insan ne kadar genç, ne kadar tecrübesiz, ne kadar utangaç olursa olsun kendine özgü bir sırrı olduğunda ya da bir girişimde bulunduğunda derhal çocukluktan erkekliğe geçer; kendisinde hemen her şey için bir yeterlilik, bir kuvvet görür. Her işe karışmak ister, herhangi bir tavrı göstermekten çekinmez.
Bu genel kuralın sonucu olarak Ali Bey de Mehpeyker’le yakınlaşmaya başladıktan sonra masum uğraşlardan tamamen uzaklaşarak gerek evinin gerek kaleminin işlerinde büyümüş de küçülmüş, dünyayı görmüş bir ihtiyar gözüyle ileri görüşlülük ve gayretle çalışıyordu. Gezinti günleri ise gönlünün her türlü heyecanını ve etkisini, sevgilisinin gönül aldatan salınışının önünde çiğneyip yıktıktan sonra geceleri onun hayalinin şimşeğinin aydınlığıyla düşüncelerini sakinleştiriyor ve gündüzleri aşkın bereketini artırmak için gerçekten yiğitçe bir gayretle çabalıyordu.
Kendince mevki ve gelecek kaygılarından kurtulmuşken rütbeler, maaşlar, itibarlar, onurlar ayağına gelmeye başladı. Hayatının ciğerköşesinin güler yüzüne muhtaç olan ve dünyadaki büyüklüğü, devletçe büyüklüğe eş sayan annesi, beyi bu kadar neşeli ve işinde gayretli bir şekilde ve özellikle talihinin yükseldiğini gördükçe gerçek ömrü ve bağlı olduğu ruh hükmünde olan kocası hayattaymış kadar mutlulukla doluyordu.
Ali Bey’in Mehpeyker’le aşk işleri ise her konuşmada bir kat daha arttığı, nazlanmalar ve yalvarmalar bazı kere ikisine de kendini kaybettirdiği için yakınlıkları sabahtan akşamlara kadar uzayıp gidiyordu. Kız, daima safça hoppalık, arzulu işvelerle beyi isteklendirmeye çalışıyor; bey ise her zaman bu tavırları samimiyetin sıcaklığı, masumiyet ve gurur işaretleri sayarak sevgilisine sahip olma ümidinin ileride gerçekleşmesini imkânsız görüyordu.
Bir de Ali Bey, önceleri kalemindeki kâtiplerle mesafeli görüşüyor ve her davranışında, aldığı iyi terbiyeye uygun hareket ediyordu; hiç kimse, mahremiyetine girmiyordu, ama âşık olduğundan beri davranışları değişti, arada sırada hislerinden söz açıp da gönlünün zehrini dökmek için bir sırdaş arama hevesine düştü. Uzun vakitlerden, tecrübelerden sonra kalem arkadaşlarının arasında hem akranı ve mizaç olarak da bir dereceye kadar kendine benzeyen Atıf Bey’i seçti.
İki delikanlı, sürekli beraber geziyor ve iki günde bir, birbirlerinin evinde buluşuyorlardı. Durum böyleyken Ali Bey, arkadaşından hiçbir sırrını saklamadığı ve aşk macerasından oluşan hikâyeleri ile Atıf Bey’i gecelerce uykusuz bıraktığı halde ona, değil Mehpeyker’i göstermek, adını bile söylemedi. Bu kadar gizliliğin sebebi ise Ali Bey’in sevgilisinin kesin olan namusuydu. Atıf Bey ise arkadaşının evlilik isteğini bildiğinden bu hareketi çok doğal, çok haklı görüyordu.
Bir pazar sabahı iki dost gene her zamanki gibi buluştu. Sohbet sırasında Atıf Bey, o gün Çamlıca’ya gitme niyetinde olduğunu söyleyerek onay istediyse de Ali Bey, sevgilisiyle sözleştiğinden beraber gidemeyeceklerine dair mazeret bildirdi. Nihayet, kendi hemen seyir yerine gidecek, Atıf Bey de saat sekiz sularında gelerek ikisi orada buluşacaktı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Rûm Suresi 30/50: Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor.
2
Tasavvufta, ruhlar âlemiyle madde âlemi arasında bulunan ve varlıkların maddeye bürünmemiş şekillerinin mevcut olduğu âlem, âlem-i misâl.
3
Kalem: Devlet dairesi.
4
Güneşin doğuşunda ve batışında saatin on iki kabul edildiği alaturka saate göre.
5
Kadınların gözlerini açıkta bırakan biri yukarıdan, biri aşağıdan gelen iki parçadan oluşan ince tülbentten yüz örtüsü.
6
1990’ların ortasına kadar Boğaz hattında çalışan ve birçok durağı olan vapurlara verilen ad.
7
Beliğ, Mehmed Emin: 18. yüzyıl divan şairi.
8
Canfes (Ar.): Parlak, ince, iki renkli gibi görünen ipekli kumaş.
9
Bir çeşit fondöten.
10
Haccâc bin Yûsuf es-Sekafî. Bilinen adıyla Zalim Haccâc: Emevi döneminde Irak Valisi.
11
Sağlıklı olduğu düşünülen şimşir ağacından yapılma tarak kullanılıyordu.
11
Sağlıklı olduğu düşünülen şimşir ağacından yapılma tarak kullanılıyordu.