Savaş ve Barış II. Cilt. Лев Толстой
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış II. Cilt - Лев Толстой страница 6

Название: Savaş ve Barış II. Cilt

Автор: Лев Толстой

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-38-8

isbn:

СКАЧАТЬ az bir zaman önce içinde bulunduğu güçlü ve özgür durumunun hemen ardından geldiği için daha da derinden hissedilen acizlik, bağımlı olma düşüncesi, sıkıntı ve yalnızlık içinde geçen dört günden ve Mareşal’in ağırlıkları ve tüm bölgeyi işgal etmiş olan Fransız kuvvetleri ile birkaç yerden geçtikten sonra Balaşef; şimdi Fransızların eline geçmiş olan Vilno’ya getirildi.

      Ertesi gün İmparator’un Mabeyincisi M. de Turenne, Balaşef’in yanına geldi; İmparator Napolyon’un kendisini kabul etme lütfunu esirgemediğini bildirdi.

      Balaşef’i götürdükleri evin önünde, dört gün önce muhafızlık görevini Preobrajenski Alayı’nın nöbetçileri yapıyordu ama şimdi, önleri açık, mavi üniformalı, tüylü kalpaklı iki Fransız humbaracısı, bir hafif süvari ve mızraklı asker muhafız birliği ve peronda Napolyon’un binek atıyla memlukü Roustan’ın çevresinde İmparator’un çıkışını bekleyen parlak üniformalı yaverler, genç hizmet askerleri ve generaller vardı. Napolyon; Balaşef’i, Aleksandr’ın onu göreve gönderdiği konakta kabul ediyordu.

      VI

      Sarayların görkemine çok alışık olmasına rağmen Balaşef, Napolyon’un çevresindeki şatafat karşısında şaşırmıştı.

      Turenne Kontu, Balaşef’i; birçok generalin, mabeyincinin ve Rusya İmparatoru’nun sarayında birçoğunu gördüğü Polonyalı yüksek görevlilerin beklediği büyük bir salona aldı. Duroc; İmparator’un, Rus Generali’ni gezintisinden önce kabul edeceğini bildirdi.

      Biraz sonra görevli mabeyinci göründü ve Balaşef’in önünde saygıyla eğilerek kendisini izlemesini rica etti.

      Balaşef, bir kapısı çalışma odasına açılan küçük bir salona alındı; Rusya İmparatoru’nun kendisine son görevini vermiş olduğu odaydı bu. Birkaç dakika bekledi. Ardından telaşlı ayak seslerinin geldiği kapının iki kanadı da hızla açıldı. Bir sessizlik oldu ve odadan gelen tok, sert başkasına ait ayak sesleri yankılandı: Napolyon’du bu. At gezintisi için tuvaletini yeni bitirmişti. Yuvarlak karnına inen beyaz bir yelek üstüne mavi üniforma giymişti; beyaz deriden bir pantolon, bacaklarını, dolgun kaba etini sımsıkı sarıyordu; ayaklarında geniş konçlu çizmeler vardı. Kısa saçlarının biraz önce tarandığı belliydi ama bir tutam saç, geniş alnının tam ortasına düşmüştü. Beyaz ve dolgun boynu, üniformanın siyah yakasından keskin bir çizgiyle ayrılıyordu. Buram buram kolonya kokuyordu. Genç gösteren dolgun ve çıkık çeneli yüzüne hükümdarlara özgü güleç ve haşmetli bir incelik vardı.

      Napolyon, her adımda titreyerek başını hafifçe geriye atarak ilerledi. Geniş, kalın omuzları, elinde olmayarak ileri verdiği karnı ve göğsüyle biraz şişmanlamış olan kısa vücudunun bütününde kırkına yaklaşan insanların gösterişli, heybetli hâli vardı. Ayrıca o gün, keyfinin yerinde olduğu da görülüyordu.

      Balaşef’in saygı dolu uzun selamına bir baş hareketiyle karşılık verdi ve ona yaklaşarak zamanın her dakikasına değer veren, söyleyeceği sözü önceden hazırlamaya lüzum görmeyen, her zaman iyi, gerekeni söyleyeceğinden emin bir adam gibi hemen söze başladı.

      “Günaydın General! İmparator Aleksandr’dan getirdiğiniz mektubu aldım ve sizi gördüğüme sevindim.”

      İri gözlerini Balaşef’e dikti ve hemen bir başka yere çevirdi.

      Balaşef’in bir kişi olarak onu hiç ilgilendirmediği besbelliydi. Sadece ruhunda olup bitenlere alaka duyduğu anlaşılıyordu. Dışında olan hiçbir şeyin önemi yoktu çünkü bütün dünya sadece onun iradesine bağlıydı.

      “Savaşı istemiyorum ve hiçbir zaman istemedim…” dedi. “Ama zorladılar beni. Şimdi de…” Bu sözü üzerine basa basa söylüyordu. “Bana yapacağınız bütün açıklamaları dinlemeye hazırım.”

      Sonra, Rus Hükûmeti’nden duyduğu hoşnutsuzluğun nedenlerini açıkça ve kısaca açıkladı.

      Konuşmasındaki sakin, ılımlı ve dostane hava; Napolyon’un barış istediği ve görüşmeler yapma niyetinde olduğu inancına kesin bir şekilde varmasına yol açtı Balaşef’in.

      Napolyon sözünü bitirip bir şey sorar gibi yüzüne baktığı anda Balaşef, çoktandır hazırladığı konuşmasına:

      “Sire! l’Empereur, mon maître…” diye başladı.

      Üzerine dikilmiş olan gözler Balaşef’i heyecanlandırmıştı. Onun üniformasını ve kılıcını belli belirsiz bir gülümsemeyle inceleyen Napolyon, “Heyecanlandınız, toparlayın kendinizi.” der gibiydi. Kendisini toparlayıp konuşmaya başladı Balaşef. İmparator Aleksandr’ın, Kuragin’in pasaportları istemesini savaş için yeterli bir neden olarak görmediğini ve Kuragin’in, Hükümdar’ın rızası olmadan kendi başına bu davranışta bulunduğunu, İmparator Aleksandr’ın savaş istemediğini ve İngilizlerle hiçbir ilişki kurulmamış olduğunu söyledi.

      “Henüz kurulmadı…” dedi Napolyon.

      Ve duygularına kapılmaktan korkuyormuş gibi kaşlarını çatarak devam edebileceğini belirtmek için Balaşef’e hafif bir baş işareti yaptı.

      Söylemekle görevlendirildiği her şeyi açıkladıktan sonra, İmparator Aleksandr’ın barış istediğini ama görüşmelere ancak… Burada ansızın duraksadı. İmparator’un mektubunda yer vermediği ama Saltikof’a emirnamesinde mutlaka bulunması gerektiğini istediği ve Napolyon’a aktarması için de kendine emir verdiği sözleri hatırladı. Hatırlıyordu bu sözleri: “Rus topraklarında silahlı tek bir düşman kalmayıncaya dek…” Ama karmaşık bir duygu bunları söylemekten alıkoydu Balaşef’i. İstediği hâlde söyleyemedi bunları. Duraksadı ve “Fransız birlikleri Niemen’in gerisine çekilmesi şartıyla başlayacak.” dedi.

      Balaşef’in, son sözleri söylerken duraksadığını fark etmişti Napolyon. Yüzü bozuldu, sol baldırını düzenli titremeler aldı. Olduğu yerde durarak başlangıçtakinden daha yüksek ve aceleci bir sesle konuşmaya başladı. Bütün bu konuşma boyunca gözlerini birkaç kere yere indiren Balaşef, Napolyon’un sesini yükselttikçe artan ve sol baldırını kaplayan titremeyi, elinde olmadan izledi.

      “Ben, İmparator Aleksandr’dan daha az barış istiyor değilim…” diye başladı. “Barışı elde etmek için on sekiz aydır her şeyi yapan ben değil miyim? On sekiz aydır açıklama bekliyorum. Ama görüşmelere başlamak için benden ne isteniyor?” diye ekledi kaşlarını çatarak ve beyaz, tombul, ufacık eliyle soru sorar gibi enerjik bir hareket yaparak. “Birliklerin Niemen’in gerisine çekilmesi, sire…” dedi Balaşef.

      “Niemen’in gerisine mi?” diye tekrarladı Napolyon. “Şimdi Niemen’in gerisine mi çekilmemi istiyorsunuz? Yalnızca Niemen’in mi?..” Bunu derken Balaşef’in gözlerinin içine bakıyordu.

      Balaşef, saygıyla başını önüne eğdi.

      Dört ay önce Pomeranya’nın boşaltılması istenmişti Napolyon’dan ve onun yerine şimdi Niemen’in gerisine çekilmesi isteniyordu yalnızca. Napolyon hızla döndü ve odayı arşınlamaya koyuldu.

      “Görüşmelere СКАЧАТЬ