Ölüler Yaşıyor mu?. Hüseyin Rahmi Gürpınar
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölüler Yaşıyor mu? - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 16

Название: Ölüler Yaşıyor mu?

Автор: Hüseyin Rahmi Gürpınar

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6486-20-1

isbn:

СКАЧАТЬ zaman kilitli bırakılan rahibin odasındaki yüz kadar kitap yerlere saçılıyor. Yalnız üç cilt Kitab-ı Mukaddes, raflarında bırakılıyor. Öteki din kitapları yerlere atıldıktan sonra üzerlerine süpürge konuyor.

      Rahip şömine önünde otururken kurak bir günde bacadan kovalarla sular boşaltılıyor. Sayın papaz küller içinde kalıyor.

      Madamın odasındaki kapalı orgda türlü havalar çalınıyor.

      Bir gün rahip efendi odasından çıkıp aşağıya inerken arkasından müthiş bir gürültü kopuyor. Ne olduğunu anlamak için geri dönüyor; bir de ne görsün, koca kitaplığı devirmişler! Ama kitaplar yerlere darmadağın saçılmamış, kitaplığın raflarında olduğu gibi sıra sıra dizilmiş.

      Bir gün köpekler bahçedeki sık ağaçlı bir yere doğru bütün güçleriyle bir havlama koparırlar. Şato sahibi bu sık ağaçlığa bazı hırlı hırsız kimselerin gizlenmiş olmaları ihtimaliyle kendi ve uşakları silahlanarak orasını abluka ettikten sonra köpekleri içeriye saldırırlar. Yırtıcı bir saldırışla ağaçlığa dalan hayvanların havlama sesleri derhâl değişir. Dayak yiyorlarmış gibi kesik kesik ulumalarla, kuyrukları bacaklarının arasında, hemen dışarı fırlarlar. Ve onları kaçtıkları yere yeniden bir daha saldırtmak mümkün olmaz.

      Şatoda perilerin en çok elde tuttukları bir oda vardır. Burada kalmaya kimse cesaret edemez. Şato sahibi Mösyö X’in 21 akrabasından bir subay, revolverini doldurarak uykusunu bozmaya gelecek her kim olursa üzerine ateş etmek kararıyla bir gece bu odada mumu söndürmeden yatar. Gece uykusu sırasında kulağına bir ipek elbisenin hışırtısı gelir gibi olur. Uyanır. Üzerinden ayak yorganı çekilir. Sönmüş mumu yakar. Mum gene söner. Bir daha yakar. Tamam üç kez mum söner, yakılır. Ve daima hışırtı işitir. Üzerinden yorganlar çekilir. “Kimdir o?” Sorusuna karşılık alamaz. Yorganların çekildiği tarafa doğru kararlamadan ateş eder. Hiçbir etkisi olmaz. Kurşunlar kovanlarından çıkmaz. Duvara saplanmış olan hartuçları sabahleyin muayenelerinde kurşunları gene kovanları içinde bulurlar.

      Çeşitli derecedeki ruhani rütbede papazlar soruşturmaya gelirler. Gece kalırlar. Şato sahibi Mösyö X’in notlarındaki garip bilgilerin noktası noktasına gerçeğe uyduğu yollu imzalarıyla belgeler verirler. Perileri kaçırmak için edilen duaların da etkisi olmaz.

      Şatoda mürebbi olup da sonradan Normandiya’da bir bucak papazlığına atanan rahibin verdiği belge şudur:

      “T. Şatosu’nda 1875 yılı Ekim’inin 15’inden 1876 yılı ocak ayının 30’una kadar geçmiş olan garip olayların bir görgü tanığıyım. Mösyö X’in el yazısıyla olan hatıra defterindeki olayların yalnız bir adam tarafından uydurulmuş efsaneler kabilinden kabul edilmesine imkân yoktur. Çünkü bildirilen gürültüleri işitenler çoktur. Vuruşlar 500 metrelik bir uzaklıktan duyulacak kadar şiddetliydi. Bu garip olayları burada yeniden anlatmaya gerek görmüyorum. Çünkü bunları siz de biliyorsunuz. Bu çeşit olaylar şimdiki şatonun bulunduğu yerdeki yıkık, eski şatoda da aynen olmuştur. Bu garipliklerin olduğu anda şato sahibi Mösyö X elden gelen her türlü tedbirden geri durmamıştır.”

      “Dışarıdan veya içeriden bir adamın benim kilitli odama girip de gözümün önünde eşyanın yerlerini değiştirebilmesine imkân düşünülebilir mi? Böyle bir kimse nasıl şöminenin bacasına çıkıp da beni küller içinde bırakacak biçimde ateşin üzerine kovalarla su boşaltır?”

      “Bu hâl güpegündüz, yağmursuz bir zamanda olmuştu. Bu olayda yanımda bulunan öğrencim de korkusundan hemen kaçmıştı. Ve onun nasıl koştuğunu hâlâ görür gibi oluyorum. Nasıl olur da köpekler saldırdıkları yerden şiddetle ürkerek hemen dışarı kaçarlar? Gözlerimizin önünde sımsıkı kapalı bir pencerenin kendi kendine açılmasına ne denir? İşittiğimiz haykırmalar insan sesine benzemiyordu. Şatonun duvarlarına indirilen vuruşlar, çok kez o kadar şiddetli olurdu ki tavanın başımızın üzerine çöküvermesinden korkardım.”

      “Bu denli akıl almaz şeyleri yapmaya hangi adamın gücü yetebilir? Ben hep bunların şeytan işi olduğu kanısındayım.

      12 Ocak 1893 İmza Rahip M.”

      Turhan gözlerini kitaptan ayırarak: “Dayı bey, daha çok ve uzun belgeler de var. Ben en kısasını okudum, ötekilerine devam edeyim mi?”

      Talat Bey: “Yeter.”

      Orhan: “Peki efendim, bu olaylara ne diyorsunuz?”

      Talat Bey: “Bu garipliklere mutlaka inanmak zorunda değilim.”

      Orhan: “Bu meselede iki şart var.”

      Talat Bey: “Nedir?”

      Orhan: “Ya inanacaksınız ya da açık nedenlerle reddedeceksiniz. Bu dinlediğimiz şeyler hep yalan mı?”

      Talat Bey: “Benzer.”

      Orhan: “Peki, ama hangi düşünceye dayanarak böyle diyorsunuz? Söyleyiniz de leh ve aleyhteki kanılarımız güçlensin.”

      Talat Bey: “Bize birçok yalancı mucizeler anlatılmaktadır. Bizi inanca çağırmak için bu hurafelerle ciltler, ciltler doldurulmuştur. Yüzlerce de tanık gösterilmiştir. Örneğin, durup dururken bir mandanın kanatlanarak bir kartal gibi uçtuğunu on on beş kişinin tanıklığına dayanarak ileri sürseler bu doğa dışı olaya inanır mısınız?”

      Orhan: “Bu dinlediklerimiz, bu söylediklerinizle hiç de karşılaştırılamaz. Böyle güçlü tasdikte bulunanların içinde birçok bilim adamı ve doktor da var. Dayı bey, bu işittikleriniz, sırf uydurma değil, aynen olmuştur. İlkin bunu kabul zorundasınız. Sonra meseleye istediğiniz gibi bir açıklama yolu arayabiliriz. Bundan on üç, on dokuz, yirmi yüzyıl kadar önce olmuş mucizelerle bunları bir tutamayız.”

      Talat Bey: “Versenize bana şu kitabı, bityeniklerini göstereyim.”

      Dayı bey eline aldığı cildi evire çevire Calvados şatosu bölümünü bularak birçok satıra göz gezdirdikten sonra:

      “Efendim, bir kere şatonun asıl adı söylenmiyor. Bu, T. Şatosu işaretiyle gösteriliyor. Niçin?”

      Orhan “Calvados şatosu demek yetmez mi?”

      Talat Bey: “Hayır. Calvados, Normandiya Manş kıyısında kayalık bir yerin adıdır. Calvados şatosu demenin Erenköyü köşkü demeden hiç farkı yoktur. Erenköyü’nde, ama hangi köşk? Esas sayılacak bu önemli açıklamadan çekinmenin nedenini bana anlatır mısınız?”

      Orhan: “Bu beladan kurtulmak üzere bir gün satmak gerekirse şatonun adını cinliye çıkarmış olmamak için…”

      Talat Bey: “Tekin olmadığını onaylamak için böyle on beş kişinin verdikleri raporlarla kötü ünü bütün bucak çevresine yayılmış bir şatonun bu sırrı artık nasıl gizlenebilir?”

      Orhan: “Adının saklanmış olması şato üstüne söylentilerin hepsini çürütebilecek güçte bir belge sayılamaz.”

      Talat СКАЧАТЬ



<p>21</p>

“Şato sahibinin kimliği daima X harfiyle gösterilmektedir.” (y.n.)