• Şiirin, tamamıyla şimdi Trapani adı verilen yerde yaşayan çok genç bir kadın tarafından yazıldığı ve kadının çalışmalarında Nausikaa adını kullandığı.
Bu biraz tedirgin edici iddialardan ilkine dayanak aldığım temel görüşler, 30 Ocak ve 20 Şubat 1892’de Athenaeum’da ilk defa dile getirildiğinden beri, dikkat çekici bir şekilde ve devamlı surette, İngiliz ve İtalyan halkının bilgisi dâhilindeydi. Ayrıca bu iki iddia, aynı yıl Paskalya öncesi ve Ekim dönemlerinde John’un Eagle’ında da ileri sürüldü. Bunlara hiçbir yerden itiraz gelmedi. Görüşlerimde yanılgıya düştüğüm noktaları öğrenmeye, elinden gelen tüm gayreti gösteren biri olarak bu durum kendime olan güvenimi artırdı. Eğer bir hatam olsaydı yapılan itirazları şimdiye dek haber alırdım; en azından bir kısmını. Yine de görüşlerimin bilim adamları tarafından genel bir kabul gördüğünü hesaba katmadan, sadece onlara karşı çıkmalarının küçük bir ihtimal olduğunu düşünerek hareket edeceğim; bu yüzden kendimi Odise’yi İngiliz okuyucular için tercüme etmeye mahkûm ediyorum, yararlı olacağını düşündüğüm birtakım notlarla zenginleştirerek…
İlyada’nın tercümesinin ön sözünde, tercümanın izlemesi gerekli temel prensipler hakkında görüşlerimi belirttim, bunları burada tekrarlamama gerek yok; şiiri düzyazıya çevirme girişiminin, hemen hemen tüm tercüme boyunca devam eden bir serbesti sağladığına dikkat çekmek dışında. Şiirde doğru olan düzyazıda çoğunlukla yanlıştır ve bir düzyazıyı okunulabilir kılan gereklilikler, düzyazı tercümede ilk düşünülmesi lazım olan şeylerdir. Okuyucu birebir anlamdan uzaklaştığımı görebilir; ancak bu konuda bir yargıya varmadan önce Butcher ve Lang’ın Odise’nin ilk satırlarını nasıl tercüme ettiğini dikkate almalıdır. Tercümeler şu şekilde:
“Söyleyin bana, Müzler, şu adamı, her gerektiğinde hazır, çok uzaklara gitmiş, Truva’nın kutsal kalesini yağmaladıktan sonra ve pek çok adamın şehrini görmüş ve örflerini öğrenmiş, evet ve yüreğinin derinliklerinde çok acılar çekmiş, hayatını kurtarmak ve arkadaşlarına dönmek için çabalamış. Hayır, arkadaşlarını kurtaramadı, çok istediği hâlde. Zira kendi yüreklerinin karanlığında kayboldular, akılsızlar, Helios Hyperion’un öküzlerini yalayıp yuttular. Ama tanrı dönüş günlerini aldı onlardan. Bütün bunları, tanrıça, Zeus’un kızı, nereden olursa olsun duydun sen, bizlere de bildirdin.”
“Şimdi diğerleri, büyük felaketten kaçan pek çoğu, evlerinde ve hem savaştan hem de denizden kurtuldular, yalnızca Odysseus dışında, karısını ve evinin yolunu özleyerek, su perisi, güzel tanrıça Kalypso tarafından tutuldu o içi boş mağaralarda, kocası olmasını istediği için. Ama mevsimler geçip, tanrılar İthaka’daki evine dönmesini buyurduğu sene gelince, çabaları o zaman dahi bitmedi, kendi halkı içindeyken de, ama bütün tanrılar acıdı ona, kendi ülkesine dönene dek tanrısal Odysseus’a hep hınç besleyen Poseidon hariç. Poseidon yola çıkmasına rağmen uzaklardaki Etiyopyalılara gitmek için, ikiye ayrılan Etiyopyalılara, en uzaklardaki insanlara, bazılarının Hyperion’un battığı, bazılarının yükseldiği yerde olduğu. Burada öküzlerin ve koçların kurban edilmesini bekledi ve eğlendi ziyafete oturarak, ama diğer tanrılar Olymposlu Zeus’un salonlarında toplandılar. Sonra insanların ve tanrıların babası konuştu aralarında, zira yüreğinde soylu Aigisthos’u hatırladı, Agamemnon’un oğlu, ünü uzaklara yayılan Orestes’in öldürdüğü. Onu düşünerek konuştu ölümsüzler arasında:
‘Dinleyin beni şimdi, ölümlülerin tanrıları boş yere suçladığını! Derler ki, bizden gelir kötülük, oysaki yüreklerinin körlüğü yüzünden onlara verildiğinden daha çok acıları olur. Ölen Aigisthos bile, ona emredilenin dışında davranarak, Atreusoğlu’nun evli olduğu karısını aldı ve dönünce kocasını öldürdü, gözü önünde tekmil kötü bir sondan öte, çünkü ona keskin gözlü, Argos’un katili Hermes’i elçi olarak gönderip uyardık, ne adamı öldürsün ne de karısını elde etmeye çalışsın diye… ’ ”
Odise (herkesin bildiği gibi) İlyada’dan alınan pasajlarla doludur. Ben bunları biraz daha değişik bir şekilde aktarmak istedim; İlyada’yla ilgili referanslar vererek. Onun için bu pasajları kendi taslağımda işaretledim. Ancak tercümenin skolastik hâle gelmesi üzerine, bu niyetimden vazgeçtim. Buna rağmen, üniversitemizin yayın yöneticilerini buna teşvik edeceğim; İlyada’dan pasajların farklı şekilde ve ilgili referanslarla basıldığı Odise’nin Yunanca metnini basarak öğrencilere çok büyük bir hizmette bulunacaklardır. British Museum’a Odise’nin, İlyada’da geçen pasajların altının çizildiği ve taslakta referans verildiği bir kopyasını verdim. Aynı şekilde Odise’de geçen pasajların işaretlendiği ve ilgili referansların olduğu bir İlyada. Ancak çokça işaret bulunan bu İlyada ve Odise’nin kopyalarına öğrencilerin kolayca erişmesi gerekiyor.
Wolf’tan10 beri İlyada ile ilgili problemleri -Odise’nin açıkça tek bir muhitte, dolayısıyla (böyle bir sonuca varmak için elimizde başka bir delil olmasa da) muhtemelen sadece bir kişi tarafından yazıldığını; kesinlikle 750 yılından ve büyük bir ihtimalle MÖ 1000 yılından önce yazıldığını; bu çok eski şiirin, gerçekliğinden en çok şüphe duyulan, Homeros tarafından yazıldığı kabul edilen bu kitaplardan serbestçe faydalandığı belli olan yazarının elimizdeki İlyada’dan mutlaka haberdar olduğunu- tartışan biri, bu meseleleri okuyucunun her an zihninde tutmalıdır. Eğer bu yapmazsa hiç de adilane davranmıyor demektir. Diğer yandan, İlyada ve Odise’sini yukarıda bahsedilen British Museum’daki kopyalardan işaretleyen ve her iki şiirde de aynı pasajların çokça bulunmasından dolayı sağduyunun yapacağı tek çıkarımı yapan biri, inanıyorum ki, burada ve Kıta’da bulunan, şu anda hatırı sayılır bir itibara sahip olan çok sayıda kitaba hak ettiği değeri vermekte zorlanmayacaktır. Ayrıca, bu belki bir avantaj da sağlayacaktır; Odise’deki pek çok muammanın, İlyada ile aşırı “doldurulması” sebebiyle olduğunu keşfedecektir. Ayrıca şiirin yazarının zihnindeki gelişimi anlaşıldığında diğer güçlükler de sona erecektir.
ODİSE’DEKİ BAŞLICA KARAKTERLER, SOYLARI VE MEVKİLERİ
(İsimlerin, Romalıların kullandığı biçimleri, Yunanların kullandıklarından farklı olunca parantez içinde verilmiştir.)
Tanrı ve Tanrıçalar
ZEUS (Jüpiter, Jove), Kronos’un (Satürn) oğlu; Tanrıların kralı ve göklerin hâkimi.
POSEİDON (Neptün), Kronos’un oğlu; denizlerin kralı.
HADES, Kronos’un oğlu; ölüler ülkesinin kralı.
ATHENA (Minerva), Zeus’un kızı; yetenek ve aklın tanrıçası.
APOLLON, Zeus ve Leto’nun oğlu; ışığın okçu tanrısı.
ARTEMİS (Diana), Zeus ve Leto’nun kızı; ormanların avcı tanrıçası.
AFRODİT (Venüs), Zeus ve Dione’nın kızı; aşk tanrıçası.
ARES (Mars), Zeus’un oğlu; savaşın Tanrısı.
СКАЧАТЬ
10
Alman bilim adamı Wolf’a göre İlyada ve Odise’nin yazarı Homeros değildir, iki şiir ayrı zamanlarda yazılmış ve çok sonraları şimdi olduğu gibi birleştirilmiştir. (ç.n.)