Название: Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı
Автор: Yasin Topaloğlu
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-806-9
isbn:
İl başkanlığından ayrılacağımı ilk önce Mustafa Hoca’ya söyledim. Mustafa Hoca, burada parti müfettişi idi.
O zaman genel başkan Ahmet Tekdal idi değil mi?
Ahmet Tekdal ağabeye sonradan söyledim. İstanbul’a gelince dedim. “Ahmet ağabey, benim durumum böyle böyle, ben ayrılmak mecburiyetindeyim. Benim yerime de Tayyip Erdoğan’ı tavsiye ediyorum ve mutlaka olmasını da arzu ediyorum. Çünkü kendisi, bütün çalışmalarımda bana yardımcı oldu ve çalışmaların her şeyini biliyor. Fevkalade de yapacağı kanaatindeyim. Ben tavsiye ediyorum.” dedim. Bu kararıma evvela bir itiraz geldi.
Kim itiraz etti?
Müfettiş. Mesela ben bunu söylediğim zaman Mustafa Hoca, “Ya Kahraman! Doğru mu yapıyorsun? Biraz sabırlı olsan. Tayyip Bey’i kabul edeceklerinden şüphem var. Sen devam etsen daha iyi olur.” dedi. Ben de devam etmemin mümkün olmadığını söyledim. Çünkü devam etsem Tayyip Bey’e haksızlık olacak. Hem çalışıyordu hem de adı il başkanı değildi.
Neden sorumlu il başkan yardımcısı idi?
Vallahi zaten benim tek esas yardımcım idi.
Yani, her şeyden sorumlu il başkan yardımcısı.
Evet, her şeyden sorumlu il başkan yardımcısıydı.
Evet, konuyu sonra Ahmet Tekdal’a açtınız. O da kararınıza itiraz etti.
O da hafif itiraz etti ama çok güçlü bir itiraz değildi.
Ankara’dan ne tür tepkiler aldınız?
Ankara’dan evvela “Hayır olmaz!” denildi. Ama biz bastırdık.
İtiraz Erbakan Hoca’nın çevresinden mi geliyor?
Evet, Erbakan Hoca’nın çevresinden geliyordu.
Tayyip Bey, ilk günden beri mi Refah’ın geleneksel kadroları içerisinde rahatsızlık uyandırdı?
Seneler sonra bir büyüğümüzden onun ne olduğunu anladım, Tayyip Bey’in şimdi tam olarak hatırlayamadığım, kendilerine göre uygun olmayan bir tavrına şahit olmuşlar. Onun için “Tayyip Bey olmaz.” diye ifade ettiler. Doğrusu biz de olması için bastırdık. Hatta bu bastırma konusunda Sadık Albayrak (Allah selamet versin.), “Sen gönül ferahlığıyla mı bu il başkanlığından istifa etmek istiyorsun?” diye sordu. “Evet. Çünkü işim var ve yapamıyorum. Durumum müsait değil.” dedim. “Yaparım” diyerek meşgul etmenin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Nitekim o sırada -Allah razı olsun- Tayyip Bey bana aynen şunu söylemiştir: “Ağabey senin gitmene lüzum yok. Biz işi zaten götürüyoruz. Sen de uygun olduğun zaman tekrar geri işine dönersin. Şimdi sen işlerini gör. Zaten biz çalışıyoruz. Bizim başkan olmamız mühim de değil.” demiştir. Ben aynen kendisine ifade ettim: “Yok Tayyip, işi sen göreceksin. İşin rantını ben alacağım. Yani bunu kabul etmem mümkün değil, doğru değil bu iş. Onun için çalışıyorsun zaten. Bunun başkanlığını da sen yaparsın ve yapacağından da eminim, inşallah başarılı oluruz. Bu işi götürürsün.” dedim. Nitekim özellikle kongrede çok hararetli olarak Tayyip Bey desteklendi ve il başkanlığı seçimini aldı.
Refah Partisi İstanbul il kongresi nerede yapıldı?
Tepebaşı’nda yaptık.
O kongrede siz aday olmadınız ama Ankara’nın şüphelerini, itirazları bertaraf ettiniz.
Ankara’yı herhâlde ikna ettik ki sonradan fazla bir ses çıkmadı. Biz ısrarla, “Tayyip Bey olacak!” dedik. İtiraz etmediler.
Tayyip Bey bunu biliyor mu?
Biliyor tabii canım! Bilmez olur mu?
O kongre çok ateşli bir kongre miydi? Refah Partisi’nin İstanbul il kongresi, çok heyecan verici bir kongre miydi?
Hatırladığım kadarıyla, bayağı güzel bir kongre olmuştu.
Ankara’nın mukavemetine rağmen, siz Tayyip Erdoğan’ın İstanbul il başkanı seçilmesine vesile oldunuz ve işlerinize döndünüz. Refah Partisi’nde daha sonra siyasetle bağlantınız ne zaman oluştu?
1991 senesinden önce mahallî idareler seçimleri oldu mu?
Çünkü 91 senesine gelene kadar mutlaka bir yerde aday olmuşumdur.
1991 yılında Refah Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi, yüzde 10 ülke barajını aşmak için seçimlerde ittifak yaptılar.
Evet, 1991’de benim milletvekili olmam için Kartal, Pendik ve Tuzla yöresinin insanları kendi aralarında karar alıyorlar ve “Kahraman ağabeyi Millet Meclisine gönderelim.” diyorlar. O tarihte, bu münasebetle bana geldiler.
Kendiniz aday değilsiniz, sizi aday gösterecekler.
Evet, beni aday gösterecekler. Hatta böyle bir heyet evime geldi. Bunu söyledikleri zaman kendilerine aynen, “Siz benim aday olmamı niye bu kadar çok arzu ediyorsunuz? Arif Dağlı gibi, İdris Güllüce gibi genç arkadaşlar var. O arkadaşların önü açık. Biz biraz daha yaşlandık. Siz onların üzerinde durun.” dedim. Fakat onlar “Hayır, biz sizin mutlaka olmanızı istiyoruz.” dediler. Ben de “Siz bu konuyu Hoca’mıza götürdünüz mü?” diye sordum. “Götürdük. Kendisi birinci sıra aday teşkilatın, siz neye karar verirseniz o olacak. Diğerlerini bana bırakın dedi. Biz de bundan güç alarak birinci adayımız siz olacaksınız diyoruz, sizi aday yapmak istiyoruz.” dediler. Ben de “Siz isim olarak Kahraman Emmioğlu birinci adayımız dediniz mi demediniz mi?” diye tekrar sordum. “Yok, demedik.” dediler. “O zaman gidin Hoca’ya, biz Kahraman Emmioğlu’nu birinci aday yapacağız, ne dersiniz Hoca’m diye sorun. Ondan izin alın, öyle gelin görüşelim.” dedim. Onlar ısrar ettiler: “Gitmeye lüzum yok. Çünkü biz Hoca’dan söz aldık. Zaten bir numaralı adayı biz koyacağız.” Bunun üzerine ısrar ettim ve “Gidin, görün.” dedim. Çünkü Necmettin abinin kafasında neden bilmem, benim milletvekili olmam konusu yok, onu biliyorum. Çünkü Hoca’nın kafasında benim yerim bir numaralı bürokrat. Hoca beni iktidar olduğu zaman mutlaka ya genel müdür yapacaktır ya da müsteşar yapacaktır. Onu biliyorum. Ama milletvekili yapmayacaktır. Neden? Ben kendi yorumumu yapayım: Bu konuda Hoca’nın ne düşündüğünü hiçbir şekilde bilme imkânımız yok ama bana sorarsanız şudur:
Kahraman Emmioğlu’nun birtakım kabiliyetleri var; doğruları söyler. Çünkü Hoca’ya düşündüğünü net olarak söyleyen az insanlardan bir tanesi de bizdik. Doğrusu onun için de bana göre, “Milletvekili yaparsak bize sıkıntı verir.” düşüncesi Hoca’nın kafasında mevcuttu. Onun için de hiçbir şekilde beni özellikle seçilecek zamanlarda koymamıştır. Seçilmeyecek olduğum zamanlarda koymuştur. Çok enteresan, arkadaşlar ikinci defa yine geldiler, “Biz illa seni istiyoruz.” dediler. Ben de tekrar aynen şunu söyledim: “Siz Hoca’ya gittiniz mi? Anladım ki gitmemişsiniz. Bakın! Hoca yarın beni ikinci, üçüncü sıralara koyar, birinci sıraya Süleyman СКАЧАТЬ