Название: Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler
Автор: Evliya Çelebi
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-599-0
isbn:
21
Osman Gazi’ye verilen “Osmancık” adının nereden çıktığı kesin olarak belli değildir. Belki bir sevgi nişanesidir.
22
Evliya Çelebi kendisini Hoca Ahmed Yesevî soyundan saymaktadır ki ispatı asla mümkün değildir.
23
Yani icazet verip.
24
Manen destekledi manasında.
25
“Önce namaz” manasında
26
Bugünkü Tekirdağ
27
Bu Alaaddin Sultan’ın kim olduğu belli değil. Meşhur Selçuklu sultanından galat da olabilir
28
Emevi hükümdarı. 717-720 arasında hükümdarlık etti.
29
Meşhur Abbasi hükümdarı. 786-809 arasında hükümdarlık etti.
30
Tabii bunun aslı, esası yoktur. Amasya’ya sığınmış olan Mehmed Çelebi, merkezi otoritenin gevşemesinden ötürü serkeşlik eden bazı Türkmen beylerini yenmiştir. Evliya Çelebi bu harekâtı, Temür ordusunu yenmek şeklinde anlatıyor.
31
Evliya Çelebi “hummayi muhrika” tabirini kullanıyor. Bütün ateşli hastalıklara humma denmesi âdettir. Bununla hangi hastalığın kastedildiğini tespite imkân yoktur.
32
Bu da tamamen hayali bir vakadır.
33
Sivaslı Kara Şemseddin diye bir şahıs yoktur. Sivaslı Şemseddin adında bir Halveti şeyhi varsa da Fatih’ten çok sonradır ve 1006 (14 Ağustos 1597-3 Ağustos 1598) tarihinde ölmüştür. Evliya Çelebi herhâlde Fatih’in çağdaşı Ak Şemseddin’i kasdetmişse de onun Manisa’da bulunduğuna dair kayıt yoktur.
34
Fatih’ten çok önce yaşamış olan Sultan Kalavun’u da çağdaş göstermekle Evliya Çelebi tarih kültürü bakımından çok zayıf olduğunu ortaya koymaktadır.
35
Bu tarih yanlıştır. Hicri 878 olacaktır. Savaş 11 Ağustos 1473’te yapılmıştır.
36
Miladi olarak 1444 Ağustos’unda.
37
Bu Emir Buhari, Yıldırım Bayazıd çağındaki meşhur Emir Buhari’den başka birisidir. Fatih Camisi civarında türbesi olup hicri 922’de (= 5 Şubat 1516-23 Ocak 1517) ölmüştür. Keramet sahibi ermişlerden sayılmıştır.
38
Evliya Çelebi burada “mazbut” kelimesini kullanmaktadır. Bu kelime “ezberde olmak” anlamında kullanıldığı gibi “yazı ile tespit olunmuş” manasına da geldiğinden “bilinmektedir” diye çevrilmiştir.
39
“Götürmek” aslında “Kaldırmak” demektir. “Yer götürmez” yerin kaldıramayacağı kadar büyük manasında bir Osmanlı deyimidir.
40
1453 baharı.
41
Bu büyük bir yanlıştır. 35 numaralı notta da belirtildiği gibi Akkoyunlularla savaş 1473’te, yani İstanbul’un fethinden 20 yıl sonra yapılmıştır.
42
Bizanslıların en korkunç silahı olan Rum ateşini kastediyor.
43
Yıldızların durumuna bakarak yapılan ve ilim sayılan falcılık.
44
“Abdal” ve “budala” kelimeleri Arapçadan Türkçeye “bedil” kelimesinden geçmiştir. Bedil “kusursuz, iyi adam” demek olduğu hâlde Türkçedeki abdal ve budala kelimeleri hiçbir şeye aldırmayan, kalender derviş manasını almıştır.
45
Arabistan askeri tamamen hayalî olup fethin dinî destanlarından bir parçadır.
46
Daha önce, 34 numaralı notta da belirtildiği gibi, Mısır Sultanı Kalavun, Fatih’ten çok önce yaşamış ve 1279-1290 arasında hükümdarlık etmiştir. “Cebe” ok ve sonra silah ve daha sonra savaş levazımı manasına gelen Türkçe bir kelime olup Arap harfleriyle yazıldığı zaman “cübbe” gibi de okunabilir.
47
Evliya Çelebi’nin İstanbul fethinde bulunan büyük dedesinin adı yukarıda Yavuz Özbek diye geçmişti. Eski harflerle yazıldığı zaman bu iki ad birbirine benzediği için bir istinsah karışıklığı olduğu anlaşılmaktadır.
48
“Salsal” Arapçada çok anıran eşek demek olup eski Osmanlıların o zamanki Romenleri çok hakir görmeleri sonucu Buğdanlılar için kullanılmış bir kelimedir. Kelimenin bir manası da kumla karışık balçık demektir. (Ahteri, 1293, s. 583).
49
Halis bir Türk olan Ahmed Yesevî’nin Muhammed Hanefi neslinden gösterilmesinin hiçbir aslı yoktur. Bu gibi uydurma nesepler dinî inançtan doğan hurafelerdir.
50
“Arakiye” bir nevi Arap başlığı. Güneşten korunmak için önden gözlere kadar inen, arkadan enseyi de örten bir bez parçasından ibarettir.
51
Evliya Çelebi’nin İstanbul kuşatması ve fethi hakkında verdiği bilginin tarihî hiçbir tarafı yoktur. Birtakım hayalî kumandanlardan bahsetmesi, çoktan Osmanlı Devleti’ne katılmış eski Anadolu Beyliklerinin beylerini Fatih’e yardıma gelen ayrı askerler gibi göstermesi, ayrıca onların adlarını da “Menteşebayoğlu”, ‘Saruhanbayoğlu” şeklinde yanlış yazması, İstanbul kuşatmasına Arabistan askerlerini de iştirak ettirmesi, Sultan Cem’le arkadaşlık ederken Avrupa’nın savaş usullerini öğrendiğinden bahsettiği Sadi Paşa’yı bu kuşatmada bir kol kumandanı olarak tanıtması ve İstanbul fethini kılıç erlerinden çok evliyalara mal etmesi On Yedinci Asır Osmanlı aydınının kendi tarihi hakkındaki gafletini ortaya koyması bakımından çok ilgi çekicidir. Evliya Çelebi’nin bu satırları menkıbelerin, destanların nasıl doğduğunu göstermesi bakımından dikkate değer. İstanbul’un günlerce alınamayışını içeride bulunan Yavedüd adlı bir dervişin duasına hamletmesi, mantık tanımayan inanç garabetlerinden biridir. Bununla beraber bu satırlar arasında tarihin bazı gizli kalmış noktaları da bulunabilir. Gemilerin indirildiği yerler hakkındaki sözleri bu kabildendir. Diğer tarihlerde umumiyetle kaygan madde olarak zeytinyağından bahsolunur. Evliya Çelebi’nin zeytinyağı demeyerek kaygan madde demesi ve bunların kalıntılarının kendi zamanına kadar yavaş yavaş erimekte olduğunu söylemesi herhâlde incelenmeye değer bir konudur.
52
Bir nevi savaş gemisi.
53
Bir nevi büyük savaş gemisi.
54
Bir nevi savaş gemisi.
55
Ateşte yaşayan ve ağzından ateş fışkıran bir efsanevi hayvan.
56
Bir nevi savaş gemisi. Evliya Çelebi biraz yukarıda “patrona” dediği gemilere burada “kadırga” diyor.
57
Peygamber soyundan olan kadın ve kız.
58
Doğru değildir. İkinci Bayazıd’ın anası Dulkadiroğlu prensesidir.
59
Bunun da doğru olmasına hemen hemen imkân yoktur. Aşağı yukarı 150 yaşlarındaki bir adamın anlattıklarında da çok yanlışlar olacağı muhakkaktır.
60
Peygamber’in Düldül adındaki katıra binmesine benzetmek için uydurulmuştur. Hiçbir Osmanlı padişahı katıra binmemiştir.
61
İstanbul’u kuşatan Osmanlı ordusunu 60.000’den yukarı düşünmek hatadır. Ordunun mühim bir kısmı muhtemel bir taarruza karşı Balkanları bekliyordu.