Oliver Twist`in Maceraları. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Oliver Twist`in Maceraları - Чарльз Диккенс страница 6

Название: Oliver Twist`in Maceraları

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-913-4

isbn:

СКАЧАТЬ Meclisin faydalı bir maksat uğruna kendisini öldürmeye karar verdiğini, yoksa bu şekilde şişmanlatmaya hiçbir zaman başlamayacaklarını düşünüyordu, böyle düşünmenin de hiçbir acayip tarafı yoktu.

      “Gözlerini kızartma Oliver, yemeğini ye de şükret.” dedi Mr. Bumble haşmetle. “Çırak yapacaklar seni, Oliver.”

      “Çırak ha, efendim.” dedi çocuk titreyerek.

      “Ya, Oliver.” dedi Mr. Bumble. “Hiç kimsen yokken, sana ana baba, daha bir sürü şey olan merhametli beyler sağ olsunlar, seni çırak yapacaklar. Seni hayatta, ayakta durduracaklar, seni adam edecekler. Bütün bunlar kilise bütçesine yüklenen üç buçuk lira gibi büyük bir meblağa karşılık! Üç buçuk lira Oliver, düşün bir! Bütün bu para kimsenin sevmediği anasız babasız bir çocuk için!”

      Mr. Bumble, korkunç bir sesle irat ettiği bu nutuktan sonra, nefes almak için durduğunda zavallı çocuğun gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Acı acı hıçkırıyordu.

      “Bırak hadi, bırak şimdi.” dedi Mr. Bumble, haşmetli havasını biraz yumuşatarak; çünkü belagatinin tevlit ettiği tesiri müşahede etmek, hislerini okşamıştı. “Hadi, Oliver! Ceketinin kollarıyla gözlerini sil de yaşlar çorbana damlamasın; aptal aptal ağlama öyle.” Aptalca bir işti elbet, çorbada yeter derecede su vardı zaten.

      Hâkime müteveccihen yola koyulduklarından Mr. Bumble, Oliver’a bütün yapacağı işin, mesut görünmek ve Hâkim Bey çırak olup olmak istemediğini sorduğunda can attığını söylemek olacağını belirtti; Oliver bu iki ihtara da boyun eğmeye söz verdi; yoksa Mr. Bumble’ın hafiften ima ettiği gibi, renk verdiği takdirde bitti gittiydi, başına gelebileceklerin haddi hesabı olmayacaktı. Büroya vardıklarında yalnız başına küçük bir odaya kapatıldı, Mr. Bumble kendisini almaya gelinceye dek, orada beklemesi tembih edildi.

      Çocuk, orada yüreği pır pır ederek, yarım saat kadar kaldı. Bu müddetin hitamından sonra, üç köşeli şapkanın tezyin etmediği başını içeri sokan Mr. Bumble, “Haydi Oliver’cığım gel, beyefendiyi bekletmeyelim.” dedi. Bunu söylerken yüzü karardı, tehditkâr bir tavır aldı ve alçak sesle, “Söylediğimi unutma sakın, küçük yaramaz seni!” dedi.

      Oliver, aval aval Mr. Bumble’ın yüzündeki, oldukça tezat teşkil eden hitabet üslubuna bakıyordu; ama beyefendi, Oliver’ı, bu hususta herhangi bir mülahazat takdim etmesine mahal bırakmadan hemencecik yandaki odaya götürdü. Odanın kapısı açıktı. Büyük bir odaydı bu, büyük de bir penceresi vardı. Bir kürsü ardında, başı perukalı iki yaşlı bey oturmuştu. Biri gazete okuyordu. Ötekiyse bir çift kaplumbağa kabuğuna benzeyen gözlüğüyle önünde duran küçük bir parşömen kâğıdını inceliyordu. Mr. Limbkins, kürsünün önünde bir tarafta duruyordu; Mr. Gamfield ise yarı yıkanmış yüzüyle, öteki taraftaydı; bir yandan da iki üç bön bakışlı adam, uzun çizmeleriyle aylak aylak dolaşıyorlardı.

      Gözlüklü yaşlı bey, parşömen parçası üstünde yavaş yavaş uykuya daldı; Oliver, Mr. Bumble tarafından kürsünün önünde tevakkuf ettirildiğinde kısa bir sessizlik oldu.

      “Çocuk bu, Hâkim Bey hazretleri.” dedi Mr. Bumble.

      Gazete okuyan yaşlı bey, bir an için başını kaldırdı ve öteki beyi kolundan çekti; bunun üstüne son zikredilen yaşlı bey, uyandı.

      “Çocuk bu demek, öyle mi?” dedi yaşlı bey.

      “Bu efendim.” diye cevap verdi Mr. Bumble. “Hâkim Bey’e selam ver, çocuğum.”

      Oliver, büyük bir gayretle bu emre elinden geldiği kadar itaat etti. Oliver, gözleri hâkimlerin perukalı başlarına takılı, “Acaba…” diyordu. “Bütün hâkimler bu beyaz nesneyle mi doğuyor da hâkim oluyorlar?”

      “Pekâlâ.” dedi yaşlı bey. “Herhâlde baca temizlemek hoşuna gidiyordur?”

      “Bayılıyor, Hâkim Bey hazretleri.” dedi Mr. Bumble; Oliver, bunun tersini söylemesin diye de bir çimdik attı.

      “Demek baca temizleyicisi olacak, öyle mi?” diye sordu yaşlı bey.

      “Başka bir mesleğe verecek olsak, o saat kaçar Hâkim Bey hazretleri.” diye cevap verdi Mr. Bumble.

      “Ya siz, ustası olacak efendi, siz beyim, ona iyi muamele edecek, yedirip içirecek misiniz, filan falan?” dedi yaşlı bey.

      “Bakacağız dedik ya!” dedi Mr. Gamfield inatçı bir tavırla.

      “Pek kaba konuşuyorsun dostum ama namuslu, açık kalpli bir adama benziyorsun.” dedi yaşlı bey; gözlüğünü Oliver’ın mükâfatını alacak namzede doğru çevirdi: Taşıdığı şeytanımsı hava, adi, damgalı bir zalimlik makbuzu gibiydi. Ama hâkim, yarı yarıya kör sayılırdı, yarı yarıya da çocuk, bu bakımdan başka insanların yaptıklarını görebilecek kabiliyette değildi.

      “Ben de öyleyim sanıyorum efendim.” dedi Mr. Gamfield, pis pis yan gözle bakarak.

      “Şüphem yok dostum.” dedi yaşlı bey. Gözlüğünü burnu üstünde daha bir yerleştirdi ve mürekkep hokkasını aramaya başladı.

      Oliver’ın mukadderatının düğüm noktasıydı şimdi. Mürekkep hokkası yaşlı beyin sandığı yerde olmuş olsaydı, kalemini batırıp mukaveleyi imzalayacak, Oliver’ı da karga tulumba götürüvereceklerdi. Ama hokka, bir tesadüf eseri, burnunun tam dibinde olduğundan, pek tabi olarak bütün kürsünün üstünü aradı da bulamadı; bu arama tarama ameliyesi esnasında, kazara önüne bakınca bakışları, Oliver Twist’in soluk ve dehşet içindeki yüzüyle karşılaştı. Oliver Twist ise Bumble’ın tehditkâr bakış ve çimdiklerine rağmen, yarı kör bir hâkimin bile yanılamayacağı kadar göze batıcı bir şekilde, dehşet ve korku karışık bir ifadeyle müstakbel efendisinin iğrenç manzarasına bakıyordu.

      Yaşlı bey durdu, kalemini bıraktı. Bakışlarını Oliver’dan Mr. Limbkins’e çevirdi; Mr. Limbkins, keyifli keyifli, kendi havasında, enfiye çekmekle meşguldü.

      “Yavrum!” dedi yaşlı bey, kürsünün üstüne dayanarak. Oliver bu sesi duyunca ürktü. Bu hareketi mazur görülebilirdi çünkü bu sözler merhametle söylenmişti, garip seslerse insanı korkutur, tir tir titremeye başladı, arkasından da hüngür hüngür ağlamaya.

      “Yavrucuğum!” dedi yaşlı adam. “Benzin soluk ve korkmuş bir hâlin var. Nen var?”

      “Öte dur hele, mübaşir efendi.” dedi öteki hâkim, parşömen kâğıdını bir yana iterek merakla öne eğildi. “Hadi yavrum, söyle nen var, korkma.”

      Oliver diz çöktü, ellerini yalvarır gibi kavuşturdu, bu korkunç adamla göndereceklerine, karanlık hücresine dönmesini, aç bırakmalarını, dövmelerini, hatta hoşlarına gidecekse öldürmelerini bile tercih edeceğini söyledi.

      “Ya!” dedi Mr. Bumble; tesir edici bir tavır takınmak için ellerini kaldırdı, gözlerini döndürdü. “Görmüş olduğum en hilekâr, en düzenbaz, en utanmaz, öksüz sensin, Oliver!”

      “Dilini tut mübaşir efendi.” dedi ikinci yaşlı bey, Mr. Bumble sıfatları saymasını bitirdikten СКАЧАТЬ