Название: Selahaddin - İslam’ın Birleştirici Gücü Kudretli Sultan
Автор: Stanley Lane-Poole
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-908-0
isbn:
Bundan itibaren yıllarca Musul Sarayı’nda birbiri ardına gelen hükümdarlar altında haç ve hilal arasındaki sınır bölgesini koruyan savaşçı hükümdarların değer verdiği bir bey olarak ayrıcalıklı bir hayat sürdü. Boyu uzamış, fark edilir bir fiziğe kavuşmuş; esmer bir ten ve delici bakışlara sahip olmuştu ve karakteri de duruşu kadar dikti. Otuz sekiz yaşına kadar savaşlarda ve Mezopotamya’nın siyasetinde ikincil roller üstlenmeye devam etti. Musul’un sınırlarını korumak üzere birbiri ardına gelen beş bey de onu oğlu gibi gördü, ona zengin iktalar bahşetti ve Frenklere karşı yürütülen keşif hareketlerinde önemli görevler verdi. Bu keşif görevlerinden birinde, Tiberiye Kuşatması sırasında, Zengi göze çarpan cesaretiyle ön plana çıktı. Adamlarıyla garnizonuna yapılan bir saldırıyı püskürtüp saldırganları şehrin girişine kadar takip etti ve burada önlerine mızrağıyla bir çizgi çekti.
Arkasına dönüp baktığında yalnız kalmış olduğunu gördü, birliği çarpışmanın yarısında geri dönmüş ve onu düşmanla baş başa bırakmıştı. Bir süre bu tehlikeli pozisyonda kaldı; adamlarının döneceği ve birlikte saldırıya geçecekleri umuduyla Frenkleri oyaladı ancak gelen giden olmadığı için isteksizce geri çekildi ve yara almadan kendi mevzisine geri döndü. Bu cevvalliği yankı uyandırdı ve bundan böyle eş-Şami (Suriyeli)35 adıyla tanınır oldu.
1122’de “Suriyeli”, Selçuklu sultanı tarafından askerî hizmetlerinden ötürü ilk doğrudan idare göreviyle, o zamanlar büyük ve önemli bir kent olan Vasit’in iktasıyla, ayrıca Basra muhafızlığı göreviyle ödüllendirildi.36 Sultanın bu seçiminin haklı bir seçim olduğunu kısa zamanda ispatladı. Fırat ve Dicle’nin o günlerde sularını boşalttığı Aşağı Mezopotamya’daki “bataklıkların” Arapları, bu büyük nehrin suladığı verimli topraklar üzerinde kaybettikleri üstünlüklerini geri kazanmaya pek hevesliydiler fakat sınırları Zengi koruduğu sürece denetim altında kalacaklardı. Arap tarihçi, Araplarla Türkler arasında 1 Mart 1123 tarihinde yapılan kritik savaşa ilişkin net bir portre sunuyor. Araplar, Hilla’da yerleşmiş, el-Hicr’e saldırmış ve hatta “Barış Şehri”, Abbasi halifesinin mekânı Bağdat’ın üzerine bile ilerlemiş olan Esad Aşireti’nin meşhur emîri Sadaka’nın oğlu Dubeys tarafından komuta edilmişti.
HAÇLILARLA KURBUGA ARASINDA SAVAŞ
(St. Denys’te bir vitraydan alıntı, 12. yy)
Halife El-Müsterşid hiç de ağır aksak bir kimse değildi; üzerindeki siyah cübbe ve sarığı, omuzlarında peygamberin kaftanı ve elinde kutsal asasıyla Türk birliğinin başına bizzat geçerek kalyonuna binip birliklerine kılavuzluk etti. Diğer tarafa vardığında onu, atının üzerini örten tenteyi görür görmez yere kapanarak önünde yeri öpen en önemli vasalı El-Bursuki, Musul’un hükümdarı, Basra’nın Zengi’si, başkadı, asilzade seyitlerin önderi, ulemanın, diğer önemli savaşçıların ve ricallerin başkanı karşıladı. El- Musterşid onları çadırında kabul etti; tek tek içeri giren beyler bağlılık yemini ettiler, ardından düşman bölgesi olan Hilla’ya doğru ilerleyişe geçtiler. Dubeys onları Fırat ve Dicle’yi birleştiren Nil adlı kanalda karşıladı ve iki taraf da savaş hazırlıklarına başladı.
Araplar on bin atlı ve on iki bin piyadeden oluşurken halifenin ordusunda ancak sekiz bin kadar atlı mevcuttu, piyadelerin sayısı da beş bini geçmiyordu. Müminlerin emîri asasıyla savaş hattının gerisine fakat savaş meydanını görebileceği bir konuma mevzilendi. Onun önünde ellerinde açık Kur’anlarıyla din adamları duruyordu; tüm Bağdat o gün dizleri üzerine çökmüştü, besmeleyle Tanrı’dan koruyuculuğunu bahşetmesi dilendi. Halifenin ordusunun sağ kanadı, Zengi ve bir diğer emîrin komutası altındaki düşmanın en şiddetli saldırısına maruz kalmıştı.
Antar bedevi atlılarıyla iki başarılı hücumda bulunarak halifenin birliklerinin neredeyse geri çekilmelerini sağladı fakat Zengi ustalıklı bir hareketle, el-Busuki’nin de yardımını alarak Arapları kanattan sıkıştırdı ve düşmanı kanala doğru sürdü. Düşman bozguna uğratılmıştı. Esirler acımasızca katledildi, liderleri kaçtı ve kadınları galiplerin ellerine düştü.
Kazanılan zaferden sonra Zengi şansını sarayda denemek istedi. Geçici amirlere hizmet etmekten yorulmuştu. Hizmetkârlarını ve dostlarını çağırdı ve onlara hitaben: “Durumumuz dayanılmaz hâle geldi.” dedi. “Sürekli olarak yeni idareciler atanıyor ve bizden de onların kaprislerini çekmemiz ve keyiflerine rıza göstermemiz bekleniyor! Bizi bugün Irak’a, Musul’a, yarın Mezopotamya’ya, sonraki gün Suriye’ye gönderiyorlar. Ne yapmamı öneriyorsunuz?” Bunun üzerine Zengi’nin herkesten çok güvendiği arkadaşı Zeyneddin Ali söze girdi: “Efendim, Türkmenlerin bir lafı vardır, ‘İnsanın bir erkek olmak için kafasına bir taş koyması gerekiyorsa bu taş yüce bir dağın madeninden çıkmış olsun.’ Benzer şekilde birine hizmet etmek durumundaysak bari bu sultanın kendisi olsun.” Zengi bu öğüdü tuttu ve Selçuk Mahmud’un sarayına, Hamedan’a gitti. Burada da babası gibi tahtın huzurunda bekleme ayrıcalığının ötesinde bir mükâfat almaksızın beş parasız kalana kadar bekledi. Zeyneddin’e, “Ali, dostum, dediğin gibi taşı kafamıza koyduk fakat inan çok ağır!” dedi.
Sonunda bir gün sultan maiyetiyle beraber polo oynamak için dışarı çıktı. Partner seçme sırası geldiğinde Zengi’yi işaret edip eline bir polo sopası vererek “Gel ve oyna.” dedi. Maçtan sonra geri kalan hizmetkârlarını hoyrat kıskançlıkları nedeniyle azarladı.
“Utanmanız yok mu? Karşınızda babası devlette önemli makam sahibi olmuş, iyi tanınan bir adam duruyor! Hiçbirinizin ona sunulan hediyeler kadar varlığı olmadığı gibi hiçbiriniz onun masasına o kadar davet edilmemiştir. Bunca zaman hizmetlerini karşılıksız bıraktıysam, ona bir ikta tahsis etmediysem bu maazallah sizin yapacaklarınızı görebilmek içindi.” Sonra Zengi’ye dönüp, “Sana Kunduğli’nin dulunu evlenmen için veriyorum; maiyetim düğün için gereken altını sana verecektir.” dedi.
Kunduğli sarayın en zengin asilzadelerindendi ve dulu da kral kızı kadar varlıklıydı. Şanslı emîr düğününün ertesi günü kendisinin ve karısının hizmetkârlarıyla etrafı çevrili olarak bir debdebe içinde kendini gösterdi.
Zengi’nin sarayı ziyareti başarıyla sonuçlanmıştı; 1124’te katı fakat cömert bir tutumla yönettiği Basra ve Vasit iktalarına geri döndü. Sultan ve halife karşı karşıya geldiklerinde Zengi halifenin ordusuna karşı Vasit’i savundu; ardından, eline geçirebildiği tüm teknelere birliklerini bindirerek Bağdat dışında bekleyen sultana tam vaktinde destek kuvvet sağladı. Sultan bir anda sadık beyinin yaklaşmakta olan küçük filosunu görünce hem şaşırmış hem de rahatlamıştı.
Sonuç СКАЧАТЬ
35
İbnü’l Esir, “Atabeyler”, 34,35.
36
Otuz altı yaşına kadar kimsenin bir şehrin idaresine atanmaması Selçuklu idaresinde yerleşmiş bir kuraldı; Zengi şimdi otuz yedi yaşındaydı ve bu nedenle terfisini neredeyse mümkün olan en erken tarihte almıştı.