Название: İki Şehrin Hikâyesi
Автор: Чарльз Диккенс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-999-8
isbn:
“Sebebini sorabilir miyim?”
“Uğur böceğime layık olmayan düzinelerce adamın onunla ilgilenip buraya gelmelerini istemiyorum.”
“Düzinelerce kişi bu amaçla buraya mı geliyor?”
“Yüzlercesi.” dedi Bayan Pross.
Abartmayı sevenler her zaman olmuştur. Kendi fikri sorulduğunda mübalağa etmek Bayan Pross’un da huyuydu.
“Aman Tanrım.” dedi Bay Lorry düşünebildiği en güvenli yorumu söyleyerek.
“On yaşından beri bebeğimle birlikte yaşıyorum ya da o benimle yaşıyor ve bunun için bana para ödüyor; ki buna gerek bile yok. Onun yanında hiçbir karşılık almadan kalabilirdim. Ve bu gerçekten çok zor.” dedi Bayan Pross.
Zor olanın ne olduğunu tam olarak anlamayan Bay Lorry başını salladı. Bu, her anlama gelebilecek bir hareketti.
“Sevgili yavrumun tırnağı bile olamayacak her türlü adam çıkıp geliyor.” dedi Bayan Pross. “Siz başlattığınızda…”
“Neyi başlattığımda Bayan Pross?”
“Siz yapmadınız mı? Onun babasını siz hayata döndürmediniz mi?”
“Ah, eğer buysa evet, ben başlattım.” dedi Bay Lorry.
“Bitirdiniz diyemezdim herhâlde. Diyeceğim o ki, bunu başlattığınızda her şey zaten zordu. Doktor Manette’in bir hatası yok ancak böyle bir kızın babası olmaya layık değil. Doktor’u itham etmek istemem; zira bu şartlarda kimsenin suçlu olması beklenemez. Ancak uğur böceğimin sevgisini benden almak için Doktor’un peşine takılıp gelenlere tahammül etmek çok zor. Yine de bu onun kabahati değil. ”
Bay Lorry, Bayan Pross’un kıskanç olduğunu biliyordu; ancak ne kadar garip olursa olsun, saf bir sevgi ve hayranlıkla kaybettikleri gençliğe, asla sahip olamadıkları güzelliğe, asla elde edebilecek kadar şanslı olmadıkları yeteneklere ve kendi hüzünlü yaşamlarında asla parlamayan ışıltılı hayallere gönüllü kölelik eden fedakâr insanlardan biri olduğunu da biliyordu. Böylesi bir fedakârlık da ancak kadınlarda görülebilirdi. Dünyada vefalı bir yüreğin desteğinden daha değerli bir şey olmadığını bilecek kadar hayatı tanıyordu Bay Lorry. Hiçbir çıkar gözetmeden içtenlikle sunduğu bu hizmetler nedeniyle kadına büyük bir saygı duyuyordu. Zihninde yaptığı sıralamada –ki bu sıralamaları az ya da çok hepimiz yaparız– Bayan Pross’u, Tellson’da hesabı olan, mizaç ve hüner bakımından ondan üstün diğer kadınların çok üzerinde, meleklere yakın bir sıraya koymuştu.
“Benim uğur böceğime layık kimse yok, gelecekte de olmayacak; sadece bir adam hariç.” dedi Bayan Pross. “Bu kişi de benim kardeşim Solomon’du. Tabi hayatındaki o hatayı yapmamış olsaydı…”
Bayan Pross’un özel hayatına yönelik olarak sorduğu sorularla Bay Lorry, kadının kardeşi Solomon’un kalpsiz bir alçak olduğu, kız kardeşine büyük bir kazık atıp sahip olduğu her şeyi son kuruşuna kadar alarak bir zerre bile vicdan azabı duymadan onu ebediyen yoksulluğa mahkûm ettiği gerçeğini öğrendi. Bayan Pross’un Solomon’a olan inancını vefayla sürdürmesi ve küçük hatasını önemsiz olarak addetmesi, Bay Lorry için çok önemli bir husustu ve ona karşı beslediği güzel hisleri kat kat artırdı.
“Şu an burada yalnız olduğumuza göre ve ikimiz de vazifeli olduğumuza göre,” dedi Bay Lorry misafir odasına geçip arkadaşça oturduklarında, “size bir soru sormama izin verin. Doktor, Lucie ile konuşurken ayakkabıcılık yaptığı zamanlardan şimdiye kadar hiç bahsetmedi mi?”
“Asla.”
“Ama yine de o bankı ve aletleri yanı başında tutuyor.”
“Ah!” diye cevapladı Bayan Pross başını sallayarak. “Size kendi içinde bunu düşünmediğini söylemedim ki…”
“Bu konuda çok fazla düşündüğüne inanıyor musunuz?”
“İnanıyorum.” dedi Bayan Pross.
“Hayal ediyor musunuz ki…” diye başlamıştı Bay Lorry söze, fakat Bayan Pross sözünü kesti:
“Asla hayal kurmam. Zaten hayal gücüm de yoktur.”
“Düzeltiyorum o hâlde, tahmin ediyor musunuz ki… Bazen varsayımlarda bulunuyorsunuzdur sanırım, öyle değil mi?”
“Ara sıra.” dedi Bayan Pross.
Kadına şefkatle bakan Bay Lorry gözlerinde bir gülümseme pırıltısıyla devam etti: “Doktor Manette’in bunca yıldır ifşa etmemesine karşın sıkıntısıyla ilgili bir teorisi bulunduğunu hatta belki bunların mesulünün kim olduğuna dair bir fikri olduğunu tahmin ediyor musunuz?”
“Bu konuda bir şey düşünmüyorum; ancak uğur böceğimin bana söylediğine göre…”
“Evet?”
“O, babasının bildiğini düşünüyor.”
“Tüm bu soruları sorduğum için bana kızmayın. Nihayetinde ben sadece sıkıcı bir iş adamıyım, siz de bir iş kadını.”
“Sıkıcı mı?” diye sordu Bayan Pross sükûnetle.
Bu sıfatı hiç kullanmamış olmayı yeğleyerek “Hayır, hayır. Tabii ki öyle değilsiniz. İşimize dönmek gerekirse, hepimizin emin olduğu gibi kesinlikle masum olmasına rağmen Doktor Manette’in bu konuya hiç değinmemesi garip değil mi? Yıllardır iş ilişkimiz olmasına ve artık samimi olmamıza karşın benimle değil, birbirlerine özveriyle bağlı olan baba kız arasında dahi böyle bir konuşma geçmemesi gerçekten ilginç. İnanın bana Bayan Pross, size bu soruları meraktan değil onlara değer verdiğimden soruyorum.”
“Şeyy! Anladığım kadarıyla,” dedi Bayan Pross az önceki özürle yumuşamış bir ses tonuyla, “Doktor bu olaydan korkuyor.”
“Korkuyor mu?”
“Bu yeterince açık bence, neden korkmasın ki? Bu tüyler ürpertici bir mazi. Bunun yanında hafızasını da bu yüzden kaybetti. Her şeyi nasıl unuttuğu ya da nasıl kendine geldiğine dair bir fikri olmadığı için de hafızasını yeniden kaybetmeyeceğinden asla emin olamayacak. Sadece bu bile konuyu yeterince hassaslaştırıyor kanaatimce.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
СКАЧАТЬ