Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan - Анонимный автор страница 4

Название: Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-24-9

isbn:

СКАЧАТЬ benim Kızıltaş’ım. Ama yeni Kızıltaş burası. Eski Kızıltaş insansız. Eski Kızıltaş çökük. Eski Kızıltaş’ın bağlarını, bostanlarını, yollarını yaban otları kapladı. Burası yeni Kızıltaş, İye. Kendi ellerimle kurdum ben bu Kızıltaş’ı.” (Dağcı, 1992: 355)

      Onun ruhuna şekil veren Kızıltaş Kırım Türklerinin kendi dillerinde türküler okuduğu, gazete ve dergiler çıkardığı; okullarda çocukların anadilleriyle eğitim aldıkları; taş duvarlı bahçeleri çiçekli, damları kızıl kiremitli, duvarları badanalı, verandalı evlerde huzur içinde yaşanan yılların Kızıltaş’ıdır. Dağcı’nın genelde Kırım, özelde Gurzuf ve Kızıltaş üzerinde böylesine ısrarla durması tamamen bilinçlidir. “Geçmişinden kopmuş bir toplum kendi geleceğini kuramaz” (Dağcı, 1994b: 76) diyen Cengiz Dağcı’nın edebî eser vasıtasıyla asıl yapmak istediği öncelikle Kırım’dan uzak düşmüş Kırım Türklerine ve tüm Türk dünyasına sağlam bir gelecek oluşturabilmenin yolunun kökleri tanımaktan geçtiğini göstermektir. Güçlü bir milli şuur ile birleşen vatan özlemi ona gelecek nesilleri bilinçlendirmek için onlara geçmişi taşıma misyonu yüklemiştir. Bu özlem ve bilinçle Kırım Türkünün kültürel kimliğinin kaybolmamasını günün birinde mutlaka gerçek sahiplerine iade olunacak vatan Kırım’a kavuşulacağına duyduğu inançla arzu eder. Yok olmamanın yolunun maziye, kültürel kimliğe sımsıkı bağlı kalmaktan geçtiğini bilmenin verdiği sorumluluk duygusuyla hareket eder:

      “Belgeselin sonlarına doğru Kızltaş’ın Gelinkaya’sı alınmış filme. (…) Görünüme dalmıştım ya, Gelinkaya’yı tanıyamadım doğusu. Benim çocukluğumun (sonralarda gençliğimin) Gelinkaya’sı küçülmüştü adeta. Yok, adeta değil, gerçekten küçülmüş göründü gözlerime. Küçülmez mi, her şeyimizi silip süpürdüler: camilerimizi, hastahanelerimizi, hanlarımızı ve çeşmelerimizi… Hiçbir şeyimizi bırakmadılar. Kızıltaş’ı Krasnokamensk’e dönüştürenler Gelinkaya’yı da pekala küçültebilirlerdi.” (Dağcı, 1998: 23-24)

      “Kızıltaş’ta ikamet etmemiz yasak. Yüreklerimiz içinde sevgi duyguları, özlemler uyanmayacak; çiçekler açmayacak; ışıklar yanmayacak; bizim gülümsemelerimiz ve öpücüklerimiz hâlâ Sosyalist romantizmin dışında. Tüm gerçeklerimiz Taşkent, Simferopol, Moskova savcılarının dosyalarında. Davamız basit; bizim biz olarak yaşamak hakkımız.” (Dağcı, 1992: 51)

      “Evet, ölüm son değildir ama yok olma sondur. Yok olmamamız için durmadan hatırlamak zorundayız. Geçmişinden kopmuş bir ulus, ulus olamaz. Ulusun insanlarını birleştiren, birlikteliğini sağlayan, hatta ulusu ulus kılan onun hatıralarıdır. Yalnızca şanlı ve parlak geçmişinin hatıraları değil; yenilgileri, iç ve dış etkenlerin yarattığı faciaları…” (Dağcı, 1991: 81-82)

      İşte bu bilinçle hareket eden ve edebî eserin “kendi halkını kendi halkına” tanıtma işlevinin altını çizen (Dağcı, 1994b: 166, 236) Cengiz Dağcı, Kızıltaş’ın acısıyla yoğrulmuş hayatında yeniden Kızıltaş’a ve Kızıltaş ile Gurzuf ekseninde Kırım’a can vermek ister:

      “ (…) dünyanın dört bir yanına dağılmış Kızıltaşlılara yeni baştan Kızıltaş’ı yaşatacaktım. Çimlerin yeşerişini göreceklerdi Kızıltaşlılar benim Kızıltaş’ımda; çiçeklerin açışını, bağlarda salkımlar olgunlaşırken sevinen asmaları göreceklerdi; karın ve yağmurun yağışını, yelin esişini, bayırın üstünde duran Camcı Şevket’in evini çeviren yüksek duvardaki künkten akan suyun şırıltısını duyacaklardı ve bunları gören ve duyan Kızıltaşlılar akıl, yürek, ciğer, dalak, böbrek, göz ve gönülleriyle birbirlerine bağlanıp bir bütün olacaklardı” (Dağcı, 1991: 121-122)

      “Ben yaşadıkça Kızıltaş unutulmayacaktı. Ben yeni baştan kuracaktım Kızıltaş’ı. ellerimle, aklımla, terimle. Evlerini, camisini, yollarını, köprülerini, çeşmelerini, okulunu kuracaktım. Bostanlarını sulayacaktım. Tarlalarını ekecektim. Bağlarını budayacaktım. Hayvanlarını güdecektim. Mezarlığını temizleyecektim yabanıl otlarından. Işıklar yakacaktım evlerinde. İnsanlarını sürgün yerlerinden getirip kendi evlerine yerleştirecektim. Çocuklarını okutacaktım. Kızlarını evlendirecektim. (…) Mutlu bir gelecek bekliyordu beni. (…) Köksüz ve yönsüz değildim artık.” (Dağcı, 1992: 133)

      Cengiz Dağcı’nın maksadı Kırım’ın geçmişine ağıt yakmak değil meşale tutup geleceğini aydınlatmak ve bu vesileyle Kızıltaş ve Gurzuf sembollerini kullanarak gelecek nesiller ile ata toprakları arasında güçlü bir manevi bağ kurmaktır:

      “Geçmişinden kopmuş bir toplum kendi geleceğini kuramaz. (…) Romanlarımda Kırım’ın dışında doğup büyümüş gençlere yarım yüzyıl önceki Kırım’ı az da olsa tanıtabildiysem mutluyum.” (Dağcı, 1994b: 76)

      SONUÇ

      Bugün Ukrayna sınırları içinde Krasnokamenka olarak adı geçen Kızıltaş Yalta şehrinin Gurzuf kasabasına bağlı bir köydür. Doğduğu, hayatının en lezzetli, en çilesiz dönemi olan çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçirdiği, şahsiyetinin geliştiği, duygu dünyasının şekillendiği Kızıltaş ve Gurzuf’ Cengiz Dağcı için sığınaktır. Kızıltaş ve Gurzuf’u hatırlamak korkuları, tasa ve kaygılarından uzaklaşmasını, sosyal yalnızlığıyla başa çıkabilmesini, akıl sağlığını korumasını ve yabancı bir kültür dairesinde milli kimliğini, aidiyetini kaybetmemesini sağlamış, hayatının dayanak noktası olmuştur. Ancak Cengiz Dağcı Gurzuf ve Kızıltaş’ı sadece iç dünyasının dış dünyadaki karşılığı olarak kullanmamış, doğduğu ve ruhunu besleyen toprakların hafızalardan silinmesinin önüne geçmek istemiştir. Edebî eser aracılığıyla Kırım’ın kültürel mirasını kendinden sonraki toplumsal hafızaya kazandırma çabası içindedir. Cengiz Dağcı’nın eserleri okundukça ve bu eserler üzerinde düşünülüp Kırım Türklerinin uğradıkları ve hâlâ uğramaya devam ettikleri büyük haksızlıklar fark edildikçe edebî eserin farkındalık yaratma ve bilinçlendirme rolü işlerlik kazanacaktır. Cengiz Dağcı’nın yüreğinde ve dimağında yeniden inşa ettiği Kızıltaş’ına bir faninin küçük, kişisel direnmesi ya da özlemi olarak bakmamak gerekir. Kızıltaş ve Gurzuf’ta böylesine ısrar ediş duygusal bir söylemden çok bir millet aidiyetini ifade ediş, Kırım Türklerini Kırım’a ruhen bağlı kalmaya davet ve Kızıltaş’ın asla Krasnokamenka’ya dönüşmeyeceğini haykırıştır.

      KAYNAKLAR

      BACHELARD, Gaston (1996) Mekânın Poetikası, Çev. Aykut Derman, Kesit Yayıncılık, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1992) Anneme Mektuplar, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1997b) Ben ve İçimdeki Ben Yansılar’dan Kalanlar 5, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1996) Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1998) Hatıralarda Cengiz Dağcı, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1956) Korkunç Yıllar, Varlık Yayınları, İstanbul.

      DAĞCI, Cengiz (1994a) Onlar da İnsandı, Ötüken Neşriyat, СКАЧАТЬ