Kalemin İzindekiler. Muhittin Gümüş
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalemin İzindekiler - Muhittin Gümüş страница 7

Название: Kalemin İzindekiler

Автор: Muhittin Gümüş

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-07-2

isbn:

СКАЧАТЬ kadar biraz kitap okuyayım.

      – Babanın gelmesi de yakındır Semra. Bugün neler yaptığını anlatırsın babana.

      – Sana ne anlatsam sözlerimin peşinden nasihat ya da uyarı gelir. Bazen de tartışmayla sona eren bir diyalog olurdu ama bugün çok tatlısın anneciğim.

      – Babasının kızı ne olacak! Hadi git odana da ben de akşam yemeği hazırlığına başlasam iyi olacak.

      Semra odasında kitap okurken bir yandan da zihnindeki sorulara cevap arıyordu.

      – Hani şu Orhan var ya… Akıllı ve iyi birisine benziyor. Onun gibi daha nice gençler gelecek fakülteye. Kızlar, erkekler… Utangaç, nazik, kibar, zarif gençler olabileceği gibi yırtık, andavallı, armut, bön, hoppidik, zıpçıktı tipler de olabilir o ortamda. Aşırılıkları sevmem ben. Sadelik, tevazu, nezahat, zarafet, letafet, dürüstlük velhasıl ahlaklı olmak benim için ilk planda gelir. Güzel Anadolu’nun küçük köylerinden, kasabalarından, kültürel dokusu bozulmamış şehirlerinden gelen kızlar, delikanlılar olacaktır mutlaka. Arkadaş çevremiz başarımı etkiler, bunu kesin tahmin ediyorum. Lisedeki öğretmenlerimin derslerde anlattıkları hayat hikâyeleri bazen derslerden daha fazla ders vericiydi bize. Arkadaş deyip de geçmeyelim. Lisedeki arkadaşlarımla vedalaşmak zor geldi bana. Okuldan mezun olduktan sonra geçen bir hafta içinde hemen mektup yazdım onlara. Özlediğimi söyledim ve bana gelen cevaplar mutlu etti beni. Bakalım Üniversiteye başlayınca kimleri unutacağım, kimler beni unutacak? Merak ediyorum tabii. Hatıra defterime yazdıklarını tekrar tekrar okuyorum. Kimisi ciddi, kimisi dalgasına yazmış işte o sayfalara. Hele de “Bana ayırdığın bu temiz sayfa için teşekkür ederim sana…” diye yazanlar var ya sanki hiç kompozisyon yazmayı öğrenmemişler gibi geliyordu, Zaman geçtikçe o sözlerin ne kadar samimiyet dolu olduğunu daha çok hissediyorum. Görmeyeli henüz bir yaz geçti, yine de uzun yıllar geçmiş gibi geliyor bana. Bakarsın aynı sınıfta veya aynı fakültede, kim bilir belki de aynı üniversitede okuyacağım lise arkadaşlarım olabilir. Ben çevremde yeni ve değişik insanlar olsun diye istiyorum. Değişik dediysem uçuk kaçık tipler değil ha… Neyse kitabı bu akşam bitireyim de babamla edebî eleştirilere başlarız. Ben galip gelince babam her zamanki gibi “Ben asker adamım kızım! Senin kadar edebiyattan anlamak zorunda değilim!” diyor. Kimi zaman sanki benim şevkimi kırmamak için tartışmayı benim kazanmamı istiyor gibi geliyor bana. Aslında kaybetmeye de alıştırıp hayatta mücadele etmeyi de öğretmeli böylece. Billûr Annem de öyle yapardı. Söz ustası bin bir maharet vardı onda…

***

      Vecdi Bey akşamüzeri eve geldi ve her zamanki gibi aile efradına hâl hatır sorduktan sonra Semra’ya dönerek:

      – Kızım! Kayıt yaptırmışsın, kimliğini de almışsın, hayırlı olsun. Allah utandırmasın.

      – Sağ ol babacığım. Sizlere lâyık olacağım.

      – Ondan şüphem yok. Annenle bugün epey zaman geçirmiş gibisin.

      – Evet, öyle oldu baba. Fakat farklı bir annem vardı bugün.

      – Nasıl yani?

      – Filozof mu desem, siyasetçi mi desem, yoksa profesör mü desem? Çok güzel laflar etti.

      – Konu neydi?

      – Özgürlük!

      – Özgürlük mü? Yani Hürriyet… Annen her zaman hür iradesiyle seçimlerde istediği partiye oy verir, istediğini satın alır, istediği gibi atını oynatır… Becerebildiği her şeyi yapar, bazen de bize sorar “Ne istersiniz?” diye ama evi de istediği gibi yönetir. Hiç müdahale etmedim ev işlerine. Ben de karışmak istemedim doğrusunu söylemek gerekirse…

      – Babacığım, bazı şeyler kavramsal olarak hürriyet sınırlarına dâhildir, bazı şeyler vardır ki onlar temel insan hakkıdır.

      – Bak hele! Bizim Üniversiteli kız hemen büyük sözler etmeye başladı. Kavramsal olarak ha… Devam et bakalım, neymiş o temel haklar?

      – İnsanların en temel hakkı yaşama hakkıdır. Yaşama hakkından daha öncelikli bir hak olamaz. Bu hakları güvence altına alan anayasa ve düzenleyen yasalar vardır. Bu yasalar ancak demokratik ülkelerde olur. Yıl 1984 ama hâlâ sorunlu demokrasimiz var.

      – Sorunlu demokrasi ne demek? İsteyen istediği gibi konuşuyor ve yazıyor işte. Herkes özgürce yaşıyor. Demokrasinin bütün kurallarını hazmetmek, ona uygun hayat tarzı belirlemek ve demokratik kurallara göre davranış sergilemek pek kolay olmaz şu dönemde. Yeni Anayasa kabul edileli henüz iki yıl olmak üzere. Bence gelecekte geliştirilebilecek bir anayasa olduğunu düşünüyorum. İhtiyaca göre daha geniş hak ve özgürlükler sağlanabilir vatandaş hayrına.

      – Fikir özgürlükleri ve sendikal haklar kısıtlı, eğitimcilerin ve özellikle üniversite hocalarının siyasete katılması engelleniyor bu anayasayla. Eğitim düzeyi yüksek olan insanlar ülke siyasetine katkı sağlayamayacak, bu hiç doğru değil. İşçilerin sendika kurması, işçi haklarını kazanmak için grev hakkını bile zorlaştırıyor. Memurların sendika hakkı asla düşünülemez bile… Aslında o kadar çok eksikler var ki, anayasa uzmanı olmak lâzım. Kadın erkek eşitliği ilkelerini düzenleyen kanun da sorunlu değil mi? Bu tür konulara heves ettiğim için Hukuk Fakültesinde okumak istiyordum, nasip değilmiş.

      – Neyse kızım, yemeğimizi yiyelim de güzelce bir kahve içeriz, ardından sonra sohbet ederiz. Ancak bir şey demek isterim. Eşitlikten ziyade adaletli davranmak daha mühimdir. Adaletsiz olmak, hakkı göz ardı etmek ve buna bağlı olarak taraf olma hırsı, insanın önce hakikate hürmet etme hissine, sonra da kişiliğine ziyan getirir.

      – Bu sözünden anladığım kadarıyla eşitlikten değil, adaletten yana olmak daha doğrudur. Öyle mi?

      – Evet… Tereddütsüz evet. Çalışanla çalışmayanın eşit kazanç sağlaması adaletsizliktir.

      – Haklısın babacığım.

***

      Semra heyecanla derslerin başlayacağı günü beklerken akşam haber ajansında Üniversitelerin 26 eylülde başlayacağını ve yaklaşık olarak haziran ayının son haftasına kadar devam edeceğini öğrendi.

      Gün geldi ve Sıhhiye Köprüsünün altında kırmızı-beyaz renkli otobüsten indikten sonra adımlarını hızlandırdı. Bahçe kapısından girer girmez fakültenin ihtişamı karşısında bir an durakladı. Kayıt esnasında hiç dikkat etmemişim, mimarı kim acaba diye merak ediyorum ama ilk işim bu değil. Nasıl olsa en az dört yıl buradayım… Öğreniriz ve merakımızı gideririz diyerek devam etti yoluna… Arka bahçeye girdikten sonra tanıdık bir sima görmek arzusuyla etrafı süzmeye başladı. Belki Orhan’la karşılaşabilirim düşüncesiyle adımlarını hızlandırarak ikinci kata çıktı. Öğretim üyelerinin bulunduğu ikinci katta hocaların kapılarında yazılı isimleri okuyarak tarihî binanın alaca karanlık koridorunun tamamını adımlamış oldu. İsmini duyduğu birkaç hocanın adı da vardı. Severek izlediği ve televizyonda yayımlanan “Bir Kelime Bir İşlem” yarışma programının jüri üyesi olan Doç. Dr. Hamza Zülfikar ile TRT’de yönetim kurulu üyeliği ve dil danışmalığı yapan Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ı hatırladı.

      Semra, fakültedeki ilk saatlerinde bir türlü СКАЧАТЬ