Название: Özbek Edebiyatı Yazıları
Автор: Karakaş Şuayip
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-95-4
isbn:
Şair ve yazarlar grubunun Harezm’i ziyaret sebebi, sadece kolhoz halkına zevk ve ilham vermek ve onları işlerinde gayrete getirmekten ibaret değildir; bundan başka, bölgenin sanat kuruluşlarına yardımcı olmak, edebî ve kültürel hayatı canlandırmak da onların görevleri arasındadır. Bu maksatla 25 Nisan akşamı Ürgenç’te, İnkılâb Kuyaşı gazetesi tarafından bir sanat gecesi düzenlenir. Osman Nâsır, buradaki konuşmasında, şairlerin “Marksist-Leninist-Stalinist” nazariyelerle mücehhez kılınması konusunda gayret gösterilmesi gereğinden söz eder, eski klâsik edebiyatlardan da istifade etmek lüzumundan bahseder, kendi şiirlerinden örnekler okur.
Şair Osman Nâsır, Harezm’de pamuk tarlalarında şafakla birlikte çalışmaya başlayan, fakat bunca emeklerine rağmen hiçbir şey kazanamayan köylülerle olan görüşmelerinin tesiriyle yeni bir destan yazmak ister. Âyimcan adını taşıyacak olan bu destan, Harezm hayatıyla ilgili olacaktır. Fakat bu destanı, Taşkent’e döndükten sonra, önemli bir kısmını yazdığı hâlde anlatılanlarla yaşananların, yani gerçeklerin başka türlü olmasından dolayı tamamlamaz.
Özbek şiiri, 1930’lara kadar bilhassa Süleyman Çolpan’ın tesiri altında gelişmesini devam ettirir. Edebiyata rehberlik etmek lâzım, diyen fakat gerçekte edebiyatla hiçbir ilgisi bulunmayan siyasî kadrolar, bu dönemde şair olarak çok geniş bir şöhretin sahibi bulunan Çolpan’ın sesini kısmaya çalışırlar. Edebiyattan çok kaba bir şekilde kovulan, âdeta sürgün edilen Çolpan’ın yerine yeni şairler yetişir. Osman Nâsır, bu yeni dönemin yetiştirdiği şairlerden biridir. Yeni yetişen Özbek şairleri, Rus şiirinden ve bilhassa Vladimir V. Mayakovski’den etkilenerek marksist ruhla şiir yazmayı öğrenirler. Artık Özbek şairleri için “halkın hayatı ve sosyalizm gerçeği”, sanatın birinci kaynağı hâline gelir; parti ideolojisi de sanatın temel ilkesi olarak benimsenir. Birçok şair, bu dönemde, kendilerini sosyalizmin kurulmasında partinin sıradan bir askeri, şiiri de çok keskin bir ideolojik silâh olarak görür. Meşhur sovyet şairi Gafur Gulam, Alkış adlı şiirinde bu durumu şu mısralarla ifade eder:
Buna göre şair, parti adına halkın gözü, kulağıdır; duygu, düşünce, arzu ve ümitlerinin tercümanıdır. Nitekim “sosyalizmi kuran halk” ile tek yürek olma düşüncesi, diğer şairlerle birlikte Osman Nâsır’ın sanatındaki en önemli prensiplerden birini teşkil eder.
1935 yılının, Osman Nâsır’ın sanat hayatında önemli bir yeri vardır, ilhamının daima kendisiyle beraber olduğu, kendisine âdeta yol arkadaşı olduğu bir yıldır. Artık şiir yazmak, onun için nefes almak kadar sıradan ve kolay bir hadise hâline gelmiştir. Şairlik, onun bütün vücudunu esir almış gibidir. Kendisi bu durumu, İlhâmımnıŋ Vakti Yok adlı şiirinde şu mısralarla ifade eder:
İlhâmımnıŋ vakti yok, seldey keledi,
İlhamımın vakti yok, sel gibi gelmekte,
Cellâddek rahm etmey, dilni tiledi.
Cellât gibi rahm etmez, gönlü dilmekte.
Şair, zamanının önemli bir kısmını, 1933 yılında Özbekistan Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından Taşkent’in hemen yanı başında yazarlar için kurulan İncikâbâd adlı bağda geçirmektedir. Bu bağ, o zaman için harikulâde güzellikleri bulunan mükemmel bir dinlenme yeridir. Şair, “Unutmas meni bâğım” derken bu İncikâbâd bağını kastetmektedir:
1930’lu yıllarda Osman Nâsır için Özbekistan’da şair ve yazar olarak itibar edilebilecek sadece iki kişi vardır: Romancı Abdullah Kâdirî ve şair Süleyman Çolpan. Bilhassa Çolpan, şair olarak, millî değerlere kıymet veren her Özbek için büyüleyici bir şahsiyettir. Osman Nâsır, kendisini onların yanında daima bir öğrenci gibi görür. Her ikisiyle de bu İncikâbâd bağında sık sık görüşür. Çolpan, Osman Nâsır’ın şiirdeki ilk üstadıdır. Çolpan’ın birçok şiirini ezberinden bilir, her yerde, her toplulukta etrafını saran genç şairlere bu şiirleri derin bir zevkle okur, bunlardan ders alınmasını ister. Çolpan’ın eserlerini, şiir sanatının parlak örnekleri olarak gösterir. Çolpan’ın, Türkistan’ın güzelliklerinin yerle bir edilişini, zenginliklerinin yağmalanışını, zavallı halkın boynu bükük kalışını anlatan hazin şiirleri ve bu sebeple döktüğü gözyaşları, Osman Nâsır’ı derinden etkiler. Osman Nâsır, bu etki sebebiyle halkın sesi, halkın imanı, halkın vicdanı ve yüreği olmak iddiasını güden kişilerin, evvelâ bu zavallı halkın kaderini anlaması gerektiği kanaatine ulaşır.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
D. Ziyâyeva, O’zbekiston Tarıxı (yıl: 2002, nu.: 1-2, s. 22-34) dergisinde yayımlanan “XIX Asr İkkinçi Yarmı XX Asr Başlarıda Çarizmniŋ Türkistan Maddiy Baylıklarını Özleştiriş Siyaseti” adlı kıymetli makalesinde, bu bahse dair çok önemli bilgiler vermektedir. Özbek ve Rus kaynaklarından istifade edilerek hazırlanmış olan bu makalede bildirildiğine göre, işgâl sırasında Rus ordusu tarafından talan edilen hazineler hiçbir zaman tam olarak tespit edilememiş, bu arada ülkeleri istilâ edilen Buhara emirinden 500.000 som (125.000 altın), Hive hanından da 450.000 som (112.500 altın) savaş tazminatı alınmıştır. Hive hanı ayrıca yirmi yılda ödenmek üzere 2.000.000 som (500.000 altın) tazminat ödemeye mahkûm edilmiş, hanlık hazinesinin tamamına da el konulmuştur. Aynı şekilde Mergilan beyliğinden de 500.000 som (125.000 altın) savaş tazminatı alınmıştır. Verilen bilgiye göre bu zikredilenler, sadece Rusya devlet hazinesine intikâl eden meblâğlardır. Bunun yanında, asker ve sivil idarecilerle memurların şahsî tasarrufunda kalan meblâğların ise Rusya devlet hazinesine intikâl edenden daha fazla olduğu bildirilmektedir.
Sömürgeciler, işgâlin ardından Türkistan’da üretilen hemen her şeyi Rusya’ya taşımışlardır. Bu bahse dair neşredilen listelerde pamuk, deri, yapağı, ipek ve ipekli mamûller, karaköl derisi denilen çok kıymetli astragan ve diğer kürkler, orman ürünleri, tuz, demir, çelik, kilim, halı, pamuk yağı gibi sanayi mamûlleri, canlı hayvan, tahıl ve her cins yaş ve kurutulmuş meyveye varıncaya kadar her şey, her yıl giderek artan miktarlarda Rusya’ya taşınmıştır. Meselâ, Hokand Ticaret Komitesi’nin tespitlerine СКАЧАТЬ