Gülsün: O hâlde?..
Erkin: Yok bir şey!
Gülsün: Sanki korkar gibi oldunuz!
Erkin: Bilmem… Korktum mu? Aa…Tam tersine… Buyurun ücretiniz… (Parayı verir.) Çok teşekkür ederim.
Gülsün: Rica ederim. (Gözlüğünü çıkarır.)
Erkin: İyi günler.
Gülsün: İyi günler.
Erkin: (Sanki dışarı çıkıyormuş gibi birkaç adım atar ve durur, yeniden dönüp masanın önüne gelir!) Merhaba küçük hanım!
Gülsün: Buyurun beyefendi!
Erkin: Özür dilerim, siz şey… Şu… Doğum belgesine mühür basıyor musunuz?
Gülsün: (Özellikle geldiğini anlar.) Hayır!
Erkin: Aa, şey… Şu belgeyi, şeyi… Pasaport kopyasına mühür basıyor musunuz?
Gülsün: Hayır, onu biz yapmıyoruz!
Erkin: O zaman şu önceki üniversite mezuniyet belgesini… Ee… Diploma…
Gülsün: Aslı gibidir mi?
Erkin: Evet, evet… O! İşte… Üç tane aslı gibidir. (Diplomasını verir gibi yapar.)
Gülsün: Yanılmıyorsam daha dün iki tane hazırlamıştım.
Erkin: Evet, doğru! Şey… Ben onları… İkisini de kaybettim… Çok unutkanım…
Gülsün: Hım, bu iyi değil. Daha fazla şeker tüketmelisiniz! (Mührünü üç defa basar gibi yapar.) Bir som33 elli kuruş. (Gözlüğünü çıkarır.)
Erkin: (Kızın gözlerine hararetle takılıp bir süre öylece kalır.) Tüh! Şu işe bak!
Gülsün: Ne oldu?
Erkin: Affedersiniz! Ben şey demiştim, demiştim ki… Şey! (Parayı verir.)
Gülsün: (Parayı alır.) Elli kuruş para üstü vermem gerek. Bir dakika!
Erkin: Ben o zaman yarın geleyim! Değil mi?
Gülsün: Yarın neden geleceksiniz?
Erkin: Şey işte, şu para üstü! Yoksa yarın gelirim!
Gülsün: Ha yok, burada işte, elli kuruş! Buyurun! (Parayı verir.)
Erkin: Teşekkür ederim.
Gülsün: Bir şey değil! Güle güle.
Erkin: Sağlıcakla kalınız! (Gider.)
Gülsün: (Sessizce) Züppe!
Erkin: (Aniden döner.) Ne dediniz?
Gülsün: Ben mi, hiçbir şey!
Erkin: Ama sanki bir söylediniz gibi!
Gülsün: Ben… Şey demiştim! Havalar da çok ısındı!
Erkin: Ya evet, çok iyi fark etmişsiniz. Sıcak hatta o kadar sıcak ki züppeler bile bunaldı bu sıcaklardan.
Gülsün: (Utanarak gülümser.) Ben sizi kırmak istemezdim ama kendiniz suçlusunuz! Darılmayın lütfen!
Erkin: Daha neler. Delirdim mi ben size darılacağım? Züppeyim ben kabul ediyorum.
Gülsün: (Kız gülümser.) Siz hep böyle misiniz?
Erkin: Hayır! Tek başımayken normal bir insanım. Ama çok güzel bir kız gördüğümde birden züppe oluveriyorum. Bunun için özellikle doktora gittim. Kalbimin röntgenini çektiler! Doktor bu hastalıktan iyileşmenin tek yolu evlenmen dedi. Size iyi günler. (Gider. Gülsün arkasından gülümser. Masasına bir şişe kefir ve poğaça koyar. Öğle yemeği yemeye başlar. Bu sırada kapı açılır ve Erkin girer.)
Erkin: Girebilir miyim hanımefendi?
Gülsün: (Kefirden bir yudum içip poğaçadan bir ısırık alır.) Ama öğle arası.
Erkin: Kusura bakmayın! Ama işim çok acele! O kadar acele ve önemli ki eğer yardım etmezseniz ölürüm.
Gülsün: (Hayretle şaşırır.) Ölür müsünüz?
Erkin: Evet, boş yere murdar giderim!
Gülsün: (Gerçekten telaşlanır.) Ne oldu böyle!
Erkin: Şey… Geçenki… Diplomalar… Ben kopyaları kaybettim.
Gülsün: (Gülümser.) Bu da nereden çıktı?
Erkin: (Yalandan ağlar gibi yapar.) İşte böyle…
Gülsün: Dosyaya koyup gitmiştiniz…
Erkin: Evet, öyle yapmıştım. Ama hepsini dosya ile birlikte kaybettim.
Gülsün: Kolunuzun altından kayıp yere düşse gerek!
Erkin: Hah! Evet, kaygandı o dosya zaten, balık gibi bir şey! Öyle olmuştur.
Gülsün: Yoldaş, anlaşılan çok dağınık bir insansınız!
Erkin: Allah’ım yaratmış, işte böyle! Ne yaparsınız!
Gülsün: Koynunuzda sakladığınız ne! Yılan mı yoksa?
Erkin: Bu, bu mu? Dosya!
Gülsün: Dosya mı?
Erkin: Evet, ama bu başka dosya!
Gülsün: Dosya koleksiyonunuz mu var yoksa?
Erkin: Yok canım! Ama arada bunlar birikiyor!
(Karı koca kahkaha ile gülerler!)
Gülsün: Sen neden tekrar tekrar bıkmadan СКАЧАТЬ
33
Som: Kırgız para birimi.