Название: Dîvân-ı Hikmet
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-94-7
isbn:
Bu derste, ilk İslam şehidesi Hz. Sümeyye’nin Türk coğrafyasından gelen bir bacımız olduğunu da öğreniyoruz.
Türklerin İslam’la tanışmaları ve İslam’a girmeleri Talas savaşı ile oluyor. Tarihteki o büyük savaş, yani Kırgızistan ile Kazakistan arasındaki Talas vadisinde yapılan savaş Çinlilerle Araplar arasındadır. Bu savaşta, o coğrafyada yaşayan Karluk Türkleri tarihi bir tercih yaptılar ve Arapları seçtiler. Zira bir tarafta putperest Çinliler, diğer tarafta Allah diyen Araplar vardı. Türklerin sadece Gök Tanrıya inanmaları bu seçimde önemli rol oynadı. Türkler Çinlileri arkadan kuşatarak, Arapların Çinlileri yenmesini sağladılar.
Bugüne kadar öğrendiğimiz ilk Müslüman olan Türk devletinin Karahanlılar olmasıydı. Ama araştırmalar daha önce bir Türk devletinin yani İdil Bulgar Devleti’nin Müslüman olduğunu ortaya çıkardı. İdil Bulgarları onuncu yüzyılın başlarında 925 yılında, Abbasi halifesinin gönderdiği elçi üzerine hükümdarları almış Han önderliğinde İslam’ı seçerler. 940 yılında ise, İdil Bulgar Devlet’inden on beş yıl sonra Karahanlılar, Abdulkerim Satuk Bugra Han önderliğinde topluca Müslüman olurlar.
Ama esas Türklerin İslam’la haşır neşir olmaları Hoca Ahmet Yesevî’nin Türkistan coğrafyasında yaptığı faaliyetlerle olur, büyür ve gelişir. Zira Hoca Ahmed Yesevî İslam’ı Türkçe anlatmakta ve yazmaktadır. Hoca Ahmed Yesevî kendisine örnek olarak efendimizi Ahmed’i seçmiştir. Çünkü hikmet ve ahlak ondaydı. Hoca Ahmed Yesevî Hikmet yolunu seçmiştir. Ve o devasa eseri Divani Hikmeti yazmıştır.
Hoca Ahmed Yesevî’yi bize öğreten üstadımız ise ‘Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar’ eseriyle Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü’dür. Köprülü’nün Hoca Ahmed Yesevî’yi çalışmasını ‘Şu Ahmed Yesevî kim, bir araştırın göreceksiniz, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız’ diyerek Yahya Kemal tavsiye etmiştir.
Kazakistan’da, Sayram kasabasında dünyaya gelen Hoca Ahmed Yesevî’nin soyu Hz. Ali efendimize uzanır. Kerbela olayından sonra, Türkistan’a giden bir grup Müslüman Türk hanımlarla evlenirler. Hoca Ahmed Yesevî Hz. de bu evliliklerden doğan bir nesil, bir soy. Hoca Ahmed Yesevî yedi yaşına geldiğinde, babası İbrahim Ata, ablası Gevher Şehnaz’ı çağırır ve küçük Ahmed’i önce Allah’a, sonra ona emanet eder ve Ahmed gelecekte ulu kişilerden olacak der. Babası İbrahim Ata rahmet-i Rahmana kavuşunca, küçük Ahmed ablasıyla birlikte Yesi’ye gelir. Zira Ahmed’in yetişmesi lazımdı. Küçük Ahmed, Yesi’de, o yaşında aslında Peygamberimizin emanetini arıyordu. Ve, Yesi sokaklarında o kişiyi, yani Arslan Baba’yı görüp, koşar, eteğinden tutar ve ‘ata, ata emanetimi ver’ der. Arslan Baba şaşırır. “Sen Ahmed misin?” diye sorar. “Evet, ben Ahmed’im” der. Bunun üzerine Arslan Baba, Peygamberimizin emaneti olan hurmayı küçük Ahmed’e verir.
Hoca Ahmed Yesevî hazretleri Divan-ı Hikmetinde bu olayı şöyle anlatır.
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
“Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan”
İşte o zamanda bin bir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.
Hurma ilmin sembolüdür. Ahmed Yesevî’de ilmi peygamberimizden alıyor. Arslan Babadan bir müddet ders alıyor. Arslan Baba vefat edince, Belh, Ahlat yanı sıra Kubbetü’l-İslam olarak bilinen Buhara’da hocası Yusuf Hemedani’yi bulur Ahmed Yesevî. Yusuf Hemedani küçük Ahmed’i görünce, ondaki cevheri hemen görür. Özel ilgi gösterir. Ve şu nasihati verir: ‘Evladım Ahmed, dünyevi makamlarının peşinde koşma, o zaman göreceksin ki Allah o makamları senin ayağının altına düşürür, o zaman o makamın üzerine çık ve adaletle hükmet.’ Yusuf Hemedani Hz. Aynı zamanda Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’in de danışmanlığını yapmıştır. Hoca Ahmed Yesevî, Yusuf Hemedani’nin vefatıyla birlikte, iki öğrencisinden sonra onun yerine geçer ve rüyasında hocası artık Yesi’ye dönmesini söyler. Ahmed Yesevî günlerdir özlemini duyduğu Yesi’ye gelir. Dergahını kurar ve eğitim, irşat faaliyetlerine başlar. Doksan dokuz bin öğrencisi vardı Ahmed Yesevî’nin.
Pir-i Türkistan, Türkistan’ın Piri olarak anılmaya başlayan Hoca Ahmed Yesevî vaktini üçe ayırır. Vaktinin üçte birlik bölümü, ibadet ve zikir ile geçer. İkinci üçte birlik bölümü ise öğrencilerine ilim öğretmekle geçer. Son üçte birlik kısmı ise, alın teri çalışarak, geçimini sağlar. Marangoz olan Hoca Ahmed Yesevî kaşık ve kepçe yapar. Ürettiklerini sadık ve halden anlayan öküzü vasıtasıyla satar.
Hoca Ahmed Yesevî, yetişen öğrencilerini, ocaktan aldığı eğsiyi ya da köseğiyi dünyanın herhangi bir yerine fırlatır, ve eğsi nereye düşmüşse öğrencisi gider oraya yerleşir ve halkı eğitmeye başlar. Hacı Bektaş Veli Hz, diyar-ı Rum (Anadolu)’da Sulucakarahöyük’e gönderilir, Anadolu’ya gelir ve bugünkü Hacı Bektaş’a yerleşip ve eğitime başlar. Sarı Saltuk, önce Hacı Bektaş Veli’nin yanına gönderilir. Eğitimi tamamlanır ve oradan Avrupa’ya gönderilir. Sarı Saltuk, Avrupa’da gönülleri fetheder. Bunun için Sarı Saltuk’un Avrupa’da 20 yerde makamı vardır. Yozgat’a ise Emir-i Çin Osman gönderilir. Önce Çin sınırında Müslümanlara zarar veren bir canavarı tahta kılıçla bertaraf etmesi için görevlendirilen Emir-i Çin Osman, daha sonra Yozgat’a gönderilir. Osman Paşa, Yozgat ve çevresinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini icra eder. Yahya Kemal’in ifade ettiği gibi milliyetimizi yoğuran Hoca Ahmed Yesevî öğretisi bu isimlerle birlikte Yunus Emre, Ahi Evren, Geyikli Baba, Şeyh Edebali, Hacı Bayramı Veli, Gül Baba gibi yüzlerce Alperen tarafından icra edilir.
Hoca Ahmed Yesevî’nin bilinen en meşhur eserleri ‘Dîvân-ı Hikmet’ ve ‘Fakirname’dir. Bu iki eser Çağatay Türkçesidir. Fakirname’de ‘Dört kapı, kırk makam’, yani tasavvuf ve dervişin özellikleri ve makamlar anlatılmaktadır. Kırk makam bulunur. Bu makamların onu şeriatta, onu tarikatta, onu marifette ve onu da hakikattedir. İnsan-ı Kamil olabilmek için bu kapılardan geçmek gerekir. Hoca Ahmed Yesevî’nin diğer iki kitabı ise, ‘Risale der Adab-ı Tarikat’ ve ‘Risale der Makamat-ı Erbain’dir. Bu iki eseri de Farsçadır.
Hoca Ahmed Yesevî 63 yaşına gelir. Peygamberimize saygı ve sevgisinden dolayı medresenin bir köşesinde halvethaneye girer. Burada da zamanını üçe ayırır ve eğitime devam eder. Bu durumu Dîvân-ı Hikmet’de şöyle ifade etmektedir:
Ey dostlar kulak verin söylediğime,
Ne sebepten altmış üçte girdim yere?
Mirac sırasında Hakk Mustafa ruhumu gördü,
O sebepten altmış üçte girdim yere…
Hoca Ahmed Yesevî’nin halveti on yıl sürer.
Bugün Yesi’de ziyaret edilen Hoca Ahmed Yesevî türbesi Emir Timur tarafından yaptırılır. Rüyasında Hoca Ahmed Yesevî Hz.ni gören Timur, Buhara’nın fethi ile müjdelenir. СКАЧАТЬ