Bozkırın Sesi: Tölögön Kasımbekov. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bozkırın Sesi: Tölögön Kasımbekov - Анонимный автор страница 12

Название: Bozkırın Sesi: Tölögön Kasımbekov

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-46-1

isbn:

СКАЧАТЬ olduğu içtenlik mekânları olan geniş/açık mekânlar, “Taşa Yazılan Damga” öyküsünde, anlatıcı ben’in hedeflerinin gerçekleştiği zirvedir; “Saat 17:08’i gösterdiğinde Straykov ilk önce zirveye ulaştı. Hepimiz yaşasın diye bağırdık. Beş dakika sonra hepimiz ordaydık. Straykov’un elindeki barometre bulunduğumuz yerin denizden 5000 metre yükseklikte olduğumuzu gösteriyordu.”38 “Mutluluk Veren Bölge” öyküsünde mekânın insanı rahatlatan yönüyle yüzleşir; “böyle bir yolculukta camın yanına oturmaktan başka ne güzellik vardır. Cama yaklaşıp bir aşağıya bakmaktan bir de sınırsız gökyüzüne bakmaktan gözlerin yoruluyor. Cesur Yuriy yirminci yüz yılında yeryüzünün her köşesini gezdi, ancak aslan gibi kocaman Kırgız dağlarının farkına varabildi mi?”39 Kasımbekov’un huzur mekânı, doğup büyüdüğü Kırgız Coğrafyasıdır. Kasımbekov’un kahramanları da bu atmosferden etkilenir.40

Ç. Romanlarında Mekân Algısı

      Romanda “mekân, vaka zincirinde ifade edilen hadiselerin sahnesi durumundadır.”41 Olay örgüsünün merkezi konumundaki başkişi ve diğer karakterlerin açımlanmasında kendilerini gerçekleştirmelerinde mekân önemli bir unsurdur. Romanlarda mekân kahramanların sahnesidir. Tölögön Kasımbekov Kırgız tarihi romancılığını başlatan isimdir. İlk tarihi roman Kırılan Kılıç romanı üzerine hala bir roman yazılmış değildir. Onun tarihi romanlarında geçen çevresel mekanlar Kırgızistan’ın işgal edilmiş topraklarıdır. Algısal mekân bağlamında incelenecek mekanlar ise halkın tahrip edilen bellek mekanlarıdır.

      Yazar, Kırılan Kılıç romanından itibaren milli tarih bilinciyle eserlerini kurgulayan Kasımbekov, kahramanlarını ve olaylarını gerçek yaşamdan seçerek kendi deyimiyle “yüzyıllarca yaşayan Kırgız adını kılıç ile dağlara yazmıştır.” Kırgız edebiyatının tarihsel romancılığında zirve kabul edilmesi, onun içinden geldiği gibi rahatça yazması ve tarihsel gerçeklere sadık kalmasından dolayıdır. Kasımbekov, nehir roman tarzında dört tarihi roman yazmıştır. Kırılan Kılıç romanından sonra yazdığı Kelkel romanında, kaldığı yerden devam etmiş, olayları ve kahramanları tarih sırasıyla aktarmıştır. Yazarın diğer tarihi romanları olan Kırgın ve Baskın’ın da olaylar devam eder. Rusların Türkistan’a gelişleri, Hokant Hanlığı dönemi taht karışıklığı, Rus göçmenlerin yerleştirilmesi, 1916 Ürkün ayaklanması ve sonuçları, Çar rejiminin yıkılması ve belirsizlik romanın ana hatlarıdır. Kırgız halkının yaşamına odaklanan ve kahramanlarını gerçek hayattan seçen yazar bir tarih kitabı yazıyormuş gibi titiz davranmış arşiv belgelerinden, dönemi yaşayan canlı şahitlerden yararlanarak bir döneme ışık tutmuştur. Kurguyla gerçeği birleştirdiği bu dört romanında mekân tasvirleri ve mekânın bireyler üzerindeki etkisi önemli yer tutar.

      Tölögön Kasımbekov’un Kırılan Kılıç romanında geçen mekânlar, reel yaşamdan alınan tarihsel hadiselerin birebir yaşandığı yerlerdir. Romanda en çok görülen ve daha çok ihanetin, ölümün mekânı olan, Han Sarayı ile işgal altındaki şehirler çevresel mekânlardır. Yazar-anlatıcı tarafından kurgunun merkezine alınan çevresel mekânlar şunlardır; “Taşkent, Sarı Özön, Çüy tarafı, Talas, Aksu tarafı, Sar Töbö, İki Su Arası, Buhara tarafı, Evliya Ata şehri, Kurtka, Ketmen, Töbö Kaleleri, Oş, Narın Irmağı, Alabuğa köyü, Kızıl Car, Çüy, Kocon, Mahram, Fergana, Namangan, Andican, Özgön’dür.42 Çevresel mekanlar yazarın diğer tarihi romanlarında da değişmez. Ancak mekân incelemelerinde daha çok algısal mekân üzerinde durulmalıdır.

      Kırılan Kılıç romanında mekânlar daha çok özgürlüklerin kısıtlandığı, bireylerin hayatlarının sonlandırıldığı, varlık alanlarına müdahale edildiği olumsuz yönleriyle öne çıkan savaş meydanı, zindan gibi yalıtık mekânlardır. Rusların gelmesiyle hayatları cehenneme dönüşen Kırgızlar için bir zamanlar içtenlik mekânı olan yerler kapalı/dar mekanlara dönüşürler.

      Savaş anında ölümü hissederek siperde ölüm kalım savaşı veren askerler için mekân darlaşır; “siperin içi kapkaranlık. Yiğitlerin durduğu yerden başka bir yerde, bir damla bile ışık görünmüyor. Ağaçlar, dul kalmış kadınlar gibi büzülmüş, evler ise, eski mezarlıklar gibi boz renkte gözüküyor.”43 Bireyin ruhsal durumuyla paralel olarak değişen mekân algısı, roman boyunca genelde olumsuz yönüyle işlenir. İşgale, kıyıma uğrayan halk yok olma tehlikesiyle korku ve telaş içinde yaşamaya çalışırlar. Dünyalık zamanlarındaki belirsizlik, onları kaotik bir çıkmaza sürükler; “Hokand’da çıkan kargaşa herkesin dilindeydi. Başkalarının ağzına bakarak kulak kabartıyorlar, uzaktan bir atlının geldiğini görseler, hemen atlarına koşuyorlardı. Korku dağı aşmıştı.”44 Korku dar mekânların en önemli özelliklerindendir. Hokand sarayı da bireyler üzerinde yarattığı korkuyla mekânın cehennemleştiği bir alana dönüşür.

      Romanın en dramatik sahnelerinden olan Kıpçakların kıyımı, dar mekânlara örnektir. Ölümün acımasız yüzüyle karşılaşan halk, varlıklarını sonlandırmakla görevli cellâtlardan kaçacak yer ararlar. Romanın kart karakterlerinden Hudayar Han’ın yaptığı kıyım inanılmaz boyuta ulaşır. Sadece Kıpçak oldukları için Hudayar Han’ın emriyle boğazlanan insanlar kıyımdan kaçacak yer ararlar; “tam o günlerde Hokand, Taşkent şehirleri kan kokuyordu. Arklardan kanla karışık sular akıyordu. Hu-dayar Han’ın adamları, sokaklarda grup grup, aç kurt gibi dolaşıyor, Kıpçak birine rastlarlarsa, hemen oracıkta kılıçla öldürüyorlardı. Öldürdüklerinin hepsi de kendi halinde, kendi işinde gücünde olan insanlardı.”45 İnsanın ne kadar acımasız olabileceğini bu satırlarda görmek mümkündür.

      Rus işgali ile başlayan yok oluş/a giden süreç, kaosun başlangıcıdır. Roman boyunca birbiriyle ve Ruslarla savaşan Kırgızlar, birlik olamadıkları için halka da ağır bedeller ödetirler. Kadın, çocuk demeden öldüren Ruslar, köyleri yakıp yıkarak, insanlara ağır bedeller ödetirler;

      Otlarla üzerleri örtülmüş evler yanmaya devam ederken çatılar birer birer çökmeye başladı. Ağlayışlar, çığlıklar, dumanlara karışarak gökyüzüne yükseliyordu. Bir müddet sonra da çığlıkların yerini yanık et kokuları aldı. Hiçbir şeyden habersiz, uzak bir dağ köşesinde kendi kaderleriyle baş başa, zavallı bir şekilde yaşayan kışlağın insanları kapatıldıkları ağıllarda diri diri ateşe verilmişlerdi. Kısa sürede etrafı kesif bir yanık et kokusu kaplamıştı.46

      Mekânın insan psikolojisi üzerindeki olumsuz yönüne örnek olabilecek yukarıdaki cümleler, Kırgız halkının yaşadığı acı dolu yılların özeti gibidir. Kendi topraklarına yabancılaştırılan, açlık ve sefalet dolu günler geçiren halk özgürlükleriyle beraber yaşamlarını da kaybederler. Kanlı iktidar mücadelesi ve Rus işgalinden kaçmak için sığındıkları evleri mezarları olur.47 Kırılan Kılıç СКАЧАТЬ



<p>38</p>

Tölögön Kasımbek, Cılkıcının Uulu, (Yılkıcının Oğlu), Bişkek, 1956, s. 22.

<p>39</p>

Tölögön Kasımbekov, “Bagı Açılgan Kray” (Mutluluk Veren Bölge), Ala-Too, Sayı 2, 1962, s. 88.

<p>40</p>

Azap, a.g.e., s. 84.

<p>41</p>

Korkmaz, a.g.e., s. 401.

<p>42</p>

Azap, a.g.e., s. 109.

<p>43</p>

Tölögön Kasımbek, Kırılan Kılıç I (Han Sarayı), (Çev. İbrahim Atabey; Saadettin Koç), Ankara: Yargı Yayınevi, 2003, s. 60.

<p>44</p>

A.g.e., s. 134.

<p>45</p>

A.g.e., s. 145.

<p>46</p>

Tölögön Kasımbek. Kırılan Kılıç II (İsyan), (Çev. İbrahim Atabey; Saadettin Koç), Ankara: Yargı Yayınevi, 2004, s. 257.

<p>47</p>

Azap, a.g.e., s. 112.