Türkistan'da Dil Politikası. Zamira Öztürk
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Türkistan'da Dil Politikası - Zamira Öztürk страница 15

Название: Türkistan'da Dil Politikası

Автор: Zamira Öztürk

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-78-2

isbn:

СКАЧАТЬ olan Tuva, 1863 yılına kadar dilde ve bazı konularda olmak üzere Polonya toprakları yer almakta idi. Ukraynalılar ve Belaruslar ise her zaman Rus nüfusu içerisine dâhil edilmişlerdir. Çarlık Rusyası döneminde Rusların etnik bakımdan resmi ayrıcalıkları olmasa da Ortodoks Hıristiyan anlayışı, Rus kültürünü ve dilini desteklemekteydi (Alpatov, 2016, s. 47).

      Çarlık Rusya’nın genel siyaseti Sanayi Devrimi18 ile birlikte birtakım değişimler göstermiştir. Sanayi Devrimi’nin diğer ülkelerdeki örneklerinine Çarlık Rusya’sında da rastlamak mümkündür. Bu dönemde yaşanan ilerleme ve gelişme yarışı, devlet dilinin egemen kılınması ve desteklenmesi siyasetine yansımaktadır. Çarlık döneminde bu rol Moskova Rusçasına verilmiştir. 19. yüzyıl sonlarında ise Rusça yönetimin, ordunun ve yargının resmi dili haline gelmiştir. Bunun yanında, orta öğretimde baskın dil hâline gelen Rusça, otonom Finlandiya hariç diğer tüm uydu ülkelerde yükseköğretim alanında tek dil hâline gelmiş; ayrıca etnik gruplar arasında günlük iletişim Rusça yapılmıştır (Alpatov, 2016, s. 49). Bunun en çarpıcı örneği Ukrayna ve Litvanya’da dilin Rusçalaştırılması politikasıdır (Prazauska, 1993). 1876-1905 yılları arasında her türlü edebiyat eserinin Ukraynaca yayınlanması yasaklanmıştır. 20.yüzyılın hemen başlarında Belarus dilinin bilimsel alanda herhangi bir etkinliğinin olmaması nedeniyle bir yasaklamaya gerek duyulmamıştır (Alpatov, 2016, s. 49). Bu noktada, yerel dillerin etkinlik derecesi ile paralel seyreden bir dil politikası güdüldüğünü söylemek mümkündür.

      Güçlü ve etkili bir ulusal dile sahip olan Polonya’da sistematik ve yoğun bir dil politikası yürütülmüştür. Polonya’da 1830-1831 yıllarındaki ilk ayaklanmaya kadar 15 yıl boyunca “millî yaşama karışmama politikası” uygulanmış, 1863 yılındaki ikinci ayaklanmadan sonra ise 40 yıl boyunca Lehçenin eğitim kurumlarında ve resmi alanlarda kullanımı yasaklanmıştır (Alpatov, 2016, s. 50). Çarlık Rusyası bu şekilde güçlü olarak addettiği dillerin önünü kesmeyi amaçlayarak, Rus dilinin kullanılabilirliğini ve etki alanını artırmaya çalışmıştır.

      Nüfuz alanını genişletmeyi amaç edinen ve büyük toprak parçaları üzerinde egemen olmayı siyasi stratejisinin en önüne oturtan Çarlık yönetimi, diğer dillere yönelik katı politikalar uygulama yöntemini benimsemiştir. Böylelikle, resmi ideolojinin ve iktidarın hâkimiyetinin kabul ettirilmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda, Çarlık Rusyası yönetiminin sistematik olarak uyguladığı dil ve kültür politikaları toplumsal değişim ve dönüşümün de önünü açmıştır.

      Somuncuğlu (2014)’e göre Orta Asya’da kalıcı ve kesin bir siyasi birliğin bulunmaması söz konusu coğrafyanın Rus işgali altına girmesini kolaylaştırmıştır. Rusların Orta Asya coğrafyası üzerindeki hâkimiyet süreci kuzeyden başlayarak güneye doğru hızla ilerlemiştir.

      Çarlık Rusya’nın, Orta Asya topraklarındaki yayılmacı politikasının daha sistemli bir hale geldiği 19. yüzyılın son çeyreği, esas itibariyle yerel halka ve onların dinine daha yapıcı ve yumuşak bir bakış açısıyla yaklaşıldığı bir dönemi ifade etmektedir. Bu şekilde yerel halkın güveninin kazanılması sağlanarak kurulacak olan yeni sistemin derinleştirilmesi amaçlanmıştır (Akgün, 2008, s. 141).

      Çarlık Rusya’sı, Orta Asya halkları arasındaki güveni tesis edebilmek amacıyla dini özgürlüklerin garanti edildiğini deklare etmiştir. Bunun yanında, tüm Orta Asyalı halklara dinlerine karışılmayacağına dair güvence vermişlerdir (Jolseyitova, 2004, s. 8-10). Fakat Rusya’nın sergilediği bu tutum zamanla ortadan kalkmıştır. Orta Asya’nın ilk genel valisi olan Fon Kaufmann 6 Şubat 1876 tarihinde eğitim bakanı D.A. Tolstoy’a gönderdiği mektupta bu durumun Rus menfaatlerine uygun olmadığını dile getirerek, İçişleri Bakanlığı ile irtibata geçilmesi ve Müslüman eserlerinin yayılmasının engellenmesine yönelik tedbirler alınmasını rica etmiştir (Jolseyitova, 2004, s. 19). Sonrasında, Çarlık Rusyası politikaları keskin birtakım değişimler geçirmiştir. Bu değişimlerin karakteristik özelliği ise Türkistan halklarını daha kolay yönetebilmek amacıyla onların toplumsal yapılarına müdahale etmektir. Bu müdahalenin en birincil yapısı eğitim, din, kültür ve alfabe eksenli şekillenmiştir.

      Türklerin coğrafyasında eğitim alanında yürüttüğü çalışmaları ile bilinen N.P. Ostroumov19, Rus egemenliği altındaki “Asyalılar”ın insani ve kültürel gelişim kaydedebilmeleri için Hıristiyanlığı kabul etmelerinin temel şart olduğunu öne sürmüştür. Bunun aksi bir ihtimal olan Müslümanlığın güçlenmesinin ise Çarlık Rusya’sının siyasi bütünlüğü ve üstünlüğü önündeki en büyük tehlike olduğu fikrindedir (Ostroumov, 1886, s. 15-17). Orta Asya halklarını daha yönetilebilir ve kurulacak sistemin daha dayanıklı olması amacıyla özellikle Çarlık Rusya’sının önde gelen misyonerlerinin yoğun faaliyetleri olmuştur. Bu faaliyetler hem toplumların eğitim sistemini hem de yerleşik kültürel yapısını değiştirmeyi hedeflemektedir.

      N.İ. İlminski ve N.P. Ostroumov gibi misyonerlerin yukarıda bahsi geçen egemenlik alanlarının tesisinde politika belirleyici fikirleri olmuştur. Onların düşüncelerine göre, alfabe ve din her zaman birlikte kabul edilen unsurlardır. Batı Avrupa’nın Latin Alfabesini Latin Kilisesi vasıtası ile Rusların Kiril Alfabesini ise Slovenya Kilisesi aracılığı ile kabullendiğini dile getiren İlminski ve Ostroumov, Arapçanın Orta Asya halkları tarafından İslamiyet ile birlikte kabul edildiğini dile getirmiştir. Konuyu bu açıdan değerlendiren Rus misyonerler, Kiril Alfabesi aracılığı ile eğitim, kültür, dil ve din dönüşümünün gerçekleştirilebileceğini, Orta Asya halklarının bu şekilde Müslümanlıktan uzaklaşabileceğini savunmaktadırlar (Jolseyitova, 2004, s. 11). Bu fikirler, o dönem tam manası ile gerçekleştirilememiştir. Fakat Sovyetler Birliği Dönemi dil ve kültür politikalarının tohumları bir bakıma 19. yüzyıl sonlarında atılmıştır.

      Zamanla, Çarlık Rusyası siyasi bütünlüğü tesis etmek amacıyla birtakım tedbirlere başvurmayı da ihmal etmemiştir. Özellikle eğitim alanında birtakım düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemelerin başında Çarlık Rusyası eliyle kurulan Müslüman okullarından başka okullara (medreselere) göndermek isteyen velilere para cezası uygulanması gelmektedir. Bu “suçun” ikinci sefer işlenmesi durumunda ise hapis cezası uygulanmaktaydı. Müslüman ailelerin yaptırımlara rağmen konulan kurallara uymaması halinde ise çocuğun Müslüman okullarında eğitim alması tamamen yasaklanmaktaydı (Jolseyitova, 2004, s. 14).

      Jolseyitova (2004, s. 16)’a göre, Çarlık Rusya’sının egemenliğini daha sağlam bir hâle getirmek amacıyla yürüttüğü aşamalı politika bölge genel valisi Duhovskiy döneminde daha kalıcı ve daha köklü bir yaklaşım sergilemiştir. Duhovskiy, 1899 yılında Çar Hükümeti’ne gönderdiği “Türkistan’da İslam” isimli raporunda sert çözüm yollarından kaçınılması gerektiği, halkın iç dünyası ve şuurunu ele geçirmenin önemi üzerinde durmuş ve Orta Asya devletlerinin bürokrasisinde, söz sahibi olunabilmesi için tüm resmi yazışmaların Rus diline geçirilmesi uyarısı ve önerisinde bulunmuştur.

      Orta Asya halklarının Rus yönetimine daha sağlıklı bir şekilde entegre edilmesinin gerekliliği gizlenemez bir amaç olarak gün yüzüne çıktıkça, uygulanan politikaların keskinliği o derece artmıştır. Orta Asya’da uygulanan eğitim politikasının esas hedefi Çarlık Rusya’sının eğitim bakanı olan Tolstoy tarafından da açıkça dile getirilmiştir. Tolstoy, bu politikanın amacının Rus olmayan halkların Ruslaştırılması ve Ruslarla kaynaştırılması olduğunu ifade ederek bu politikanın amacından СКАЧАТЬ



<p>18</p>

Sanayi Devrimi sırasında toplumların değişim ve dönüşümleri hakkında detaylı bilgi için bkz: Hans Freyer, 2018, Sanayi Çağı, (Çev. Hüseyin Batuhan ve Bedia Akarsu), Ankara: Doğu Batı Yayınları.

<p>19</p>

Nikolai Petrovich Ostroumov, Arapça ve Türk dilleri üzerinde çalışan ve İslam dini alanında da yoğun çalışmalar yürüten bir dil bilimcidir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Türkistan’ın eğitim politikalarında önemli rol oynamış dilbilimcidr (Somuncuoğlu, 2008).