Название: Kuş Kanadı
Автор: Nağaşıbek Kapalbekulı
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-04-4
isbn:
“Ağabey, ağabeyciğim… Amca! Nereden biliyorsunuz? Kimsiniz? Kullanmıyorum ben…”
“Sakin ol kızım. Otur, sakinleş. Sessiz ol. Ben her şeyi biliyorum. Sen de, eşin de uyuşturucu kullanıyorsunuz. İtiraz etmene gerek yok.”
“Siz kimsiniz ağabey? Aynasızlardan mısınız?”
“Yazarım.”
“Emniyettenmiş gibisiniz.”
“Hayır, ben yazarım. Ancak her şeyi biliyorum. İkiniz de uyuşturucu düşkünüsünüz. Kocan daha çok içiyor, sen yakın zamanlarda başlamışsın.”
Sesini çıkarmadan, zavallı zavallı bakışlarla bir şeyler umarcasına duruyordu.
“Emniyet yetkilisi değil misiniz?”
“Değilim dedim ya.”
“Yemin edin.”
“İşte bak inanmıyorsan.” diyerek çantamı açtım, yolda bakmak üzere yanıma aldığım en son yayınlanan iki kitabımı ve yazar kimliğimi gösterdim. O, bir resimlerime, bir bana baktı, inanmış gibi oldu.
“Size yazık değil mi? Daha çok gençsiniz.”
“Ne yapabilirim, bırakamıyorum.”
“Sana kim içiriyor?”
“Kimse. Eşime inat içiyorum.”
Ben ona askerde yaşadığım olayı anlattım kısaca.
“İşte esrarın kokusunu uzaktan alma özelliğini öyle edindim kızım.”
“Ağabey inanır mısınız, ölmek istemiyorum.” diyerek kendini geriye attı ve gözlerini kırpmadan dik dik bana baktı.
Yüreğim cız etti. Şu genç kadının intihara girişme ihtimali çok yüksekti. Ölüm ile yaşamın arasında kalmıştı zavallı. Yavaş yavaş hayat hikâyesini anlatmaya başladı.
“Eşimle aynı kolejde okuduk. Yakışıklı bir çocuktu, güzel giyinir, güzel konuşurdu. Ona nasıl bağlandığımı kendim de anlamadım. O zaman kilolu, yapılı ve güçlüydü. Sonradan çok zayıflayıp çöktü. Hamile kalınca çaresiz evlendik. Karnım burnuma geldiğinde fark ettim ki uyuşturucu kullanıyor. Doğum yaptıktan sonra beni bırakıp gitti. Delirecek gibi olup sigara kullanmaya başladım. Babamlar, ‘Rezil şey gözümüz görmesin seni! Git, kocanın ayaklarını öp, onun evinde kocamalısın, onun kapısından çıkmalı cesedin.’ dediler, yanlarına yaklaştırmadılar. Kovdular. Sonunda kendimi toparlayıp çocuğumu kucağıma aldım ve Almatı’ya gelerek kendisini buldum. Böylece tekrar bir araya geldik. Kocamın, “Git, beni özgür bırak!” diye dövmesine de, sövmesine de dayanmaya çalıştım. Nihayetinde kölesi gibi olmuştum, bir kuruşluk değerim kalmamıştı. Ruh gibiydim, artık sigara da yardım etmiyordu. Hep hüngür hüngür ağlamakla geçiyordu günlerim abisi. Kocam okulu tamamen bıraktı, arkadaşlarının hepsi kendisi gibi uyuşturucu düşkünleri. Gündüzleri camları karartıp odayı kapatır ve bütün gün kedi gibi mışıl mışıl uyur. Geceleri ise esrarını içer ve kafayı bulup dışarı çıkar. Ne parası var, ne de yararı. Biz ise aç ve çıplağız, kira borcuna batmış durumdayız. Çocuğumla ikimizin ağlamaktan başka çaremiz kalmıyor. En ufak şeyde dövme, tekme vurma alışkanlığı edindi. Bazen beş-altı erkek evimizde toplanıp evi duman içinde bırakırlar, zevkten dört köşe olup kahkaha atarak ağızlarına gelenleri söylerler. Kocam da ‘Yemek getir!’ diye bağırır. ‘Yok’ dediğimde hayvanmışım gibi tekme tokat atar, her tarafımı morartır. Tek yaptığım ağlamak olur, ağlaya ağlaya gözyaşlarım tükendi. Bazen intihar etmek istiyorum, ancak bebeğime kıyamıyorum. Onu kucağıma aldıkça içim alev alev yanıyor. Günlerin birinde onun sarmış olduğu esrarı buldum. Meraktan bir tanesini içtiğimde, sis basan gözlerimin güneş açtığını fark ettim. Rahatlayıverdim, moralim de yükseldi hemen. ‘Şu şeyin harikaymış bee!’ diyerek arada bir gizli gizli içmeye başladım. İçer içmez her şeyi unutuyordum, rahatlıyordum. Öyle öyle farkında olmadan alışkanlık edinmişim.”
“Eşin itiraz etti mi?”
“Yok ya. Öyle bir sevindi ki. Yine çok güzel bir dayak yiyeceğimi düşünmüştüm. ‘A ne güzel oldu, artık ikimiz birlikte arayacağız.’ diyerek neşelendi. Görmeliydiniz.”
“Ne kadar üzücü.”
“Bazen hayattan umudumu tamamen kestiğim olur. Yaşamak istemem. Beni bu hayatta tutan tek şey biricik oğlumdur. Yavruma kıyamıyorum. Bir yaşında, bu aralar annemlerde. Resmini görmek ister misiniz?”
“İsterim.”
El çantasını tık diye açıp avuç kadar bir resim çıkardı. Çok sevimli bir bebek gülümsüyordu resimde. Melek gülümsemesi…
“Oğlun çok sevimli imiş, melek gibi.”
“Çok akıllı. Annemlerde şu anda. Beni arıyor, özlüyor, bekliyor. Sık sık gitmek için param olmuyor. Arada bir ziyaret ederim. Bugün de yanaklarından öper, özlem gideririm herhâlde.”
“Kocan neden Aspara’da kaldı?”
“Abi, eşimle bir gün geberip gideceğiz muhtemelen. O iyice zayıfladı, bir deri bir kemik kaldı. Zamanlıca içmediğimde benim de kollarım ve bacaklarım kasılır, yataktan kalkacak güç bulamam.”
“İrade lazım, bırakırsınız.”
“Nerdeee? Jorik iyice müptelası oldu, iğne bile kullanıyor. Poliste kayda alınmış durumda. Bazen geceleri polisler götürür. Geceyi geçirince bırakırlar.”
“Neden hapse atıp tedavi etmiyorlar?”
“Aynasızlara zengin müşteriler lazım. Jorik gibilerden kimlik bilgilerini alır, geri bırakırlar. Onlar da geceleri dolaşıp bulduklarını paylaşırlar. Bizimki gibi tamamen fakiri tutup da ne yapsınlar?”
“Allah Allah, ne kadar zormuş.”
“Arkadaşları çok kötü, hepsi esrar içer, iğne kullanır.”
“Hepsi Kazak mı?”
“Çoğu. Üniversite öğrencileri de var, lise öğrencileri de. Anne babaları önemli görevlerde bulunanları, zengin aile çocuklarını takibe alıp ilgilerini çekerek uyuşturucuya alıştırırlar. Bir kişinin üç müşteri bulması gerekir, böylece kalabalıklaşırlar. Hepsi de yarım akıllılar. Siz kâhin gibisiniz amca.”
“Çoğu zaman söylediklerim aynen çıkar.”
“Jorik, sağ salim dönecek mi? Söyler misiniz amca?”
“Sadece hepsini anlat önce. O nereye gitti?”
O kulağıma fısıldamak için yaklaşıp başını eğince, sigara, duman ve esrar kokusu geliverdi burnuma.
СКАЧАТЬ