Название: Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn:
isbn:
Polis müdürü bir an: “Şunların yolunu açayım, karınlarındaki “Gayret” gazını boşaltsınlar, şişleri insin, nasıl olsa sınır hattında bizim askeri birlikler, bunların burnunu yere sürtüp geriye döndüreceklerdir,” diye düşündü ama sonradan: “Bu işi duyanlar, koskoca Yengibar bey, bir avuç yelbeyinlinin, üç beş başıbozuğun hakkından gelememiş, derler, itibarım iki paralık olur,” diye bu düşüncesinden vazgeçti.
Polis müdürü bu meseleyi fazla gürültü koparmadan halletmek istiyordu. Emrinde yeteri kadar güvenlik görevlisi vardı, üstelik iki komşu ilçeden de takviye polis birlikleri getirtmişti. Şuşa’ya yürüyüş eylemine mutlaka son vermeli, bu avare kalabalığı dağıtmalıydı. Zaman hızla ilerliyordu, biraz daha oyalanırsa, iş işten geçebilir, bu mesele daha da karmaşk bir hale gelebilirdi. Gazanfer Reis ve adamlarını, dağılmaları gerektiği yönünde son kez uyarmayı ve bu işten vazgeçirmeyi; eğer inatlarından vazgeçmezlerse, güç kullanmayı ve “Gayret” teşkilatının üyelerini jop zoruyla dağıtmayı düşündü… Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyordu. Yeniden Gazanfer Reise döndü ama bu kez sert bir şekilde:
“Gazanfer bey, yolunuzu açıyoruz!” dedi.
Gayret teşkilatının üyeleri, polis müdürünün söylediklerini, sonuna kadar dinlemedikleri için derin bir nefes alıp teşkilatlarının liderine hayran, hayran baktılar. Şaka değildi, teşkilat reisi dediğini yapmış, polis müdürünü dize getirmişti. Tam Gazanfer Resisi alkışlayacaklardı ki, polis müdürü onların bu hevesini kursaklarında bıraktı:
“Yolunuzu açacağız; ama sizinle başbaşa beş dakika görüşmek istiyorum. Zahmet olmazsa attan inin, bir kenara geçip görüşelim.”
O anda dört polis, harekete geçti ve Gazanfer Reisin atına doğru yürüdü. O anda Gazanfer Reisin beyninde şimşekler çaktı: “Eğer, attan kendi rızamla inmezsem, işler karşışacak, polisler beni tutup attan indirilerse, teşkilat üyeleri karşısında itibarım sıfırlanır, bu nedenle işi yokuşa sürmeden, kuyruğu dik tutarak attan ineyim, eşit bir taraf gibi ekibim adına bu görüşmeyi yapayım,” diye geçirdi içinden. Ayaklarını üzengiden çıkarıp aşağı atladı ve atın dizginini yardımcısına uzattı.
Yengibar bey yaklaşıp onun koluna girdi ve birlikte kalabalıktan biraz uzaklaşıp az ötedeki ağaçlık alana doğru yürüdüler.
Sesleri duyulmayacak kadar uzaklaştıklarında polis müdürü:
“Gazanfer bey, sizinle açık konuşalım!” dedi.
Gazanfer Reis, tereddüt etmeden cevap verdi:
“Konuşalım!”
“Birbirimizi doğru anlamalıyız!
“Elbette…” diye, Gazanfer Reis başını salladı.
“Zahmet olmazsa, önce şu soruma cevap verin!”
“Buyrun!”
“Diyelim ki, sınır hattından vurup geçtiniz, karşı taraf da size ateş açmadı; ama hepinizi de esir aldı… Ondan sonra ne olacak? Ortada hiçbir sebep yokken, üstelik göz göre göre, Ermenilere elli altmış tane esir mi verelim?”
Gazanfer Reis beklenmedik şekilde atıldı:
“Sonunu düşünenden kahraman olmaz!”
“Kahraman olmak mı istiyorsunuz?”
Gazanfer Reis bu kez ne cevap vereceğini bilemedi, takılıp kaldı. Ancak polis müdürü bu sorunun üstünden atlayıp başka bir soru yöneltti:
“Esaret altında ne yapacaksınız?”
“Bütün dünyaya, kendi topraklarımızda esir alındığımızı göstereceğiz!”
Yengibar Bey gülümsedi:
“Bütün dünya, yaklaşık yirmi yıldır Karabağ’da başımıza ne oyunlar açıldığını görmedi mi sanıyorsun?”
Gazanfer Reis suratını ekşitti:
“Diyelim ki bütün dünya başımıza açılan oyunları gördü. Ne yapalım? Ağzımıza su alıp oturalım mı? Hiç olmazsa düşmanlarımızı dünyanın gözü önünde teşhir eder; topraklarımız için candan geçtiğimizi, Karabağ’ın işgaline asla razı olmadığımızı herkese gösteririz.”
Yengibar Beyin gözleri ışıldadı, aradığını bulmuş gibi ileri atıldı:
“Tamam! O halde gösterelim!”
“Biz göstereceğiz ama siz izin vermiyorsunuz ki!”
“Niye izin vermeyelim Gazanfer Bey? Veririz!
Gazanfer Reis şaşkın gözlerle polis müdürüne baktı. Kendi kendine: Allah Allah, bu adamın ne yapmak istediğini anlamak mümkün değil, madem yolumuzu açacaktı, beni niye halvete çekti? Benimle böyle fis kos etmesinin ne gereği var? Bizi böyle görenler: Bunlar ne yapmaya çalışıyorlar,” diyecek…
Gazanfer Reis, bunları düşünürken, polis müdürü, onun düşüncelerini dağıtıverdi:
“Gazanfer bey, ben, içine düştüğümüz bu çetrefil durumdan, birlikte kurtulmamız için bir çıkış yolu teklif ediyorum.”
“Bu nasıl bir çıkış yolu?”
“Ne siz çok derine gidin, ne de biz. Sizinle anlaşalım. Geriye döndüğümüzde, siz adamlarınıza yürüyüş emrini verin. Hiç korkmayın, ileri atılın! Ben de emrimdeki polislere, sizi engellemelerini, eylemcileri dağıtmalarını söyleyeceğim. Belki bu arada, hükümete görüntü vermek için, sizinkilerden beş on kişiyi tutuklayıp gözaltına alabiliriz. Fakat, siz endişe etmeyin, tutukladığımız adamlarınızı, bir iki saat şubede bekletip ifadelerini aldıktan sonra serbest bırakırız. Siz, kamera getirmiş miydiniz?
Gazanfer Reis, efsunlanmış gibi cevap verdi:
“Getirdik!”
“Güzel, bizde de kamera var. Siz eyleme başlarsınız, biz sizi engelleriz, göğüs göğüse mücadeleye başladığımızda, olayları sizinkiler de bizimkiler de kamerayla çeker. İş bittiğinde, siz çektiğiniz görüntüleri dünyaya yayarsınız, biz de görevimizi yaptığımızı ilgili dairelere gösteririz. Siz eyleminizi; biz de görevimizi yapmış oluruz.”
“Oyun mu oynayacağız? Yani rol mü yapacağız?”
“Başka çaremiz yok. Aksi takdirde benim zor kullanıp asayişi berkemal etmem gerekir!”
“Benim itibarım ne olacak?”
“Bu, ikimizin arasında bir sır olarak kalacak!”
Gazanfer Reisin boğazı kurudu. Polis müdürü ile böyle bir görüşmeyi yapmaması gerektiğini, bunun bir hata olduğunu geç de olsa anladı. Keşke ekibimi harekete geçirseydim. İnceldiği СКАЧАТЬ