Hayırlı olmasını dilerken, Türk kökenli siyasetçilerin ve toplum öncülerinin Türklerin seçimlere az oranda (% 35) katılımlarının mutlaka iyi analiz etmeleri gerektiğini de belirtmek isterim. Hollanda’da sahip olduğumuz 135 bin oy potansiyelinden sandığa yansıyan sadece 45 bin oy. Bu düşündürücü değil mi?
Hollanda Türk Toplumu Kanaat Liderleri Ortak Amaç Etrafında Toplanabilir
Türkevi Araştırmalar Merkezi ile Analitik Araştırmalar Enstitüsü’nün ortaklaşa yürüttükleri “Türkiye-AB ilişkilerinde Hollanda’daki Türklerin Rolü” konulu araştırmanın ikinci bölümü gerçekleştiriliyor. Birinci bölümünde Hollanda’daki Türk kuruluşlarıyla bir anket yapılmıştı. Araştırmanın ikinci bölümünde ise Doç. Dr. Talip Küçükcan ve Hüseyin Kocabıyık Hollanda Türk toplumu kanaat liderlerinden 25 kişiyle derinlemesine mülakat yapıyorlar.
Dört gün önce başlayan ve günde en az üç kişiyle yapılan derinlemesine mülakatlar tam dokuz gün sürecek. Katılma fırsatı bulduğum bazı mülakatlarda tahmin ettiğimizin üzerinde veriler ortaya çıkmakta.
Kanaat liderlerine sadece Türkiye-AB ilişkileri sorulmamakta elbette. Mülakat yapılanlara Hollanda Türk toplumunun ve kuruluşlarının içinde bulunduğu durum, sorunlar, öneriler gibi sorular da yöneltilmekte.
Araştırmanın sonuçları önümüzdeki aylarda açıklanacak. Ancak şu birkaç gün içinde yapmış olduğum gözlemler neticesinde ortaya çıkan ve toplumumuzu çok yakından ilgilendiren iki meseleye değinmek istiyorum. Bunlar: Türk kuruluşlarının uzmanlaşması ve Türk / Türkiye imajının düzeltilmesi.
Mülakat yapılan bazı kişilerin, Hollanda’daki Türk örgütlerinin literatürde yer aldığı şekilde sivil toplum kuruluşları olup olmadığı yönünde ciddi endişeleri var. Hollanda genelinde 1200’ü aşan kuruluşumuzun bir çoğu gönüllülük esasına göre kurulmuş örgütler. “Önceleri bir ihtiyaçtan dolayı -bir birleriyle buluşma, ibadet yapma, ortak etkinlikler düzenleme, yardımlaşma vs.– bir araya gelen insanlarımızın oluşturduğu kuruluşlar zaman içinde kendilerini yenilemeyi düşünmemişler,” diyor Apeldoorn’dan Olgun Akkaya Bey. Ancak sonraki yıllarda bu kuruluşlara farklı fonksiyonlar yüklenmiş. Hem hitap edilen cemaatin ihtiyaçları değişmiş hem içinde yaşadığımız toplumun ve Hollandalı kurumların beklentileri artmış. Bir şehirdeki Türk kuruluşu veya camii Hollandalılar tarafından her konuda aranıp, görüş istenir hâle gelmiş. Oysa, söz konusu kuruluşlarımızın hemen hemen çoğunun böyle bir ihtiyacı karşılayacak ne bir kadrosu ne de buna zamanı olan bir yöneticisi var. Yöneticilerin çoğu gündüz kendi işinde çalışıp, akşam saatleri ve hafta sonlarında cemiyet işlerine vakit ayırıyor. Ya da iş yerinden izin almak durumunda kalıyor. Bu ise, verimli ve uzmanlaşmış bir hizmetin verilmesini sağlamıyor.
Genel kanaat, Hollanda’daki kurumlarımızın artık yavaş yavaş uzmanlaşma yolunda adımlar atması ve bu yönde bir görüş ortaya koyması yönünde.
Diğer taraftan, mülakat sorularının içinde de yer aldığı üzere, Hollanda’da Türk veya Türkiye imajı son derece olumsuz. Bu konuda ciddi bir politika geliştirilmesinin altını çizen kanaat liderleri, bunun, sadece buradaki Türklerle olmasının mümkün olmadığını söylüyor ve Türkiye’nin de üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini ekliyorlar.
Özellikle 11 Eylül’den sonra bu imajın daha da kötüleştiğine dikkat çekilirken, söz konusu imajın iyileştirilmesi ve olumlu yönde değiştirilmesinde yine toplumun biraya gelerek ortak amaç etrafında hareket etmeleri önerildi.
Yukarıda belirtilen iki noktanın yanı sıra benim şahsen gözlemlediğim bir diğer konu ise, özellikle yıllardır toplumun meseleleriyle yakından ilgilenmiş, zaman zaman yönetici olmuş insanların, tahminimizin dışında bir birikime sahip oldukları gerçeğiydi.
Meselâ yıllardır gazetecilik yaparak Türk ve Hollanda toplumunu çok iyi tanıyan İlhan Karacay’ın yaşadıkları, düşünceleri, tecrübeleri ve yazdıkları mutlaka yazılmalı, arşivlenmelidir.
Eski Hollanda Türk İslâm Kültür Dernekleri Federasyonu başkanı Mehmet Emin Ateş’in tecrübesi, olayları tahlili ve müthiş bağlantıları mutlaka ama mutlaka gelecek nesle bir şekilde miras olarak ulaştırılmalı.
Şu anda Türkler için Danışma Kurulu başkanlığını yapan Sabri Kenan Bağcı’nın örgütler tarihi ve bu konudaki bilgileri de mutlaka yazılmalı ve Hollanda Türk toplumuna bir miras olarak bırakılmalıdır.
Gülay Orhan, Cezmi Doğaner, Seçil Arda, İlhan Akel, Zeki Arslan, Hacı Karacaer, Adnan Dalkıran gibi sahasında uzmanlaşmış kişilerin iki toplum ilişkileri yönündeki tecrübeleri her iki toplumun yararına kullanılmalıdır.
Araştırmanın ilk günlerinde ortaya çıkan tablonun sevindirici tarafı ise, söz konusu kanaat liderlerinin ve Hollanda’daki toplumumuzun “amaç birliği” etrafında bir araya gelmeye hazır olduklarının açıkça ortaya çıkmasıydı.
Araştırmayla ilgili gözlemlerimizi ve elbette araştırma sonuçlarını hem bu satırlarda hem basınımızın diğer organlarında duyurmaya, ilan etmeye devam edeceğiz.
Hollanda Türkleri Türkiye-AB İlişkilerinde Engel mi Köprü mü?
Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin Hollanda genelinde 100 Türk kuruluşu ve 20 toplum kanaat önderiyle yaptığı derinlemesine mülakatın sonuçları Amsterdam’da düzenlenen bir toplantıyla kamuoyuna duyuruldu.
Yayınlanan araştırma ön raporunda söz konusu araştırmanın amacı şöyle açıklanıyor: “Araştırmanın temel amacı, Hollanda örneğinden hareketle Avrupa Türk sivil toplumu örgütlerinin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde yaratabileceği pozitif katkıları tespit etmek, Türkiye-Avrupa Birliği yakınlaşmasında bu tür kurumlara düşen rolleri belirlemek ve bu yönde atılacak adımların ve takip edilecek politikaların belirlenmesine katkıda bulunmaktır. Araştırma, Avrupa Türk sivil toplum kuruluşlarının siyasal partiler, kamu kuruluşları, basın ve yayın organları ile eğitim kurumlarında Türkiye lehinde kamuoyu yaratma potansiyelinin nasıl formüle edileceğine ve bunun için hangi yöntemlere başvurulması gerektiğine ilişkin öneriler sunmayı amaçlamaktadır.
Bu araştırma, uzun vadeli politikaların oluşmasına katkıda bulunmayı amaçlamakla birlikte, kısa dönemde de Türk sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri yoluyla Aralık ayında Hollanda’nın dönem başkanlığında yapılacak Türkiye – AB görüşmelerini olumlu etkilemeyi de amaçlamaktadır.”
Araştırma Doç. Dr. Talip Küçükcan, Analitik Araştırma Merkezi’nden Hüseyin Kocabıyık ve bu satırların yazarı tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan kuruluşların yarıdan fazlası (yüzde 55,6) yerel düzeyde, yüzde 31,4’ü ulusal düzeyde faaliyet yürüttüklerini belirtmekte; yani yüzde 87 gibi büyük çoğunluğu Hollanda’yı merkez aldıklarını ifade etmektedir. Bu oldukça anlamlı bir bulgudur çünkü bu, kuruluşların faaliyet alanı olarak içinde yaşadıkları toplumu ve ülkeyi seçtiklerini, sorunlarının çözümü СКАЧАТЬ