Son yıllarda amcaoğluna zaten gönlü soğuyan Eskul aksakal sözlere oldukça kırıldı. “Eski dediğimiz geçip gitmiş, kemikleri çürümüş bir şeydir…” demesinden dehşete düştü. Eski yoksa insan ve yurt nasıl olacak? Eski, belleğinden silinirse ne olur? Eski dediğimiz atalarımız; atalarımızın kişiliği, anlayışı, sevinci ile üzüntüsü, ıstırabı il ferahı, yengisi ile yenilgisi, akan teri ile dökülen terinin büyük göçü değil midir? Bunun hepsini bu insanlar, itişip kakışarak peşine düştükleri baylık denen el kiri uğruna feda mı ediverecek? Böyle yapacaklarsa Kazak neyiyle Kazak olacak, nasıl millet kalacak?..
Kestane dorusu kısrak yine pıskırdı. Ön ayaklarıyla yere vurarak eşinip duruyor. Aygırkişi’ye gitmek istiyor galiba… Kim bilir… Yoksa Aygırkişi, kabir başından ayrılmış gidiyor mu? Kestane dorusu kısrak bunu sezer… Peşinden gitmek ister belki…
Ya Rabbi… At balasını, insan kabrine getirerek yas tutturdun…
Aygırkişi’yi Kırgızların alıp götürdüğü günün ertesinde şehirden dönen Calgas, olan biteni işitince üç gün hiç kalkmadan yatmıştı. Hiç kimseyle konuşmadı. Hiç kimseye bağırıp çağırmadı. Sessiz, dilsiz yatıverdi öylece. Babasının onu şehre bir iş gönderdiği günkü vaka şöyle olmuştu:
Öğlene yakın Buldıy’ın yüksek bahçe kapısının önüne iki cip arabası gelmişti. Gelenler Talas’ın öbür yakasındaki Kırgızlar imiş. Birkaç gün önce de gelmişti aynı beş altı adam. Geliş sebepleri Aygırkişi. Karşılığında Aladağ’ı12 vermek gerekse de atı satın almak istiyorlar. Geçen sefer Buldıy “Aladağ’ı yerinden sökemezsiniz, sökseniz bile Aladağ bizde de var, ayrıca bizim avıla sizin Aladağ sığmaz.” diyerek hırpalamıştı onları. Eskul aksakalın fark ettiğine göre geçen seferki gibi değil sıcak karşıladı. “Evet, Baykeler,13 evvela şu Eskul ağama selam verin.” deyip yanlarına gelen Eskul ile görüştürdü. Amcaoğlu iki yıldan beri evine hizmetçi tutuyordu, hangi arada hazırladıysa masayı donatmış, bir kuş sütü eksik; ayrıca boy boy aklı kızıllı şişeler…
– Buldıy bayke, lokanta mı bu dedi kıpkızıl yüzlü Kırgız ve avurtlarını cumbuldatarak güldü. Baysınız,14 evet! Çestnoye slovo!15
– Buyurun, yemek alın dedi Buldıy. Sabah kahvaltısı.
– Sperva içimizdi kızdırıp albaymız ba, bayke?16 Deminki kızıl surat şişelere uzanıp birini alıverdi: Aça bersek bolabı?..17
İki üç yol içildikten sonra;
– Bayke, cılkı salatın maşina da, vot-vot kep kalad. Artıbızdan yehal,18 diyen Kırgızlar, ellerini ovuşturdular. Aldıñğı kün kol alışkanday, akçanı, to-est’ dollardı ap keldik. Maneki…19
On deste gökkâğıt20 masaya kondu.
– Rovno sto tsyaç21 dedi kızıl surat Kırgız.
Hiçbir şey anlamayan Eskul, bir Kırgızlara, bir gökkâğıtlara, bir amcaoğluna baktı.
– Sizde “yular parası”22 denen âdet var mı? Buldıy, bütün bardaklara içki doldurdu.
– Burun bar boluşkan, v dannom sluçaye, k çemu eto?23
– Demin söylediğim gibi bu zat benim amcamın büyük oğludur. Buldıy, Kırgızların dikkatini Erkul’a çevirdi. Aygırı oğlumla birlikte bakan, yarışa hazırlayan odur. Yular bahşişini bu ağama verin. Beş bin!
– Beş bin…
– Evet, dolar.
Kızıl surat Kırgız çiğnemekte olduğu mezesini zorla yuttu.
– Aman, bayke…
– Yoksa aygır satılmaz.
Kırgızlar kalkıp hep birlikte dışarı çıktılar. Ahırın köşesine değin gidip fısıldaşmaya başladılar.
Eskul aklını oynatmak üzeredir.
– Yahu Buldıy, nedir bu?
– Ne nedir?
– Aygırkişi’yi satacak mısın?
– Öyle yapacağım, amca. Şehirdeki merkez pazarı satın almak için param yetişmiyor.
– Aygırkişi’yi satmak doğru değil, Buldıy.
– Bugün insanı bile satmak mümkün, amca! Elden ne gelir!
– Calgas’a ne deriz? El âlem ne der?
– Calgas, Calgas deyip… Ne derse desin. O mızırdanacak diye Allah’ın ayağımıza gönderdiği akçadan vaz mı geçeceğiz? El âleme gelince… Hangi el âlem? Yarısı pazarda el arabası çekiyor, serserice dolaşıyor; yarısı avılda iki eli de cebinde, birini iki etmek aklından geçmiyor; yaz boyu kâğıt oynayan, kış boyu uyku çeken, ölüsünü de borç alarak gömen, toyunu da borçla yapan, sıradan bir Kazak olduğu için memnun, en fazla Tamaşa’ya24 ağzının suyu akan, Aytıs’a25 ağzı açık kalan el âlemden mi söz ediyoruz? Bu el âleme de çoktan bir şeyler oldu. Hatta alsalar onları da Kırgızlara toptan satıverirdim.
– Ne dersen de ama Aygırkişi’yi satma iki gözüm, derken Eskul’un bedeni ürperdi, çenesi titredi. – Akıllı ve kutlu bir attır o. Soyuna, şu biricik çocuğun Calgas’a nasip olan bahttır, kurban olayım!
– Yo, bırakın bunları amca!
– Buldıy, ömrümce kimseden ricada bulunmadım, yapma lütfen. Yapma, kulun kölen olayım. Calgas’a acı, bana acı.
– Size acıyorum elbet; biraz sonra şunlardan yular bahşişi olarak beş bin dolar alıp vereceğim ya!
– Gereği yok. Lazım değil onun. Satma aygırı. Kutlu malı satmak doğru değildir. Kutu çarpar.
– Bıraksanıza, amca! Ne kutu, nasıl bir kut! Lüzumsuz ne varsa onu hayal ediyorsunuz.
– Sen böyle değildin, gözümün nuru, nasıl böyle oldun!
– Onu zamana sorun.
Bu arada toplaşmış olan Kırgızlar da beri doğru yürüdüler.
– Bayke СКАЧАТЬ
12
Kırgız Aladağı (Kaz. Alataw, Kır. Alatoo), kutlu sayılır ve Kırgızların millî simgelerinden biridir.
13
Bayke, Bay Äke (Bay Ağa) hitabının kısaltılmışıdır ve daha çok baylar yani zenginler için kullanılır.
14
Bay, zengin demektir.
15
“Doğru söylüyorum! Harbi sözdür!” anlamında Rusça ibaredir.
16
“Önce içimizi ısıtmayalım mı, bayke?”
17
“Açabilir miyiz?”
18
“Bayke, atı taşıyacak araba da birazdan ulaşır. Ardımızdan geliyor.”
19
“Geçen gün el sıkıştığımız üzere parayı yani doları da getirdik. İşte…”
20
Kökqağaz/gökkâğıt, dolar demektir.
21
“Tam tamına yüz bin.”
22
Kazakça “noqtabaw” yani yular parası, satılan malın yular parası olarak verilen bahşiştir.
23
“Evvelce varmış, şu zamanda neye lazım? “
24
Tamaşa, Kazak televizyonunda uzun yıllar yayımlanan skeçli mizah programıdır. Büyük salonlarda, binlerce seyircinin önünde çekimi yapılan program daha sonra televizyonda da yayımlanmaktadır.
25
Aytıs, atışma demektir. Aytıs geleneği Kazak kültüründe hâlâ çok canlıdır. Büyük ödüller konarak düzenlenen aytıs yarışmaları televizyonlarda da yayımlanmaktadır.