Repressiya. Kırgızistan’da Siyasi Baskı Sürgün ve Yokediliş (1917-1938)
Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele etmiş ve bedeni toprağa düşmüş bütün büyüklerimizin ruhlarına hürmetle
Eşim Şemsinur hanıma sevgiyle
KISALTMALAR
KRBMSDA Kırgız Respublikasının Borborduk Mamlekettik Sayasiy Dokumentter Arhivi (Kırgız Cumhuriyeti Merkezi Devlet Siyasi Dokümanlar Arşivi)
KRBMA Kırgız Respublikasının Borborduk Mamlekettik Arhivi (Kırgız Cumhuriyeti Merkezi Devlet Arşivi)
NKVD Narodnıy Komissariyat Vnutrennnih Del (İçişleri Halk Komiserliği)
OGPU Obyedinennoye Gosudarstvennoye Politiçeskoye Upravleniye (Devtlet Siyasi Yönetim Bölümü)
KırgızGPU Kırgızistan Gosudarstvennoye Politiçeskoye Upravleniye (Kırgızistan Cumhuriyeti Siyasi Yönetim Bölümü)
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
STP Sosyal Turan Partisi
TÖSSC Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
KÖSSC Kazakistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
F. Fond
d. Delo
Op. Opisanie – Opis
inf. İnfinitiv
Bkz. Bakınız
c. Cilt
Çev. Çeviren
Der. Derleyen
Ed. Editör
Haz. Hazırlayan
g. God
MEB Milli Eğitim Bakanlığı
No Numero
Nu. Numara, Number
p. Page
s. Sayfa
S. Sayı
T. Tom
TAD Türkiyat Araştırmaları Dergisi
TTK Türk Tarih Kurumu
vb. Ve Başkaları
vd. Ve Diğerleri
Vol. Volume
Yay. Yayınları
ÖNSÖZ
XX. yüzyılın ilk çeyreği, dünya milletleri tarihinde görülmemiş yoğunlukta etki ve değişime sahne olmuştur. Bu durum Türkistan Türkleri için de geçerlidir. Şüphesiz, kimilerine göre dünya mazlumlarının üzerine doğan güneş, kimilerine göre ise haksız, hukuksuz diktatör rejimi olarak görülen SSCB iktidarı, Türkistan halkını etkileyen önemli bir unsurdur. Bolşevikler merkez Rus yönetimini ele geçirdikten ve Türkistan’ın kızıl ordu ile tekrar Rus işgaline soktuktan kısa bir süre sonra, bağımsızlık mücadelesini yürüten bazı aydınlar vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Ancak mücadelelerini bırakmamışlardır. Önce Afganistan sonra Türkiye, Fransa ve Almanya’yı Türkistan mücadelesinin merkezleri haline getirmişlerdir. Dönemin ideolojik ve siyasal ortamı, Türkistan’a adanmış ömürlerin ve ideallerin doğru anlaşılmasına engel olmuştur. Onların saf ve fedakâr mücadeleleri, milliyetçilik ve komünizm tartışmaları arasına sıkıştırılmıştır. Bu sebeple mücadelelerinin birlik parolası, Turan Birliği haksız yere yeteri kadar anlaşılmadan, daha başında mahkûm edilmiştir. Kendilerini anlatma yollarının sınırlı olmasının yanı sıra SSCB dışında olmalarına rağmen, Stalin’in baskısından kurtulamamışlar, Avrupa ülkeleri bir tarafa, Türkiye’de dahi çeşitli baskılara maruz kalmışlardır. Aralarından KGB ajanları hiç eksik olmamıştır. Türkistan bağımsızlık mücadelesi yalnız hariçte mi verilmiştir? Sorusunun cevabı kesinlikle hayırdır. Asıl tehlikeli mücadele dahilde yaşanmıştır. Türkiye ve Türkistan Türkleri arasına çekilen SSCB demir perdesi, dahildeki Türkistan mücadelesinin Türkiye tarafından araştırılmasını engellemiştir. Yetmiş yıllık esaretin SSCB’nin yıkılması sonucu sona ermesiyle Türkistan’da verilen mücadelenin üzerindeki perde aralanmış, böylece mücadelenin daha iyi anlaşılma imkanı doğmuştur.
Mücadelenin başında milli aydınlar bulunmuşlardır. Bolşevik Komünist parti organları içerisinde devam ettirilen mücadelede, meşru kanunların dışına hiçbir zaman çıkılmamıştır. Bolşevik parti içerisinde Türklerin hak arama girişimlerinin Mirseyit Sultan Galiyev, Hüseyin Cahit, Münevver Kari Abdraşidhanov ve Turar Rıskulov gibi aydınlar liderliğinde şekillendiği, Türkçe literatürde yetersiz olmakla birlikte bilinmektedir. Ancak Stalin’in milletler politikası sonucu Türk cumhuriyetlerinin kurulmasıyla kısmi birlik parçalanmış ve her mücadele kendi ülke sınırları çerçevesine indirgenmiştir. Bu çalışma, Bolşevik Komünist parti organları içerisinde, Kırgız milli aydınlarının halkın milli çıkarlarını koruma mücadelesi kaynakları, liderleri, yöntemleri, şekli ve onlara karşı uygulanan baskı, sürgün ve yok edilişi konu almıştır. Kırgız milli aydını Sopiev’in işkence altındaki ifade tutanaklarında geçen: “Kırgızistan üç bin yıldır yaşamaktadır. Bu uzun yıllarda Kırgızlar, şimdiki kızıl militarizm zamanındaki kadar zorlukları görmüş değildir… Bolşeviklerin kurduğu bu düzen komünizm değil, militar bir sistemdir. Bolşevikler komünist değil, onlar kızıl militaristlerdir” şeklindeki değerlendirmesi, mücadelenin sebebi, “Göçüp gelen Rusların, halkımızı ve toprağımızı yönetmemesi gereklidir. Onlar kendi siyasetlerini hainlere dayanarak yürütmektedirler. Biz buna müsaade etmeyiz. Ülkeyi Turanın asil evlatları yönetmelidir” düşüncesi ise amacı hakkında fikir vermektedir.
Sopiev’e bunları söyleten ruh ve olaylar nelerdir? Rus ve Bolşeviklere karşı bu düşünceye sahip olmasının dayanağı nedir? Bolşevik yönetimi militar (askeri) mıdır? Sovyet idaresi hakkında böyle bir düşünceye sahip olarak, meşru milli haklarını aradıklarını düşünen Kırgız Türklerine, yönetim tepki vermiş midir? Bir tepki var ise nasıl bir yöntem uygulanmıştır? Kırgız halkı Ruslar ve Bolşevik ideoloji hakkında neden böyle bir kanıya sahiptir? Stalin iktidarına denk gelen bu dönemde yaşanan olaylar (özellikle 1937 – 1938), Türkistan Türkleri nezdinde kızıl terör, Rus ve dünya literatüründe neden repressiya olarak adlandırılmaktadır? Ne zaman başlamıştır? Söylendiği gibi yalnız 1937 – 1938 yıllarını mı kapsamaktadır? Bu gibi sorulara elinizdeki çalışmada cevap aranmıştır. Eserin adının kızıl terör mü yoksa repressiya mı olması konusunda tereddüt yaşanmıştır. Kızıl terör Türkçe ve Türk halkları tarafından kullanılan bir terim olmakla birlikte, politikaların mahiyeti ve meşruiyeti üzerine tartışmaların devam etmesi ve duygusal bir yaklaşım olacağı düşüncesi sebebiyle tercih edilmemiştir. Bunun yerine, dünya literatüründe ve SSCB coğrafyasında kabul gören repressiya ifadesi kullanılmıştır.
Aydınların Bolşevik baskısı sebebiyle СКАЧАТЬ