Название: Açlık Baratası
Автор: Rukayye Kebiri
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-52-2
isbn:
Ben ise bağırdım,“Ulan bana bulaşma yoksa seni rezil ederim. Açarım sandığı dökerim pamuğu…2 Mahallede herkese, bu manyak şu gözlükle sizin karılarınızın, kızlarınızın vücutlarına bakmıştır, onları bu gözlük çırılçıplak gösteriyormuş. O da seyretmiş derim. Söyledim ki hesap elinde olsun!”
Gazi kafasını masaya doğru eğmişti. Dönüp beni arkasında görürse, irkilecek. Durduğu pozisyona bakıyordum. Onun boynunun omurgalarını zihnimin gözünde görmek için hiçbir gözlüğe ihtiyacım yoktu. Eğer irade edersem onun iskeletini de zihnimin gözüyle görebilirdim fakat nedense Gazi’nin göğüs kemiklerindeki tavuk kümesin zihnimde tasavvur etmeye hiç hevesim yoktu. Aynen başka insanlar gibidir. Gazi’nin kaba kemikleri benim hiç umurumda değil!
Hiçbir zaman Ahmet’in gözlüğünün insanları gerçekten de çıplak gösterdiği belli olmadı fakat o zamandan beri ne ölüden ne de ölü kalıntısından korkmadığımı anladım.
Evimizin karşısındaki Tuba Mezarlığının yerinde cami yapılacağından ölülerin sahipleri mevtaları başka mezarlığa taşımak zorunda kalmışlardı. Ben de her gün mezarlığa gidip açılan mezarlardan çıkarılan ölülerin kalıntısını izliyordum. İçimde doğan merak her an beni Tuba Mezarlığına doğru çekiyordu. Açılan mezarların kenarında durup, mezarın içinde boylanıp kıbleye doğru yatan insan kalıntılarına bakıyordum. Bazen de mezar sahipleri bana engel oluyorlardı. Ben her şeyden önce göğüs kafeslerindeki tavuk kümeslerine dikkatle bakıyordum. Nedense tavuk kümeslerinin hepsinin içi toprak dolmuştu. Tavuk kümeslerinden sonra iskeletin kalça kemiklerine bakarak da erkek mi kadın mı olduklarını tahmin edebiliyordum.
“Kim bilir şimdiye kadar bu iskeletin göz çukurundan kaç yılan sürünüp geçmiştir?”
Amber korkaktı. Hem yılandan korkar hem ölüden hem de Tuba Mezarlığının yüz yıllık ölülerinin baratalarından.
“Sen sonunda ölü güldüren olacaksın!”
Fakat ben ölüleri güldürmüyordum. Her ölünün kendine özel bir hikâyesi olmalıydı. O hikâyeleri duyup öğrenmek istiyordum. Ölü sahipleri her zaman acele içinde ölülerinin kemiklerini toplayıp bir an evvel mezarlığı terk etmek istiyorlardı. Bazı geceler, ölüler dansı şarkısıyla, zihnimde ölülerin iskeletlerini mezardan hortlatıp, sıraya dizip, kalıntılarıyla, baratalarıyla dans ederdim. Amber benim hayal kurmamı hor görürdü.
“Neden dirileri bırakıp da ölülerin peşindesin? İskeletlerle hayal kurmanın yolunun tımarhaneden geçeceğini bilmiyor musun?”derdi.
Amber benim kurduğum hayallerimden bir şey anlamazdı. Bu hayaller yalnız bana aitti. Hiç kimse benim aklıma girip de bunları benden alamaz. Ne güzel ki zihnimin gözü görünmezdir, zaten ben hayallerimi dile getirinceye kadar kimse eline cetvel alıp da kendi ölçüleriyle hayallerimi ölçemez.
Bazen de mezar kazıcılar, mezarın içine hopladığında, baratanın bütününe dokunur dokunmaz tavuk kümesi de bozulurdu. Kemikleri bir bir toprak üzerinden alıp torbaya koyarlardı ve ölü sahibinin eline verirlerdi. Baratalar ne kadar uzun süredir mezardaysa, bütünlüğü de o kadar çabuk bozulurdu.
“Kum3 yolcusuydu veya Meşhed4?”
Ölü sahipleri şaşkınlıkla bana bakarlardı. Ben ise cevap beklemeden, “Belki de Rahmet Vadisi5!” derdim.
Gazi’nin el hareketlerine bakıyorum. O hareketleri anlamlandırabilecek gücüm olsaydı, Gazi’nin aklından geçenleri çözebilirdim.
Belki Gazi’nin de benim gibi her bir kemik parçası ile ilgili özel bir tasavvuru vardır. Keşke duvar köşesinde toplanmış kemiklerin de yaşam hikâyelerini bilseydim. Acaba duvar köşesine birikmiş kemikler yaşarken bir gün bu bodrumda üst üste toplanacaklarını hiç düşünmüş müydüler? Acaba kemik de canlı vücut gibi acıyı, ağrıyı hissediyor mu? Kim bilir, belki de hissediyor. Belki de kemiklerin dili olsaydı bize konuşurlardı. Belki de kemikler bizim anlayamadığımız bir tarzda ağrıyı hissederler. Acaba kemik de zevki hisseder mi? Şimdiye kadar böylesi kemik yığınına rastlamamıştım. Sanki kemik yığınına bakarken bir titreşme oluyordu. Bana öyle geliyor ki kemikler durduğu yerlerinde kıpırdıyorlardı. Korkmuyorum fakat heyecandan dizlerim titriyor ve hemen bodrumun merdivenlerinden yukarı koşup, “Kemikler hortluyorlar diyesim geliyor fakat aşırı heyecan nedeniyle bacaklarım kitleniyor, sesim gırtlağımda tıkanıyordu. Peki, neden kemiklerin kıpırdayışı Gazi’nin umurunda bile değildi?
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Barata: Çobanın kurda yem olan koyundan arta kalan deri ve kemiği, hırsızlık iftirasından kurtulmak için koyunların sahibine teslim eder. Barata, bu teslim edilen parçalara denir.
2
Azerbaycan Türkçesinde atasözüdür. Kimse hakkında bildiklerimizi ayan etmek, herkese söylemek anlamına gelir.
3
İran’da dini ağırlığı olan bir kent, halk tarafından kutsal bilinir.
4
İran’da dini ağırlığı olan bir kent, halk tarafından kutsal bilinir.
5
Tebriz’de bir mezarlık adı.
2
Azerbaycan Türkçesinde atasözüdür. Kimse hakkında bildiklerimizi ayan etmek, herkese söylemek anlamına gelir.
3
İran’da dini ağırlığı olan bir kent, halk tarafından kutsal bilinir.
4
İran’da dini ağırlığı olan bir kent, halk tarafından kutsal bilinir.
5
Tebriz’de bir mezarlık adı.