Sümbül ağlamaya başlamıştı. Bir türlü susmuyordu. Az sonra hepsi toparlandılar. Sümbül kucağındaki çocuğu annesine verdi. tekrar Meşedi Cevat’a dönerek:
– Gördüğüm rüya buymuş meğerse. Hayırlısı olsun. Zorluklar daha sizi bekliyor. Hanımın iyice sarsıldı ona iyi bak. Ben sağ olduğum müddetçe annesinin mezarını sahipsiz bırakmayacağım, rahat ol.
Cenazenin defin işlemi bittikten sonra yeniden çeşmenin başına döndüler. İki günde ailenin iki üyesini kaybetmişlerdi. Küçük bebeğini kaybeden Tovuz, sanki bir şey duymuyor, bir şey görmüyordu. Uzun tartışmalardan sonra bebeğin arabadan düştüğü kanısına vardılar. Çoban Amid’in torunları, arabadan düşen bebeği bulmak için arabanın geldiği yolu takip ettiler ancak bebeği bulamadılar. Meşedi Cevat, sabırlı birisiydi. O, karısının ve öbür kızının sağ kalmasına şükrediyordu. Hava karardıktan sonra arabalarını yıkık, eski köprüden epeyce uzakta Aras kıyısına doğru sürdüler. Önce köprünün aşağısından gitmek istediler ancak Amid: “Hükümetin silahlı adamları buralarda devriye geziyor!” diyerek başka bir yeri teklif etti. Biraz daha aşağılarda ise su çok derindi ve güçlü akıyordu. Biraz daha aradıktan sonra uygun bir yer buldular. Vedalaşmak vakti gelince Meşedi, annesinin kimliğini Amid’e verdi. Bunun sebebini kendisi de anlamamıştı.
Çoban Amid (Gaçak Gaçay), 1918 yılının yaz aylarında Kâzım Karabekir komutasında bulunan Iğdır’daki Osmanlı Şark Ordusu’na yazılmıştı. İlk defa babası ile ava giderken, on yaşında silahla tanışmıştı. Vatan müdafaası için eline silah aldığında, iri yarı, pehlivan gibi, bıyıkları yeni çıkan genç bir delikanlıydı. Nahçıvan’ın müdafaasına, sonra ise Ermeni işgalinden kurtarılmasına katılan ve bu zamana kadar yaşayan sayılı insanlardan biriydi.
Ocak 1919’da Nahçıvan’a vali olarak atanan Yarbay Frederik Eastfield Laughton ve daha sonra onun yerine atanan Yarbay John Chalmers Simpson8 ile şahsen iletişim kurmuştu. O devirde, Nahçıvan’daki İngiliz silahlı kuvvetlerinin asıl amacı yerli toprak ağalarından Ermeni silahlı güçleri için gıda temin etmekti. Özellikle de yerli toprak ağalarını, Ermeilere tahıl satmaları için zorluyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın acılarına, Avrupa’nın yarısının aç olmasına bakılmadan, Avrupalı komutanların kendi altın paraları ile Ermenilere buğday aramaları yerli halkı tedirgin ediyordu.
Aynı yılın ağustos ayında Yarbay Plovden, Yüzbaşı Poidebard, ABD İnsanî Yardım Teşkilatı’ndan Binbaşı Stevart Forbes ve Clerance D. Ushher’den ibaret heyet, Nahçıvan’daki Müslüman Şûrası’nın lideri ile görüştüler. Bu heyet, Yüzbaşı Piodebard’ın Nahçıvan’a vali tayin edilmesi ve en az beş yüz kişilik silahlı gücün bölgede kalmasında ısrar ediyordu. Onların niyetinin İngilizlerden daha kötü olduğu belliydi.
Halil Bey, bu heyetle sert bir şekilde konuşarak bölgenin terk edilmesini istiyordu.
Fransa ve İngiltere silahlı kuvvetlerinin raporlarında, yerli beylerin Nahçıvan’ın savunması için hızla teşkilatlandıkları yer alıyordu. Bu raporları General Thomson’a götüren atlı ulağı yakalayan Amid ve onun iki arkadaşı raporları Halil Paşa’ya götürdüler. Halil Paşa da durumu derhâl Kazım Karabekir’e bildirdi. Böylece durumdan haberdar olan Mustafa Kemal Paşa, bu raporlar sayesinde İngiltere, ABD ve Fransa’nın Nahçıvan ile ilgili planlarını bozdu. Sonraki yıllarda ise bu yurdu düşmandan korumak için bölgedeki tüm Türk ve Müslümanları “Nahçıvan Türk’ün kapısıdır!” diyerek seferberliğe davet etti.
Bundan hayli bir zaman sonra Hacı Cabbar Şeyhzade9 Osmanlı’nın Doğu Ordusu vasıtasıyla Atatürk’e bir mektup gönderdi. Bu mektupta Nahçıvan için yardım talep ediyordu. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunan Bu mektupta: “Savaşın son yıllarında Türk ordusunu karşıladık, bağrımıza bastık ancak onlarla beraber olmayı felek bize çok gördü! Ermenilerin zulmü, gereksiz yere ağlamanın faydasız olduğunu bizlere ispat etti. Onun için mücadele ettik ve istiklalimizi kazandık. Mülteci olduk, aç kaldık, şükürler olsun ki Ermeni olmadık. Rus ve Azerbaycan Sovyet Hükümeti hayvanî düşüncelerle topraklarımızı acımasız düşmanımız olan Ermenilere peşkeş çektiler. Nahçıvan, Şerur, Ordubat ve Vedibasar’ın gözyaşı döken halkını unutmayın lütfen. Bize yardım edin.”
Bu zamanda Nahçıvan Devrim Komitesinin başkanı Behbud Ağa Şahtahtinski, Nahçıvan’ın savunması için çalışmalara başlamıştı. O, bölgenin siyasî kaderi ile ilgili olarak Lenin10 ve Mustafa Kemal Paşa ile sık sık görüşüyordu.
Hacı Cabbar’ın talebi ile o devirde ilk duygusal adımlarını atarak Türk Parlamentosu’nun dış siyasetle ve Azerbaycan’la ilgili olarak ilk kararı alındı. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükümeti ve Parlamentosu Nahçıvan ile ilgili sorunları dikkatle inceliyor, hükümetin Revan ve Tiflis’teki diplomatik misyonu bunlarla ilgili faaliyet gösteriyorlardı. Ancak bütün bunlar yeterli değildi. Bölgenin güvenliği için ilk fırsatta askerî bir gücün oluşturulmasına ihtiyaç vardı. Mevcut siyasî ve uluslararası durum, Nahçıvan halkının Azerbaycan ile birleşme arzusunun gerçekleşmesine imkân vermiyordu. Büyük devletler eski Azerbaycan toprağı olan Revan’da Ermenistan adında bir devletin kurulması ile yetinmiyorlardı. Kurulan bu devletin güçlenmesi ve topraklarının genişlemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Böyle bir zamanda hele Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmadan çok önce, 1918 yılının Kasım ayında Nahçıvan’da kurulan Aras Türk Cumhuriyeti, Nahçıvan’ın Ermenistan Taşnak Hükümeti tarafından işgal edilmesini önledi. Tarihî Azerbaycan topraklarını koruyup kolladı. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükümeti’nin Nahçıvan meselesinde gösterdiği kararlılık, arazinin korunması ile ilgili yaptığı çalışmalar ve siyasî iradesi, Nahçıvan halkının kararlı duruşu, Azerbaycan’ın kuruluş aşamasında Nahçıvan’ın özerk statü kazanmasında önemli rol oynadı. Daha sonra yapılan bir hamleyle Ermeniler Zengezur’u işgal ettiler. Buradaki amaç Ermenistan arazisini büyütmek ve uygun bir zamanda da Nahçıvan’ı işgal etmek için ortam yaratmaktı. En tehlikelisi ise Orta Asya’nın uzaklarından başlayarak ta ki Avrupa’nın eteklerine kadar büyük bir bölgede yerleşmiş olan Türk halklarını coğrafi bakımdan birbirinden ayırmayı başardılar.
II. BÖLÜM
Şahtahtı, Aras sahilinin yamacında, Şeril Ovası’nın en rüzgârlı yerinde, çok eski eserlerin, hilal biçiminde işlenmiş mezar taşlarının bulunduğu mezarlıkların olduğu ucu bucağı görünmeyen traverten11 yataklarının üstünde kurulmuştur.
Etrafında çıplak tepeler olmasına rağmen buranın toprağı; lezzetli meyve ve sebze yetiştiren bir yer olarak, kendine mahsus “tutma yemişi12” ile şöhret kazanmıştır.
Yazın her karış toprağı kızgın güneş altında ışıl ışıl parlar, Aras Nehri’nin şırıltısı ise açıkça işitilirdi.
Kışın СКАЧАТЬ
8
“Tarihi ve Çağdaş Nahçıvan” İstanbul, 2016, s.206
9
Hacı Cabbar Şeyhzade: Nahçıvan’da Sovyet hakimiyeti kurulduktan sonra Türkiye’yi ümit olarak gören Hacı Cabbar Şeyhzade, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşı olmuştu. Yeni Türk Cumhuriyeti’ne epeyce maddi yardımda bulunmuştu. Bu yardımlarından dolayı Atatürk ona “Kömek” adını vermişti. Ömrünün son yıllarında Atatürk ona nerede yaşamak istediğini sorunca, “Iğdır’da kalmak isterim, böylece Nahçıvan’ın havasını teneffüs edebilirim!” diye cevap vermişti.
10
Vladimir İlyiç Ulyanov (bilinen adıyla Lenin 22 Nisan 1870, Simbirsk – 21 Ocak 1924, Moskova): Rus sosyalist devrimci ve politikacı. Marksist Leninist ideolojinin fikirsel önderi, Ekim Devrimi’nin lideri ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu.
11
Traverten: Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nde yatakları olan inşaat ve montaj işlerinde kullanılan antibakteriyel özellik taşıyan bir taş.
12
Bu meyve türü Şahtahtı’da yetişir ve çiçek, bar verdiği andan itibaren özel bir teknikle yetiştirilir. Şahtahtı S., Tanrı Sevgisi, Sumgayıt, Neşrler Evi, 2013, s. 104-105.