İlkokolu bu köyde bitirmiş ve 1980 yılında aile birleşimi çercevesinde babasının yanına, Hollanda’ya gelmiş.
Nerden geliyor bu aşıklık geleneği sende? Soruna verdiği cevap aynen şöyle:
İlk okula devam ediyordum. Babam Hollanda daydı Annem okuma yazma bilmezdi.
Ben ise okuyabildiğim ve yazabildiğim kadarıyla Annem ile Babamın arasında bir iletişim aracıydım.
Babamdan gelen mektupları ben okurdum evde.
Annemin mektuplarınıda genellikle ben yazardım babama. Katiplik yapardım.
Annem bu mektuplararın arasına gurbetteki babama destanvari metinler yazdırırdı.
Bütün bunları kafasından bilirdi annem.
Bu maniler benim üzerimde müthiş etkiler yaptı.Bende şiirler yazmaya başladım Merak sardı. O gündür bu gündür bir şeyler yazmaya ve söylemeye devam ediyorum.
Peki Muammer Çaların annesi bütün bu manileri, destanları nasıl ve nereden öğrenmişti? Oğul Çağlari bu sorumuzada şöyle cevap veriyor:
Annem Karamanlı Aşık Mevlevi-Nuri Uzun’un kız kardeşidir.
Dayım Nuri Uzun tanınmış bir Mevlevi ve şair ozandır.
Dolayısıyle Aşıklık ve şairlik aileden gelen bir özellik olsa gerek’’.
Yukarıda da belirtildiği gibi aşıklara ya bir üstad ya bir meclis tabiri caiz ise bir isim bir ünvan, Mahlas verirler.
Aşık Çağlari Mahlası nasıl oldu sorumuza Çağlari şu yanıtı veriyor.
Karamanda aşıklar kahvesi (derneği) vardır. burada her yıl aşıklar şöleni düzenlenir.
Ustalar, çıraklarını denerler,aşıklar meclisinde aşık atılırlar ortaya gençlerin ürünleri hünerleri bir juri tarafından değerlendirilir ve ödüller verilir işte böyle, Karaman’da yapılan bir yarışma, 1987 yılında ben de bir şiirimle derece aldım ve juri bana o gün Aşık Çağlari “Mahlasını verdi.
O gündür aşıklar dünyasında böyle anılır oldum.
Çağlarinin ödül kazanan HAMDOLSUN adlı şiiri Şöyle
Gönül atım girdi dostun bağına,
Çoban oldum ormanına,dağına.
Bir damladan aktık dost ırmağına,
Sel olup çağlayıp aktık hamdolsun…
Aşk menendin içip nâra garıldık,
Ne o dosta küsüp, yâra darıldık,
Toprak idik takla, takkı yarıldık
İkilik kininden geçtik hamdolsun…
Arıyız, uçarız kırmızı gül’e,
Güller nazik ola dertli bülbül’e,
Çağlarim der, ahvalimiz kâmil’e,
Sual edip açtık, açtık hamdolsun.
Aşık Çağlari artık kendisine bir görev verildiğine inanır
ve çalışmalara başlayıp eserlerini çeşitli gazete, dergi,
magazin ve antolojilerde yayınlar.
Çalışmalarında artık işlediği temalar, konular,
demokrasi, insan hakları, barış, hoşgörü, eşitlik,
ezilmişliğe isyan vb. üzerine yoğunlaşır.
Çağlari Karamanlı olduğunu hiç bir zaman unutmaz.
Karaman onun için Yunus’unda yaşadığı bir belde
olmasından bir okadar daha önemlidir
ve bu sevgiyi şiirlerine yansıtır.
Karaman’da yaşadığın topraklardan,
Kalktımda geliyorum, dost Yunus Emre’m..
Morcalı deresinde,deli çaylardan,
Aktımda geliyorum dost Yunus Emre’m…
Hoşgörü adeta Çağlari ile eş anlama gelmiştir.
Onlarca belki yüzlerce şiirinde hoşgürü ve toleransı
anlatır, dile getirir Çağlari.
Mevlana felsefesinde olduğu gibi hepimiz biriz öyleyse
bu didişme
bu boğuşma niye diye sorar.
Adem’den,Havva’dan geldik biz cihana,
Bakma farklı lisan dil konuştuğuna..
Dünya insanlarının tüm mutluluğuna,
Eşitliği yazın,yazın ta ilk başlara.
Çağlari’nin eserleri özellikle “Lütfi Peşket, Mürsel Sinan, Sebahattin Öztütüncü ve diğerleri tarafından türkü, şarkı ve ilahi olarak bestelenip okunmaktadır.
1998 TRT radyo kim ne demiş 1999 TRT allı turnam 2000 Kanal 7 gönüldağı proğramı, 2001 TRT alo Türkiyenin sesinde toplam 22 eseri yer almış.
1997 Hoşgörü adlı müzik kaseti 2000 Şiir antolojisi ve gurbetten sılaya şiir kitabını yayına hazırlamış olan Aşık Çağlari Mesam ve Anasam üyesidir.
Amsterdam’da hayatını sürdüren Aşık çağlari son günlerde yoğun bir şekilde yepyeni türküleriyle ikinci kasetini hazırlamaktadır.
Anadolu kültürümün bu geleneğini her türlü ilgisizliğe, takipsizliğe rağmen yaşatan ve devam ettiren Çağlari’lere selam olsun.
TÜRKÜLER YÜREĞIMIZIN DILI BAŞIMIZIN SEVDA YELIDIR
Türküler yüreğimizin dili, başımızın sevda yelidir. Anadır, bacıdır, kardeştir, gurbete gidip dönmeyen oğul, hasret çeken yavukludur, Anadır, Anadolu’dur türküler.
Türkülerin olmadığı yerde çiçekler açmaz, kuşlar cıvıldamaz, akmaz derin-dingin ırmaklar hasrete; bahçeye dikilen fidanlar yeşermez türküler olmadıkça… Çiçekler kokmaz türkülerin geçmediği yollarda…
“İnsanların türküleri kendilerinden güzel/ kendilerinden umutlu/ kendilerinden kederli/ daha uzun ömürlü kendilerinden/ sevdim insanlardan çok türkülerini/ insansız yaşayabildim/ türküsüz hiçbir zaman…” derken Nazım Hikmet, türküleri övmekle kalmıyor aynı zamanda da yaşıyor…
Türküler umuttur, hasrettir, vefadır, dostluktur ve yüreğimizde kıvrım kıvrım dolanan ince bir yoldur sılaya uzanan gurbet ellerde. Dermandır dermansız kalanlara… Yüreğin gurbetinde büyüyen, özlemleri kor kor, demet demet sunan iki damla hasret çiçeğidir türküler… Yüreğimizdeki sevgi СКАЧАТЬ