Emirhan Yenikiy
Ahiret
GİRİŞ
XX. yüzyıl Tatar edebiyatının usta kalemlerinden Emirhan Yenikiy, 2 Mart 1909’da Ufa vilayetinin Belebey ilçesinin Yeni Kargalı köyünde doğmuştur. Ailesi Yenikiy’den önceki dokuz çocuğu doğar doğmaz kaybettiği için Yenikiy hasretle beklenmiş ve doğumuyla aileye büyük bir mutluluk yaşatmıştır. 1911’de ailesiyle birlikte doğduğu köyden yaklaşık 40 km uzaklıktaki Devleken köyüne taşınır. E. Yenikiy’in çocukluğu bu köyde geçer ve 1916-1924 yıllarında farklı okullarda eğitim alır.
Erken yaşlardan itibaren edebiyat ve sanata ilgi duyan E. Yenikiy, 1925 yılında Kazan’a gider. Kazan’a gidişi, Yenikiy’ in hayata atılması ve edebi hayatının da başlaması bakımından önemlidir. Kazan’da ilk önce bir kitapçıda çalışmaya başlar. Bir yıl sonra ise Kazan Üniversitesinde Hazırlık Bölümüne girer. 1926’da artık ilk hikâyeleri gazete ve dergilerin sayfalarında görünmeye başlar. İlk hikâyelerinde özellikle kahramanlarının iç dünyalarına yönelik yaptığı canlı tasvirlerle okuyucunun ilgisini çeker.
Emirhan Yenikiy 1927-1933 yılları arasında Donbas’ta okuma-yazma kurslarında öğretmenlik, Kazan’da deri fabrikasında deri ayırıcılık, “Kızıl Tataristan” gazetesinde muhabirlik yapmış, 1931-1933 yılları arasında çalışırken bir yandan da Kazan’da “Çalışmayı İlmi Tertipleme Enstitüsü”nde eğitimine devam etmiştir. 1934-1935 senelerinde Kazan’da öğretmen olarak, 1936-1937 senelerinde Bakü’de “Azer Kino” sinema stüdyosunda özel vekil olarak, 1937-1939 senelerinde ise Kazan’da ve daha sonra Özbekistan’ın Margilan şehrinde öğretmen olarak çalışmıştır. 1941’den 1945’e kadar İkinci Dünya Savaşı’nda orduya hizmet etmiş ve ön saflarda bir asker olarak savaşmıştır.
Yenikiy, askerden döndüğünde önce “Sovyet Edebiyatı” (şimdiki “Kazan Utları”) dergisinde çalışmış, daha sonra Tataristan Radyosunda edebî programlar bölümünde editörlük görevini üstlenmiş, 1950-1952 senelerinde ise Kazan Havacılık Teknik Okulunda Tatar Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmıştır. 1953 senesinden itibaren ise sadece profesyonel yazar olarak yazı hayatına devam etmiştir. Emirhan Yenikiy 16 Şubat 2000’de 91 yaşında vefat etmiştir.
Hikâye, şiir, uzun hikâye, makale, eleştiri, anı, siyasi yazı, gibi pek çok türde eser vermiş bir yazar olan Yenikiy, Tatar edebiyatında özellikle usta bir hikâye yazarı olarak ön plana çıkmıştır. 91 yıllık yaşamında zorluklarla mücadele etmiş, Sovyet dönemi baskılarıyla yaşamış, II. Dünya Savaşı’na bizzat cephede şahit olmuş, bütün yaşam tecrübesini eserlerine yansıtmış, insanı ve insanın iç dünyasını iyi gözlemlemiş, toplumdaki aksaklıklara duyarsız kalamamış, gerçekçi tavrıyla okuyucunun gönlünde yer etmiştir.
II. Dünya Savaşı kuşkusuz ki Yenikiy’in yaşamında ve aynı zamanda edebi hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Savaşa bizzat cephede şahit olan yazar, bir sınanma ve olgunlaşma dönemine girerek savaşın insan psikolojisindeki yansımalarını derin ve gerçekçi bir biçimde ele almıştır. Onun edebi kişiliğini “savaş öncesi” ve “savaş zamanı-savaş sonrası” olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Savaştan önce yazdığı hikâyelerinde insanın iç dünyasına dair tasvirler dikkat çekse de bu hikâyeler, savaş zamanı ve savaş sonrasında yazdığı hikâyelerin edebi tohumlarını taşıyan henüz olgunlaşmamış örnekler olarak kabul edilebilir. Yenikiy’in savaş yıllarında ve sonrasında yazdığı “Çocuk” (1941), “Ana ve Kız” (1942), “Bir Saatliğine” (1944), “Yalnız Kaz” (1944), “Haşhaş Çiçeği” (1944), “Misafirperver Düşman” (1945), “Dağlara Bakarak” (1948), “Türküyü Kim Söyledi?” (1956) gibi hikâyelerinde insan psikolojisi üzerine yoğunlaştığını, adeta kendi içinde derin bir dönüşüm içerisine girdiğini, büyük bir gelişme kaydederek geniş okuyucu kitlelerine ulaştığını görürüz. Yazar Tatar halkının sabrını, zorluklara karşı mücadeleci duruşunu, savaşın insan üzerindeki derin etkilerini ve insanı bir karakter dönüşümüne sevk ettiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır. Yenikiy’in ele aldığı konular ve seçtiği karakterler o dönemde karşılaşılması mümkün olan olayları ve kişileri yansıtmaktadır. Böylelikle eserlerinin içeriğinin zamanın ruhu ile uyum içerisinde olduğunu söylemek mümkündür.
Yenikiy’in hayatı algılayışı ve şahit oldukları savaştan sonraki yıllarda yazdığı eserlerinde yer bulmaya devam etmiştir. Hikâyelerinde genel olarak toplum içerisinde gördüğü ahlaki meseleleri, memleket sevgisini, inanca bağlılığı, toplumun ve insanın kaderini ele almıştır. Eserlerinde gerçeği somut bir biçimde, işlediği temayı felsefi bir derinlikte okuyucuya sunmuştur. E. Yenikiy savaştan sonraki yıllarda yazdığı eserlerinde zor savaş yıllarını geride bırakan Sovyet insanının sakin bir yaşama geçişini, bu hayatın ne kadar beklendiğini de göstermeye çalışır. Bu dönem eserlerinde aile, sevgi ve samimi ilişkiler büyük bir öneme sahiptir. Yazar sevginin ve ailenin insan hayatında nasıl bir yer edindiğine, insan ilişkilerindeki önemine çeşitli boyutlarda yaklaşır. (“Gençlik Hatası”, “Yalnızlık”, “Yürek Sırrı” gibi) Yenikiy’in psikolojik derinliği olan hikâyelerinin yanı sıra mizahi hiciv tarzında yazdığı hikâyeleri de yaşadığı dönemin toplum hayatını, edindiği tecrübeleri anlatması bakımından önemlidir. Tatar Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarmasını yaptığımız mizahi hikâyeler, yazarın 1971 yılında Kazan’da yayımlanan Saylanma Eserler (Seçme Eserler) başlıklı iki ciltlik kitabının 2. cildinin 427-506 sayfaları arasında yer alan hikâyelerdir. Küñělsěz Meclěs, Küsiye Ḫanım, İkě Baca Turında Ḫikeye, Bökě, Nindiyrek Kěşě İken Ul?, Kěmge Ḳaradı Ul?, Ḳorıtübede, Aḫiret, Sıbızġı, Möslim Ḳart, Yöriy Běr Kěşě, Maybeder Ḳarçıḳnıñ Tuġan Köně, Ḳuyan Meselesě, Köysěz Mesel, Ġadet Ḳolı, Ezěr Ḫikeye, Ecel Digeněñ, Erěm olmak üzere toplam 18 hikâye yer almaktadır. Yenikiy, nükteli ve eleştirel tarzdaki bu hikâyeleri 1953-1969 yılları arasında kaleme almıştır. Bu hikâyelerde hayatın içinden titizlikle seçtiği olay örgüleri etrafında toplumda yaygın olarak karşılaşılan tekrar tiplerin hiciv portrelerini göz önüne getirmiştir.
Yenikiy mizahi hikâyelerinde ahlaki bir sorumluluk içerisine girerek toplumsal sorunları, ahlaki yozlaşmışlıkları ortaya koymaktadır. Hikâyelere genel olarak bakıldığında yanlış çağdaşlaşma, köklerinden ve geleneklerinden koparak modern olduğunu zannetme, görgüsüzlük, Sovyet dönemi uygulamaları, haksız mevki sahibi olma, fırsatçı, çıkarcı ve liyakatsiz idareciler yazar tarafından eleştirilir. Günlük hayatın içinde karşımıza çıkabilecek ve eleştiri oklarının hedefinde bulunan kişiler her hikâyede kendini göstermektedir. Genel olarak “erdem” duygusundan yoksun, hilekâr, kurnaz, görgüsüz, toplumun değer yargılarından uzaklaşarak ahlaki yozlaşma içine girmiş tipler yer almaktadır. Yazar, hayatın içinden kişileri ve meseleleri tüm gerçekliğiyle ve doğallığıyla okuyucuya sunar. Günlük dilden kullandığı yapılar, kültüre özgü unsurlar, deyimler, atasözleri, sıklıkla başvurduğu samimi ve nükteli benzetmeler; Yenikiy’in mizahi hikâyelerindeki samimi ve doğal üslubunu tamamlamaktadır.
Yenikiy, yeniliklere açık, arayış içinde olan, sürekli bir dönüşüm ve gelişim yaşayan bir yazardır. Hayatı boyunca yaşamdaki zıtlıkları çok iyi gözlemlemiş ve bu zıtlıkları birlikte ele alıp derinlemesine düşünmüştür. Hayatın içinde yer alan siyahı ve beyazı, iyiyi ve kötüyü psikolojik temellerde açmaya ve anlatmaya çalışmıştır. Eserlerinde insan psikolojisinin derinliklerini, insanın çaresizliğini, çaresizlikten çıkış yollarını, umutlarını ve umutsuzluklarını okuyucuya gerçekçi bir biçimde sunmuştur. Bireyin iç dünyasını yansıttığı, toplumsal ve ahlaki meseleleri göz önüne serdiği hikâyeleriyle Tatar edebiyatını zenginleştirmiştir.
Kaynaklar:
Davutov, R. N., Nurillina N. B. (1986). Sovet Tatarstanı Yazuvçıları, Tataristan Kitap Neşriyatı, Kazan.
Demir, Ayşe Nur (2020). Emirhan Yenikiy’in Mizahi Hikâyeleri (Giriş-İnceleme-Metin-Dizin). Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Halit, СКАЧАТЬ