Название: Küçük Prens Türkçe-Osmanlıca-İngilizce-Fransızca
Автор: Антуан де Сент-Экзюпери
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-04-3
isbn:
Mihail söyleneni yaptı. Deriyi alıp masanın üzerine yaydı. İkiye katladı ve bıçakla kesmeye başladı. Matryona gelip deriyi kesişini izledi. Nasıl yaptığını izlerken şaşkına döndü. Matryona çizme yapılırken derinin kesilişini çok izlemişti; Mihail’in ise deriyi çizmeye göre kesmediğini fark etti çünkü yuvarlak kesiyordu.
Bir şeyler söyleyecekti ki kendi kendine, “Belki de majestelerinin çizmelerinin özel bir durumu vardır, nasıl olması gerektiğini bilmiyorumdur, en iyisi karışmayayım.” dedi.
Mihail deriyi kestikten sonra ipi alıp dikmeye başladı. Ancak çizme dikerken yaptıkları gibi iki ucundan değil, terlik diker gibi tek bir uçtan dikiyordu.
Matryona iyice meraklandı ama yine Mihail’in işine karışmadı. Mihail öğlene kadar hiç durmadan dikti. Semyon yemek için kalktığında etrafına bakındı ve Mihail’in beyefendinin derisinden çizme değil, bir çift terlik diktiğini gördü.
“Ah!” diye iç geçirdi Semyon. “Bir yıldır benim yanımda olan ve bir kez dahi hata yapmayan bu çocuk nasıl olur da böylesine büyük bir hata yapar? Beyefendi bize uzun çizme siparişi verdi. Şeritleri olacaktı ve önü de ayağına göre geniş tutulacaktı. Benim Mihail ise tutmuş sade bir çift terlik yapmış, deriyi de boşa harcamış. Ben majesteye ne söylerim şimdi? Bu deriyi de yerine asla koyamam.” diye aklından geçirip durdu. Sonra da dönüp Mihail’e “Sen ne yaptın benim dostum? Mahvettin beni! Beyefendinin uzun çizme sipariş ettiğini biliyorsun ama bak! Sen ne yapmışsın?” dedi.
Daha Mihail’i azarlamaya henüz başlamıştı ki kapının önünde bazı sesler oldu ve kapıda asılı duran demirden tokmak vuruldu. Birisi gelmişti. Pencereden baktılar, atlı bir adam vardı; atını bağlıyordu. Kapıyı açtılar ve sabah beyefendiyle birlikte gelen uşağı tanıdılar, uşak içeri girdi:
“Selam!”
“Selam.” dedi Semyon da. “Sizin için ne yapabiliriz?”
“Efendinin hanımı beni çizmeler için gönderdi.”
“Çizmeler için mi?”
“Evet çizmeler için! Ancak efendimizin artık çizmelere ihtiyacı yok çünkü öldü.”
“Ne diyorsunuz siz?”
“Sizden çıktıktan sonra eve bile varamadan arabada öldü. Eve gelince kapıyı açtık ki ölmüş, taşıyamadık bile, ağır bir çuval gibi yere devrildi, belli ki arabanın içinde çoktan ölmüştü çünkü kaskatı olmuştu. Hanımı beni buraya yolladı ve ‘Git şu kunduracıya, bıraktığımız deriden artık çizmeye ihtiyaç olmadığını, naaşı için bir çift terlik yapmalarını söyle, terliği hemen diksinler, orada bekle paralarını ver ve terlikleri de al gel.’ dedi. Bu yüzden buradayım.” dedi uşak.
Mihail deriden artakalanları toparlayıp bir rulo yaptı, diktiği terlikleri aldı, birbirine vurdu, önlüğüne sildi ve uşağa rulo yaptığı derilerle birlikte uzattı. Uşak parayı verip, terlikleri alıp çıktı.
VIII
Aradan bir yıl, iki yıl derken tam altı yıl geçti, Mihail hâlâ Semyon’un yanındaydı. Her şey eskisi gibiydi. Mihail hiçbir yere çıkmıyordu, gerekmedikçe konuşmuyordu. Bu kadar yıl içerisinde sadece iki defa gülümsemişti; birincisi Matryona ona yemek verdiği vakit, ikincisi de o beyefendi evlerine çizme siparişi vermeye geldiği gün. Semyon, işçisinden pek memnundu. Nereden geldiğini, kimlerden olduğunu bir daha hiç sormadı, tek korkusu onun bir gün gidecek olmasıydı.
Bir gün hep beraber evde oturuyorlardı. Matryona demirden dökme tencereleri fırına koyuyor, çocuklar divanların üzerinde zıplayarak oynuyorlar, pencereden bakıyorlar, Semyon bir pencerenin dibinde dikiş dikiyor, Mihail de diğer pencerede bir kunduraya ökçe takıyordu.
Çocuklardan biri Mihail’in olduğu divana zıpladı ve onu omzunun üzerinden dışarıya baktı.
“Bak Mihail amca! Küçük kızları olan bir kadın var orada! Buraya doğru geliyorlar, kızlardan biri de topal, gördün mü?”
Çocuk bunu söyler söylemez Mihail işini gücünü bırakıp kafasını kaldırdı ve pencereden sokağa bakmaya başladı.
Semyon çok şaşırmıştı çünkü Mihail daha önce hiç dışarı bakmamıştı, oysa şimdi pencereye dayanmış, kadını ve kızlarını dikkatle izliyordu. Semyon da baktı; gerçekten iyi giyimli bir hanım onlara doğru geliyordu, kürk manto ve yün şalları olan iki kız çocuğunun ellerini tutmuştu. Kızlar birbirlerinin tıpatıp aynısıydı. Tek fark şuydu ki birisinin sol ayağı aksıyordu.
Kadın, verandayı geçti, kapının mandalını bulup kaldırdı, kapıyı açtı ve önce kızları içeri soktu, sonra da kendi girdi.
“İyi günler beyler, hanımlar!” diye seslendi.
“Buyurun, buyurun, içeri girin.” dedi Semyon. “Sizin için ne yapabiliriz?”
Hanım masanın yanına oturdu, kızlar da yanı başında durdular; içeridekilerden ürkmüş, onun dizlerine iyice yapışmışlardı.
“Kızlara baharda giymeleri için deri ayakkabı dikmenizi isteyecektim.”
“Tabii yaparız.” dedi Semyon. “Hiç bu kadar küçük ayakkabı yapmadık ama onlar için seve seve yaparız. Kenarları şeritli ya da düz yaparız, keten astarlar yaparız. Bu benim ustam Mihail.”
Semyon Mihail’e baktı ve onun işini bırakmış dikkatlice kızları incelediğini gördü. Semyon bu duruma şaşırmıştı. Kızlar gerçekten pek sevimlilerdi, siyah gözleri, tombul ve pembe yanakları vardı, kürkleri ve şalları çok şıktı, tamam, ama Mihail’in onları böyle incelemesine pek anlam veremedi. Sanki onları daha evvel tanıyormuş gibi bakıyordu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим СКАЧАТЬ