Название: Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Автор: Анна Франк
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-08-9
isbn:
22 Ocak 1944 (Not)
Böyle şeyleri bir daha asla yazamam.
Bir buçuk yıl sonra günlüğümü tekrar okuduğumda gördüm ki ben nasıl çocukça bir masumluk içindeymişim. Tekrar istesem bile bir daha asla böyle masum bir benliğe sahip olamayacağım. Margot, annem ve babam ile ilgili yazdığım şeylere bakıyorum da sanki hepsi dün yazılmış gibi. Bazı şeyleri çok duygusuzca yazdığım için kendime hayret ediyorum. Daha iyi şeyler yazmak yerine bunları yazmış olduğum için utanıyorum. Yazdığım şeyler gerçekten çok kırıcı. Neyse…
Evime ve Moortje’ye duyduğum özlemi şimdi anlayabiliyorum. Burada kaldığım süre zarfında, bazen bile bile, bazen de bilinçsizce sevgi ve muhabbet aradım. Bu arzu bazen keskin, bazen de körelmiş gibiydi ama hep benimleydi.
5 Kasım 1942, Perşembe
Sevgili Kitty,
İngilizler, sonunda Afrika topraklarında bir başarıya imza attılar ve Stalingrad hâlâ düşmedi. Bu nedenle bizim beyler çok mutlu. Bu sabah kahve ve çay içtik. Başka da önemli bir şey olmadı.
Bu hafta çok kitap okudum ve az ders çalıştım. Öyle de olması gerekiyor. Ancak bu şekilde başarılı olabilirim.
Annemle son zamanlarda aram iyi ama asla sıkı fıkı değiliz. Babam duygularını açmakta iyi değil ama yine de her zamanki gibi çok iyi. Birkaç gün önce sobayı yaktık ve oda duman altı. Ben kalorifer olmasını yeğlerdim ve muhtemelen bunu tek isteyen ben değilim. Margot adinin teki! Başka hiçbir kelime ona bu kadar yakışamaz!
7 Kasım 1942, Cumartesi
Bir tanecik Kitty,
Annemin sinirleri tepesinde ve bu hiç hayra alamet değil. Babamın ve annemin, Margot’a hiç çıkışmayıp her şey için beni suçlaması bir tesadüf mü? Dün gece Margot, içinde çok güzel resimler olan bir kitap okuyordu. Sonra ayağa kalktı ve kitabı bir köşeye koydu. Ben hiçbir şey yapmadan öylece oturuyordum ve kitabı görünce içindeki resimlere bakmak için aldım. Margot geri geldiğinde kitabını aldığımı gördü. Kaşlarını çattı ve asabi bir şekilde kitabını vermemi istedi. Ben kitaba biraz daha bakmak istemiştim. Sonra annem geldi ve “O kitabı Margot okuyordu, geri ver.” dedi.
Ne olduğunu anlamayan babam, içeri geldi. Margot’un mağdur olduğunu görünce bana: “Eğer aynısını Margot sana yapsa ne tepki vereceğini görmek isterdim!” diyerek çıkıştı.
Hemen kitabı geri masaya koydum. Onlara göre odayı sinirli bir şekilde terk etmişim. Hâlbuki ne sinirliydim ne de küstüm. Sadece üzgündüm.
Babamın olan biteni bilmeden beni yargılaması hiç doğru değildi. Eğer annemle babam sanki Margot çok büyük bir haksızlığa maruz kalmış gibi araya girmeseydi zaten kitaba biraz bakıp hemen Margot’a verecektim.
Annem hiç Margot’un tarafını tutmaz olur mu? Onlar hep birbirlerinin arkasını kollarlar. Annemin azarlarına ve Margot’un aksiliğine çoktan alıştım. Onları yalnızca, biri annem diğeri de kardeşim olduğu için seviyorum. Yoksa onları tanımasam umurumda olmazlar. Bana kalırsa defolup gitmeliler. Babam için aynı şeyi söylemiyorum. Margot’un her hareketini onaylarken, onu tebrik ederken, ona sarılırken ve onun tarafını tutarken gördüğümde yüreğime bir sızı saplanıyor çünkü babam benim için çok değerli. Babamı kendime örnek alıyorum. Ondan başka kimseye böyle bir muhabbet besleyemem. Daha Margot’a ve bana farklı davrandığının farkında bile değil. Margot hep en zeki, en kibar, en sevimli ve en iyi! Ona her zaman karşı çıkıyor değilim. Ben her zaman ailenin maskarası ve haylazıyım. Daha çok cezayı hak ediyorum. Anlamsız ilgilerden ve ciddiyet gerektiren konuşmalardan artık sıkıldım. Babamın bana gösteremediği ilgiyi özlüyorum. Margot’u kıskanmıyorum. Hiçbir zaman da kıskanmadım. Onun zekâsında da güzelliğinde de gözüm yok. Yalnızca babamın beni gerçekten sevmesini isterdim. Kızı olduğum için değil, ben olduğum için.
Annem beni her geçen gün hor gördüğü için babama çok daha sadığım. İçimde bir nebze kalan ailevi hislerimi devam ettirebilmem için tek dayanağım babam. Babam, içinde annemin hatasının olduğu her tartışmadan kaçınıyor. Annem, tüm eksik yönleriyle, benimle baş etmeye çalışıyor. Nasıl davranmam gerektiğini inan bilmiyorum. Onun ilgisizliğine, iğnelemelerine ve taş kalpliliğine daha fazla göğüs geremiyorum. Her sorumluluğu üstüme alamıyorum artık.
Annemle taban tabana zıt olduğumuz için tartışma kaçınılmaz oluyor. Onu yargılamak bana düşmez, böyle bir şey yapmaya hakkım yok. Ona sadece anne olarak bakıyorum. Benim için bir anne değil, ben kendimin annesi olmalıyım. Onlarla bağlarımı koparıyorum. Kendi yolumu çiziyorum, bakalım bu yol bizi nereye götürecek… Başka şansım yok çünkü bir annenin ve bir eşin nasıl olması gerektiğini ve “anne” demem gereken bir kadında bu vasıfları göremediğimi düşünüyorum.
Bazen kendi kendime annemin sergilediği kötü örnekleri gözden geçiriyorum. Sadece onun iyi yanlarını görmek ve bende eksik olduğu yanını bulmak istiyorum. Ama nafile… En kötü yanı ise annemin ve babamın eksikliklerini ve bende neden oldukları hayal kırıklıklarını fark etmemeleri. Çocuklarını tamamen mutlu edebilen anne ve babalar var mı bu hayatta?
Bazen bunların birer sınav olduğunu düşünüyorum. Şimdiki olanların da gelecekte olacakların da… Kendi ayaklarımın üstünde durabilen, iyi bir insan olmalıyım. Hiç kimseyi kendime örnek almadan, kimsenin tavsiyesini dinlemeye gerek kalmadan… Bu beni daha da güçlü yapacaktır.
Benim dışımda başka kim okuyacak ki bu mektupları? Benden başka kim avutabilir beni? Bir teselliye bile muhtacım, yıpranmış hissediyorum, beklentilerim boşa çıkıyor ama her geçen gün daha iyi kararlar vereceğim.
Bana tutarsızca davranıyorlar. Bir gün benim aklı başında bir kız olduğumu, her şeyi bildiğimi; diğer gün aptal olduğumu ve hiçbir şeyden anlamadığımı söylüyorlar. Artık bir bebek ve herkesi güldüren küçük şımarık kız değilim. Benim de kendi fikirlerim, planlarım, hedeflerim var ama onları harekete geçiremiyorum.
Geceleri yalnızken veya gün boyunca katlanmak zorunda olduğum insanlar veya çeşitli yanlış anlaşılmalar içinde aklıma çok fazla şey geliyor. Onun için hep günlüğüme notlar iliştiriyorum. Yazmaya ilk bu günlükten başladım ve burada bitireceğim çünkü sen her zaman sabırlısın. Her şeye rağmen yılmayacağıma söz veriyorum. Kendi yolumu çizeceğim ve gözyaşlarımı tutacağım. Yalnızca bir şeyler görmek isterdim; beni seven birinin, benim için çabaladığını görmek…
Beni sakın kınama. Bardağı taşıran son damlanın beni içine çektiğini düşün.
9 Kasım 1942, Pazartesi
Canım Kitty,
Dün Peter’ın doğum günüydü. On altı yaşına bastı. Saat sekizde üst kata çıktım ve beraber hediyelere baktık. Hediyelerin içinde Monopoli adında bir hisse oyunu, bir jilet, bir de çakmak vardı. Çok sık sigara içmez hatta neredeyse hiç içmez СКАЧАТЬ