Beyefendinin yakışıklılığı ve sıra dışı zarafeti büyük hayranlık uyandırmıştı, cesaretinin Marianne ve etrafında uyandırdığı neşelilik, görünüşünün çekiciliğiyle ayrı bir ruh kazanmıştı. Marianne onun dış görünüşünü herkesten daha az gözlemleyebilmişti; çünkü onu kollarına aldığı zaman yüzünü kızartan şaşkınlık eve girdikten sonra da onu gözlemleyecek bir güç bırakmamıştı kendisinde. Fakat herkesin ona neden bu denli hayran olduğunu anlayabilecek kadar görmüştü; üstelik övgülerini her daim süsleyen bir enerjiyle. Görünüşü ve havası, tahayyülünün en sevdiği öykünün kahramanı için çizdiği gibiydi, onun formalitelere aldırmadan eve girmesinde bir düşünce hızı vardı ve bu, hareketlerine cazibe katıyordu. Onunla ilgili her şey ilgi çekiciydi. İsmi güzeldi, en sevdikleri yerde yaşıyordu. Marianne çok geçmeden tüm erkek giysileri içinde en hoş olanın avcı ceketi olduğuna karar verecekti. Sürekli hayal dünyasındaydı, hâli tavrı hoştu, bileğinin acısını bile unutmuştu.
Sör John, o sabah hava tekrar düzelip dışarı çıkmasına izin verir vermez Dashwood’ları yoklamaya geldi; Marianne’in geçirdiği kazayı öğrendi. Allenham’dan Willoughby adında birini tanıyıp tanımadığını sordular.
“Willoughby mi!” diye haykırdı Sör John, “O burada mı? Bu gayet güzel bir haber. Yarın bir uğrar ve perşembe akşamı yemeğe çağırırım.”
Bayan Dashwood, “Onu tanıyorsunuz demek!” dedi.
“Tanımak mı? Elbette tanıyorum. Her yıl gelir buraya.”
“Peki, nasıl bir adamdır?”
“Gelmiş geçmiş en iyi adamlardan biridir. İyi bir nişancıdır ve İngiltere’de ondan daha cesur bir binici bulamazsınız.”
Marianne hiddetle “Onun için tüm söyleyebileceğiniz bu mu?” diye haykırdı, “Daha yakından tanıyınca tavırları nasıldır? Arzuları, yetenekleri neler, zeki midir?”
Sör John’un kafası karıştı.
“Yemin ederim, o kadarını bilmiyorum. Tek bildiğim hoş, iyi yürekli bir adam olduğu, bir de şimdiye dek gördüğüm en güzel siyah, dişi bir puantere sahip. Bugün o da yanında mıydı?”
Fakat Marianne onu, Bay Willoughby’nin köpeğinin rengi konusunda, onun Bay Willoughby’nin karakterinin ayrıntıları konusunda tatmin edebildiğinden daha fazla tatmin edemedi.
“Fakat kim bu?” dedi Elinor. “Nereden gelir? Allenham’da bir evi mi var?”
Sör John bu konuda daha açık bilgi verebiliyordu; onlara Bay Willoughby’nin burada bir mülkünün olmadığını, Allenham Court’a, sadece mirasçısı olduğu yaşlı bir kadın akrabasını ziyaret etmek için geldiğinde kaldığını söyledi ve ilave etti: “Evet evet, şunu söyleyebilirim ki elde etmeye değer biri. Somersetshire’da sevimli, küçük bir arazisi var. Bu tepede düşmelere rağmen onu küçük kardeşime bırakmazdım sizin yerinizde olsam. Bayan Marianne bütün erkekleri kendine ayırmayı düşünmemeli. Dikkatli olmazsa Brandon’ı kıskandırabilir.”
Bayan Dashwood gülümseyerek “Bay Willoughby’nin, kızlarımdan birinin elde etmek dediğiniz türden girişimleriyle rahatsız edileceğini düşünmüyorum. Ben onları bu şekilde yetiştirmedim. Erkekler bizimleyken güvendedir merak etmeyin; ne kadar zengin olurlarsa olsunlar. Bununla birlikte, söylediklerinize göre, arkadaşlık edilebilecek saygın bir delikanlı, bunu öğrendiğime memnun oldum.”
“Gelmiş geçmiş en iyi adamlardan biridir.” diye tekrarladı Sör John. “Geçen yılbaşında parktaki küçük bir eğlencede bir kez bile oturmadan saat sekizden dörde kadar dans etmişti.”
Marianne’in gözleri parladı. “Gerçekten mi? İsteyerek mi? Zarif miydi?”
“Evet. Hatta ertesi gün saat sekizde kalkıp ava çıkmıştı.”
“Tam istediğim gibi! Genç bir adam işte tam da böyle olmalı. Uğraşı ne olursa olsun, arzularıyla hareket edebilmeli. Yorgunluk nedir bilmemeli!..”
“Ya, ya… Mesele anlaşıldı. Şimdi kapağı ona atacaksın ve zavallı Brandon umurunda bile olmayacak.” dedi Sör John.
Marianne içten bir tavırla, “Bunlar hiç hoşlanmadığım tarzda konuşmalar Sör John. İğneleme amaçlı her türlü ifadeden tiksiniyorum; ‘kapağı atmak’ veya ‘elde etmek, tabirleri de en iğrenç olanları. Hiç de hoş anlamları olmayan densiz şeyler; uyduruldukları zaman hoşa gitmiş olabilir ama zaman içinde tüm bu hoşlukları yok olmuş.”
Sör John bu kınamayı pek anlamadı fakat anlamış gibi katıla katıla güldü ve “Mutlaka bir yolunu bulup birilerinin gönlünü çalacaksınız. Zavallı Brandon! Çoktan sana vuruldu. Tüm bu sendeleme ve bilek burkmalara rağmen, size şunu söyleyebilirim ki o da kapak atılabilecek biri.” diye cevap verdi.
10
Margaret’ın pek uygun düşmese de incelikli bir şekilde Marianne’in koruyucusu ilan ettiği Willoughby, şahsen bilgi edinmek için ertesi sabah erkenden kır evine geldi. Bir önceki gün Sör John’un, onun hakkında söylediklerinin ve kendi minnettarlığının yarattığı tatlılıkla Bayan Dashwood, Willoughby’yi büyük bir nezaketle karşıladı; bu ziyaret süresince her şey, Willoughby’nin, bir kaza sayesinde tanıdığı bu ailenin sağduyulu, zarif, birbirine bağlı ve müreffeh olduğuna dair inancını pekiştirdi. Çekiciliklerinden emin olmak için başka bir görüşmeye gerek duymamıştı.
Elinor Dashwood’un zarif bir yüzü, düzgün hatları ve oldukça hoş bir fiziği vardı. Marianne daha da güzeldi. Bedeni ablasınınki kadar orantılı değildi ama boyu açısından daha göz alıcıydı; öyle hoş bir yüze sahipti ki onun için gündelik dilde övgü için kullanılan “güzel kız” tabiri kullanılsa hakikat çoğunlukla olduğundan daha az çarpıtılıyor olmazdı. Esmerce fakat neredeyse şeffaf teni, sıra dışı bir biçimde parlıyordu, hatları düzgündü, gülüşü sevimli ve çekiciydi. Kapkara gözlerinde zevk duyulmadan bakılamayacak bir canlılık, bir heves vardı. Gözlerindeki ifadeyi, başta Willoughby’den -yardımlarını hatırlayıp rahatsızlık duyunca- esirgedi. Fakat rahatsızlığını üzerinden attıktan ve eski neşesi yerine geldikten sonra Willoughby’nin mükemmel görgüsü sayesinde doğallıkla canlılığı birleştirdiğini fark edince, hepsinden önemlisi müzik ve dansa çok düşkün olduğunu duyunca ona öyle beğenerek baktı ki bundan sonraki konukluğu süresince konuşmasının en büyük kısmının kendine yönelik olmasını sağladı.
Keyif aldığı şeylerden bahsetmesi Marianne’i sohbetin içerisine çekmek için yeterliydi. Konu eğlence olunca konuşmadan edemiyordu. Bu konular hakkında konuşulduğu zaman sessiz kalmıyordu; tartışırken ne utangaçlığı ne çekingenliği kalıyordu. Dans ve müzik konusunda zevklerinin aynı olduğu, bunun da dans ve müzikle ilgili her meselede fikir birliği içerisinde olmalarından kaynaklandığı kanaatine vardılar hemencecik. Bundan cesaretle, Marianne, düşüncelerini daha ince ayrıntılarına СКАЧАТЬ