Название: Anne'in Hayaller Evi
Автор: Люси Мод Монтгомери
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-87-7
isbn:
Ev kocamandı ve zengin bir görünüşe sahipti. Öylesine canlı bir yeşile boyanmıştı ki manzarayı solgun gösteriyordu. Arkasında bir bostan, önünde ise bakımlı bir çimenlik alan vardı. Ama her nasılsa bir eksiklik var gibiydi. Bu durumun sebebi her şeyin aşırı düzenli olması olabilirdi. Tüm yapı, ev, ahırlar, bostan, bahçe, çimenlik ve giriş yolu aşırı düzgündü.
“Bu renk boyayı tercih eden birinin kafa dengi olması pek olası değil.” diyerek Gilbert’ın tahminini onayladı Anne. “Tabii bizim belediye binasını yanlışlıkla maviye boyadığımız gibi bir yanlışlık olmadıysa. Orada çocuk olmadığından eminim. Tory Caddesi’ndeki evden çok daha düzenli görünüyor ve ben oradan daha düzenli bir yer olabileceğine ihtimal vermezdim.”
Sahile paralel uzanan nemli, kırmızı yolda hiç kimseyle karşılaşmadılar. Ancak evlerini gizleyen huş ağaçlarına henüz ulaştıklarında Anne, sağ taraftaki kadifemsi yeşil yamacın tepesinde kar beyazı kazları gezdiren bir kız gördü. Tepenin etrafına yer yer çam ağaçları serpilmişti. Bu ağaçların arasından ekin tarlalarını, altın rengi kum tepelerini ve denizi kısmen görmek mümkün oluyordu. Uzun boylu bir kızdı ve solgun mavi desenli bir elbise giyiyordu. Yürüyüşünde bir esneklik vardı, duruşu ise dimdikti. Kız ve kazları, Anne ve Gilbert geçtiği sırada tepenin aşağı kısmındaki kapıdan çıkıyorlardı. Kız kapının kilidine elini koymuş vaziyette ayakta beklerken gözlerini onlardan ayırmıyordu. Bakışlarında hafif bir ilgi olsa da merak yoktu. Anne, kısa bir an için bu bakışlarda örtülü bir düşmanlık ifadesi görür gibi oldu. Ancak Anne’in dikkatini asıl çeken kızın güzelliğiydi. Nerede olsa ilgi çekecek türden aşırı belirgin bir güzellikti bu. Kız şapka takmasa da olgun başak renginde saçlarının ağır örgülerini taç misali başının etrafında çevrelemişti. Gözleri maviydi ve yıldızları andırıyordu. Sade desenli elbise içindeki vücudu görkemliydi ve dudakları kemerine taktığı kan kırmızısı gelincikler kadar kızıldı.
“Gilbert, az önce yanından geçtiğimiz kız kimdi?” diye sordu Anne alçak sesle.
“Ben kız falan görmedim.” dedi gözlerini eşinden ayıramayan Gilbert.
“Şuradaki dış kapının yanında duruyordu. Dönüp bakma şimdi. Hâlâ bizi izliyor. Ben böylesine güzel bir yüzü daha önce hiç görmedim.”
“Ben buradayken güzel bir kız gördüğümü hatırlamıyorum. Glen taraflarında eli yüzü düzgün kızlar var ama ben onlara güzel demezdim.”
“Bu kız güzel. Onu görmedin demek ki. Görseydin hatırlardın. Onu kimse unutamaz. Ben böylesine güzel bir yüzü sadece resimlerde gördüm. Hele saçları! Browning’in ‘altın sicim’ ve ‘görkemli yılan’ çalışmalarını düşündürdü bana.”
“Muhtemelen Four Winds’in misafirlerinden biridir. Limanın karşısındaki büyük yaz otelinde kalan biridir herhâlde.”
“Beyaz bir önlük giyiyordu ve kazları otlatıyordu.”
“Bunu eğlencesine yapıyor olabilir. Baksana Anne, evimiz orada.”
Anne eve bakınca kızın muhteşem ve haşin gözlerini bir an için unuttu. Ev ilk bakışta hem göze hem de ruha hitap ediyordu. Liman kıyılarına serpilmiş krem rengi deniz kabuklarına benziyordu. Giriş yolunun kenarlarını süsleyen upuzun karakavakların heybetli ve mor silüetleri oldukça belirgindi. Karakavakların arkasındaysa bahçeyi denizin hevesli rüzgârlarından koruyan köknar korusu vardı. Rüzgârlar burada, dinleyene musallat olan tuhaf müzikler çalıyorlardı. Bu koru, tıpkı diğer korular gibi sayısız gizem barındırıyordu sanki. Bu gizemler, sadece içine dalıp da sakince dinlendiğinde keşfedilebilirdi. Koyu yeşil kocaman kollar bu sırları sımsıkı sararak dışarıdaki meraklı gözlerden koruyorlardı.
Gece rüzgârları ötelerden vahşi danslarına başlamışlardı. Anne ve Gilbert, kavakların çevrelediği yoldan evlerine doğru ilerlediklerinde limanın karşısındaki küçük balıkçı köyü ışıldamaya başlamıştı. Küçük evin kapısı açıldı ve şömine ateşinin sıcak ışığı karanlıkta parladı. Gilbert, Anne’i arabadan indirdi ve bahçeye girdiler. Köknarların arasındaki küçük kapıdan geçip kum taşı basamağa çıkan kızıl patikadan geçtiler.
“Evimize hoş geldin.” diye fısıldadı Gilbert ve hayallerinin evlerinin eşiğinden ilk adımı attılar.
BÖLÜM 6
KAPTAN JIM
“Yaşlı Doktor Dave” ve eşi yeni evlileri tebrik etmek için gelmişlerdi küçük eve. Doktor Dave kocaman, neşeli, beyaz bıyıklı bir ihtiyardı ve eşi gül yanaklı, ak saçlı ufak tefek bir kadındı. Anne’i hem mecazen hem de fiilen bağrına bastı.
“Seni gördüğüme çok sevindim canım. Çok yorulmuş olmalısın. Bir lokma yemek hazırlayacağız. Kaptan Jim de size alabalık getirecek. Kaptan Jim neredesin? Sanırım atı görmek için sıvışmış. Hadi yukarı gel de üstündekileri çıkar.”
Anne minnet dolu ışıl ışıl gözlerle etrafına bakarken Bayan Dave ile birlikte yukarı çıktı. Yeni evinin görünüşünü çok beğenmişti. Green Gables havası ile eski geleneklerden bir tutam serpilmişti.
“Bayan Elizabeth Russell muhtemelen kafa dengi biriydi.” dedi odasında yalnız kaldığı sırada kendi kendine. Odada iki pencere vardı. Pencerelerden biri limanın aşağı tarafına, kum tepelerine ve Four Winds deniz fenerine bakıyordu. Diğer pencereyse dereciğin içinden geçtiği ekin rengi vadiye bakıyordu. Görünürdeki tek ev, dereciğin bir kilometre kadar yukarısında eski, başıboş, gri bir evdi. Etrafını çevreleyen söğüt ağaçlarının arasından, utangaç ve meraklı gözlerle alaca karanlığa bakıyordu pencereleri. Anne orada kimin yaşadığını merak etti. En yakın komşuları onlar olacaktı ve Anne iyi insanlar olmalarını diledi. Aniden kazları güden güzel kızı düşünürken buldu kendini.
“Gilbert onun buraya ait olmadığını düşündü.” diye aklından geçirdi Anne, “Ama ben buralı olduğuna eminim. Denize, gökyüzüne ve limana ait olduğunu düşündüren bir şeyler var onda. Four Winds onun kanında var.”
Anne aşağı indiğinde Gilbert’ın şöminenin yanında biriyle konuştuğunu gördü. Anne girince ikisi de döndü.
“Anne, Kaptan Boyd. Kaptan Boyd, eşim.”
Gilbert ilk kez Anne’i “eşim” diye tanıtıyordu ve bununla gurur duyduğu belliydi. Yaşlı kaptan güçlü kuvvetli elini Anne’e uzattı. Birbirlerine gülümsedikleri o ilk andan itibaren arkadaş oldular. Kafa dengi dostlar birbirlerini derhâl tanıdılar.
“Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum Bayan Blythe. Umarım bu eve gelen ilk gelin kadar mutlu olursunuz. Sizin için bundan daha güzel bir şey dileyemezdim. Ama eşiniz beni tam olarak doğru tanıtmadı. Bana ‘Kaptan Jim’ derler ve siz de bu şekilde hitap ederseniz iyi olur. Çok hoş bir gelinsiniz Bayan Blythe. Size bakmak sanki evlenen benmişim gibi hissettiriyor.”
Herkes kahkahalarla gülerken Bayan Dave, Kaptan Jim’i yemeğe davet etti.
“Çok teşekkür ederim. Gerçekten çok naziksiniz Bayan Doktor. Yemeklerimi çoğu kez tek başıma СКАЧАТЬ