Название: Anne'in Hayaller Evi
Автор: Люси Мод Монтгомери
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-87-7
isbn:
“Ben karakavakları hep çok sevmişimdir.” dedi Kaptan Jim ağaçları selamlarcasına elini sallarken. “Onlar ağaçların prensesidirler. Artık modaları geçti. İnsanlar üst kısımlarının solduğundan ve kaba saba göründüklerinden şikâyet ediyorlar. Her bahar merdivenle çıkıp üst kısımlarını kırpmazlarsa olacak olan budur tabii. Ben Bayan Elizabeth’in karakavaklarını hep kırptığım için onunkiler yıpranmazdı. Kendisi karakavaklara pek düşkündü. Onların azametini ve seçkin görünüşlerini severdi. Önüne gelenle samimi olmaz karakavaklar. Eğer akçaağaçlar misafirse karakavaklar sosyetedir Bayan Blythe.”
“Ne güzel bir gece.” dedi Bayan Dave, doktorun at arabasına binerken.
“Çoğu gece güzeldir.” dedi Kaptan Jim. “Ama Four Winds’deki ay ışığı öylesine muhteşem ki ‘cennete ne kaldı’ diye düşündürüyor bana. Ay benim yakın dostumdur Bayan Blythe. Kendimi bildim bileli çok severim onu. Sekiz yaşındayken bir akşam vakti bahçede uyuyakalmıştım. Gece vakti uyandığımda ölümüne korkmuştum. Gölgeler ve tuhaf seslerle doluydu gece. Yerimden kıpırdayamadım. Öylece sızlanarak durdum çömelmiş vaziyette. Sanki dünyada benden başka kimse yok gibiydi ve dünya kocamandı. Sonra bir anda ayın elma ağacının dalları arasından eski bir dost misali bana baktığını gördüm. Hemen içime su serpildi. Ayağa kalktım ve aya bakarak cesurca eve doğru yürüdüm. Çoğu geceler gemimin güvertesinde, uzak ya da yakın denizlerde onu seyretmişimdir. Peki, neden çenemi kapatıp eve gitmemi söylemiyorsunuz bakalım?”
Gecenin kahkahaları sona erdi. Anne ve Gilbert el ele tutuşup gezindiler bahçelerinde. Köşeden geçen dere, tüm berraklığıyla akıp gidiyordu huş ağaçlarının gölgesinde. Kıyılarındaki gelincikler ay ışığıyla dolu fincanlara benziyorlardı. Okul Müdürü’nün eşinin kendi elleriyle diktiği çiçekler, tatlılıklarını yayıyorlardı geceye. Kutsal dünlerin güzelliğiyle dopdoluydular. Anne bir dal çiçek almak için karanlıkta durdu.
“Karanlıkta çiçek koklamayı seviyorum.” dedi. “O zaman onların ruhunu yakalamak mümkün oluyor. Ah, Gilbert, bu küçük ev tam da hayal ettiğim gibi. Burada düğün kaçamağı yapan ilk kişiler olmadığımız için de çok mutluyum!”
BÖLÜM 8
BAYAN CORNELIA BRYANT ZİYARETE GELİYOR
O eylül Four Winds Limanı altın renkli puslarla ve mor sislerle doluydu. Güneş parlaklığını esirgememişti. Gecelerse ay ışığı şöleniyle coşuyor, yıldızlar gökleri süslüyordu. Fırtına ya da sert rüzgârlar göstermemişlerdi yüzünü. Anne ve Gilbert yuvalarını düzenliyor, sahilde yürüyüş yapıyor, denize açılıyor, Four Winds ve Glen’de at arabası gezintisine çıkıyorlardı. Bazen de limanın etrafını saran ormanların kuytularında dolaşıyorlardı. Kısacası dünyadaki tüm âşıkları kıskandıracak bir balayı geçirdiler.
“Eğer aniden zaman duracak olsaydı şu son dört haftaya değerdi, öyle değil mi?” dedi Anne. “Bir daha böylesine mükemmel dört hafta geçireceğimizi sanmıyorum. Ama onları yaşadık. Her şey, rüzgâr, hava, insanlar, hayaller evi… Her şey balayımızı keyifli yapmak için iş birliği yapmıştı sanki. Buraya geldiğimizden beri bir kez bile yağmurlu bir gün yaşamadık.”
“Ayrıca bir kez bile kavga etmedik.” diyerek şaka yaptı Gilbert.
“Ne kadar geç olursa o kadar iyi.” dedi Anne. “Balayımızı burada geçirmeye karar verdiğimiz için çok mutluyum. Hatıralarımız yabancı yerlere değil buraya, hayaller evimize ait olacak hep.”
Yeni evlerinde, Anne’in Avonlea atmosferinde bulamadığı türden bir romantizm ve macera kokusu vardı. Her ne kadar deniz manzaralı bir evde yaşıyor olsa da denizi henüz hayatına tam olarak almamıştı. Deniz, etrafını kuşatmıştı ve sürekli onu çağırıyordu. Yeni evinin her bir penceresinde denizin farklı bir özelliğini keşfediyordu. Liman kentinin insana musallat olan uğultusu bir türlü gitmiyordu kulaklarından. Gemiler her gün iskeleden denize açılıyordu. Bunlardan bazıları uzak limanların yolcusuydu. Balıkçı tekneleri sabahları kanaldan geçiyordu ve akşamları avlarıyla birlikte dönüyordu. Denizciler ve balıkçılar kıvrım kıvrım liman yollarından kaygısızca ve neşeyle geçiyorlardı. Yepyeni maceralar ve seyahatlerin kapıda olduğu hissi hiçbir zaman yok olmuyordu. Four Winds yolları Avonlea yollarından daha düzensiz ve pürüzlüydü. Deniz, ahaliyi kıyılarına çağırma işine aralıksız devam ediyordu. Bu davete icabet etmek istemeyenler bile gerilimi, huzursuzluğu, gizemi ve olasılıkları hissedebiliyorlardı.
“Bazı insanların neden denize açılmak zorunda olduklarını şimdi anlayabiliyorum.” dedi Anne. “Hepimiz zaman zaman ‘gün batımının ötesindeki diyarlara’ açılma arzusunu hissediyoruz. Bu duyguyla dünyaya gelenler içinse mecburi bir şey olmalı. Kaptan Jim’in bu duygunun tesiriyle kaçtığından hiç şüphem yok. Ne zaman denize açılan bir gemi ya da kum yığınlarının üzerinde süzülen bir martı görsem o gemide yolculuk yapmayı ve kanatlarım olmasını dilemekten kendimi alamıyorum. Ama bir kumru gibi uzaklaşıp huzur bulmak istemiyorum. Fırtınanın tam ortasına kanat çırpmak istiyorum.”
“Sen burada benimle kalıyorsun Anne.” dedi Gilbert tembel tembel. “Benden uzaklaşıp fırtınaların ortasına uçamazsın.”
İkindi vakti kapılarının önündeki kızıl kum taşının üzerinde oturuyorlardı. Etrafları muazzam bir huzurla kaplıydı. Hem karada, hem denizde hem de gökyüzünde dinginlik vardı. Gümüşi martılar üzerlerinde uçuşuyordu. Narin, pembemsi bulutlar dantel misali süslüyorlardı ufukları. Dalgaların ve rüzgârların uğultusu şiirsel bir güzellik katıyordu havaya. Beyaz papatyalar, limanla âşıkların arasındaki puslu çayırlara yayıyorlardı leziz kokularını.
“Tüm gece hastaların başında beklemek zorunda olan doktorlar pek maceracı hissetmiyorlar galiba.” dedi Anne anlayışlı bir şekilde. “Eğer sen de dün gece benim kadar iyi uyumuş olsaydın ufak bir hayal gücü kaçamağına benim kadar hazır olurdun.”
“Dün çok iyi bir iş yaptım Anne.” dedi Gilbert sessizce. “Tanrı’nın da yardımıyla bir hayat kurtardım. İlk kez bu iddiada bulunabiliyorum. Diğer zamanlarda hayat kurtarılmasına yardım etmişimdir en fazla. Eğer dün gece Allonby’nin yanında kalıp ölümle savaşmasaydım o kadının sabaha çıkması imkânsızdı. Four Winds’de daha önce hiç tecrübe edilmemiş bir deneye teşebbüs ettim. Bu yöntemin daha önce hastane ortamı dışında gerçekleştirildiğini hiç sanmıyorum. Geçen kış Kingsport’ta ilk kez denenmişti. Başka bir şansımızın olmadığından kesinlikle emin olmasaydım asla cesaret edemezdim buna. Bir riske girdim ve başarılı oldu. Bunun sonucu olarak da iyi bir anne ve eş uzun yıllar daha ailesiyle mutlu olmaya devam edebilecek. Bu sabah, güneş limanın üzerinde yükselirken at arabasıyla eve doğru geldiğimde bu mesleği seçtiğim için Tanrı’ya şükrettim. İyi bir savaş vermiştim ve bu savaşı kazandım. Düşünsene Anne, ölüme galip geldim. Uzun zaman önce hayatta ne yapmak istediğimizi konuşurken hayal ettiğim şey işte buydu. Bu sabah hayalim gerçekleşti.”
“Gerçekleşen tek hayalin bu muydu peki?” diye sordu Anne. Gilbert’ın vereceği cevabı çok iyi bilse de bir kez daha duymak istiyordu.
“Çok iyi biliyorsun Anne Hanım.” dedi Gilbert eşinin gözlerinin içine gülümserken. СКАЧАТЬ