Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс страница 17

Название: Antikacı Dükkânı

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-24-2

isbn:

СКАЧАТЬ böyle durumların çoğunda vicdan esnek olur, her biçime girebilir, çeşitli durumlara kendini alıştırabilir. Birtakım kimseler, akıllıca idareleri sayesinde, ılık bir havada çıkarılan flanel ceket gibi, vicdanlarını parça parça bir yana bırakıp zamanla ondan iyice kurtulurlar; daha başkaları da vardır, bunlar osüs eşyasını giyinirlerse de zevk uğruna çıkarıp atarlar; bu da, en büyük, en elverişli gelişme sayıldığı gibi, en çok moda olanıdır.

      7

      Richard Swiveller:

      – Fred, dedi. Vaktiyle pek tutulan şu şarkının melodisini hatırlıyor musun, hani “Gitsin o sıkıcı düşünceler” diye başlayan şarkı? Neşenin sönmekte olan alevini dostluğun kanadıyla yelpazele de şu pembecik şarabı bana iletiver.

      Richard Swiveller’in evi Drury Sokağı’ndaydı; bu kolaylığından başka evin bir tütüncü dükkânının üstünde oluşu da işe yarıyordu. Bu sayede canı istediği zaman merdivenin sahanlığına çıkıverip hapşırıyordu; enfiye kutusu almak zahmetinden, masrafından da böylece kurtulmuştu. Yukarıda kaydedilen sözleri de bu evde üzgün arkadaşına cesaret vermek, avutmak için söylemişti. Bu basit sözlerin bile B. Swiveller’in hayalperest şair kafasının birer yakıştırması olduğunu belirtmek hiç de uygunsuz bir iş olmaz; çünkü, o pembecik şarap gerçekte bir bardak soğuk cinle sudan ibaretti. O gecenin şerefine masanın üzerinde duran bir şişeyle sürahiden boşaltılıp elden ele geçiyordu. Swiveller’in dairesi bekâr evi olduğu için kap kacak sıkıntısı vardı, bu da hiç yüz kızarmadan açıklanabilir. Yine hoş bir hayal eseri olarak Swiveller’in bir tek odasından da hep çoğul olarak söz edilirdi. Odanın boş durduğu zamanlarda tütüncü de dükkânının camekânına “Bekârlar için boş odalar” yazılı bir levha koymuştu; Dick Swiveller de bundan yararlanarak, oturduğu yerden söz ederken “odalarım”, “evim” kelimelerini kullanmaktan geri kalmamıştı. Bu şekilde konuşurken, oturduğu yerin büyüklüğünü, oda sayısını tespit etme işini de dinleyenlerin hayal gücüne bırakmış oluyordu elbette.

      Bu hayal âlemi içinde göz aldatan bir parça eşya da B.Swiveller’e yardımcı oluyordu. Gerçekte bir divan olan bu eşya bir kitap dolabını andırıyordu, Swiveller’in odasında belirli bir yeri vardı; şüphe uyandırmadığı gibi soru sormaya da meydan bırakmıyordu. Hiç şüphesiz ki gündüzleri Swiveller bunun kitap dolabından başka bir şey olmadığına gerçekten inanıyordu; yatağı görmüyor, çarşafların, yorganların da varlığını inkâr ediyor, bu meseleyi düşüncelerinden uzak tutuyordu. Bunun gerçek görevinden bir tek kelime söz edilmiyordu; geceleri ne işe yaradığına dair en küçük bir ima yoktu; içindeki garip öteberi hakkında da Swiveller’le en yakın arkadaşları arasında bir tek söz geçmemişti. Aldatmacılığa kayıtsız şartsız inanmak Swiveller’in inancının ilk maddesiydi. Onun dostu olmak için, olaylarla belirtilen her türlü delili, mantığı, görüşü, tecrübeyi geri tepip, kitap dolabına körü körüne inanmalıydınız. Bu onun en sevdiği zayıf damarıydı; bunun üzerine titrerdi.

      Az önceki sözlerinin hiç de bir etki yaratmaya yaramadığını görünce:

      – Fred, dedi. Şu pembeciği bana iletiversene.

      Frederic Trent, sabırsız bir hareketle bardağı ona doğru itti, istemeyerek sıyrıldığı o düşünceli havasına yeniden döndü.

      Arkadaşı suyla cini karıştırarak:

      – Sana bu duruma uygun bir ruh hâli vermeye çalışacağım, Fred, dedi. İşte… Şeyin şerefine…

      Öbürü:

      – Aman! diye onun sözünü kesti. Bu gevezeliğinle beni sıkıntıdan ölecek hâle getiriyorsun. Sen zaten her zaman neşeli olabilirsin.

      Dick Swiveller:

      – İyi ama Bay Trent, dedi. Neşeli, akıllı olmaktan dem vuran bir söz vardır: “Kimi insan neşeli olabildiği hâlde akıllı değildir, kimisi de akıllı olabilir ya da olabileceğini düşünür ama neşeli olamaz.” Ben birincisindenim. Bu söz doğruysa, hiç önemsememektense yarısını benimsemek daha iyidir. Her ne hâl ise, ben sana benzeyeceğime neşeli olup akılsız kalayım daha iyi. Ne yalnız birini, ne de yalnız ötekini isterim.

      Arkadaşı huysuzlanarak:

      – Hınğh! diye homurdandı.

      Dick Swiveller:

      – Bütün kalbimle inanıyorum ki, dedi. Kibar çevrelerde böyle şeyler bir beye kendi evinde asla söylenmez ama; sen aldırma, rahatına bak.

      Bu sözlere, görüşe arkadaşının çabuk huysuzlaştığını ekleyerek pembecik içkisini bitirdi, kendine bir bardak daha doldurdu, büyük bir iştahla tadına baktı, sonra da hayalî bir dostun şerefine kadeh kaldırdı.

      – Beyler, izin verirseniz, şu köklü Swiveller ailesine başarılar, özellikle Bay Richard’a iyi talihler dileyeceğim. Bay Richard… –kelimelerin üzerine basa basa konuşuyordu– …bütün parasını dostlarına harcar, katlandığı sıkıntılardan ötürü de hor görülür. Dinleyin, dinleyin!

      Öbürü, odayı iki, üç kere arşınladıktan sonra, yerine dönerek:

      – Dick, dedi. Hiç sıkıntı çekmeden nasıl servet kazanabileceğini anlatırsam sana, iki dakikacık ciddi konuşmayı kabul eder misin?

      Dick Swiveller:

      – Sen bana çok yol gösterdin, hiçbirinden delik cepten başka bir sonuç çıkmadı! dedi.

      Arkadaşı, iskemlesini masaya yaklaştırarak:

      – Bu sefer anlatacağım hikâyenin sonunda daha başka türlü düşüneceksin. Kız kardeşim Nell’i gördün, değil mi?

      Dick:

      – Kardeşinin nesi var? diye sordu.

      – Güzel yüzü var, öyle değil mi?

      Dick:

      – A! Elbette öyle, dedi. Onun lehine konuşmam gerekirse, ikinizde pek kuvvetli bir akraba benzerliği de yok.

      Arkadaşı, sabırsızlanarak, gene:

      – Kardeşimin güzel bir yüzü var, değil mi? diye sordu.

      Dick:

      – Evet, dedi. Güzel bir yüzü var, hem de pek güzel bir yüzü var. E, ne olmuş?

      Arkadaşı:

      – Anlatacağım, diye karşılık verdi. Hayatımızın sonuna kadar ihtiyarla kedi köpek gibi dalaşacağımız belli; ondan hiçbir şey beklememeliyim. Sanırım ki bunu da anlamışsındır.

      Dick:

      – Bunu bir yarasa, güneş parıl parıl parlarken bile görebilir, dedi.

      – O körolasıca ihtiyarın önce bana ölümünden sonra kardeşimle paylaşmayı beklemeyi öğrettiği paranın çoğunun kardeşime kalacağı da aynı şekilde açıkça görülüyor.

      – Öyle СКАЧАТЬ