Türk Tarihi. Necib Âsım Yazıksız
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Türk Tarihi - Necib Âsım Yazıksız страница 27

Название: Türk Tarihi

Автор: Necib Âsım Yazıksız

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-99843-2-2

isbn:

СКАЧАТЬ Kabile hissi bunlarda pek zayıf olduğundan aşiretleri sürekli karılıp karıştığı hâlde millet hâlindeki umumi birliktelikleri, askerî terbiye ve birlikte kazandıkları galibiyetlerin hikâyeleri sayesinde metanet kazanmışlardır. İşte bir sancağın altında toplanma tutkusu Türk ve sonra Moğol namını yüceltmek için çalışmak ve sipahilik buradan gelir. Bir Türk aşireti, bir siyasî organizasyon ve birlikteliği ancak savaş ile temin ederdi. Yağma kazancı veya ödenek olmadığı zaman o birliktelik takım takım dağılır ve yeniden daha kuvvetli birisinin başına toplanır ve savaşın oluşturup dağıttığı bu birlikteliklerin adı bile onlarla birlikte kaybolur giderdi.

      Etnografik bağlantısı olmayıp bir askerî topluluk hâlinde bulunan Hun ve Türk hükûmetleri gibi topluluklar dağılıp parçalanmaya mahkûm olur denemez. Bunların bağları çözülür. Bu Türk kavimleri birer alaydır, büyük milletleri miralaylarının namını taşır. İşte Özbekler, Çağataylar vaktiyle böyle birer alay idi.

      Kültigin yazıtlarında mezar kitabeleri, birer askerî vukuat jurnalidir. Hükümdarlar, harpleri hakkında malumat veren birer kumandandır. Bunlar hizmetlerinin durumunu, katettikleri mertebeleri sayarlar. “Yirmi dört yaşında iken Tarduş kavmi üstüne şad oldum. Amcam kağan ile birlikte ona doğru, Nehr-i Ahzar ve Şantung Ovası’na kadar harp ettik. Geriye Demir Kapı’ya kadar sefer ettik. Gökmen’in öte tarafında Kırgız memleketine kadar sefer ettik. Toplam otuz beş sefer edip yirmi üçünde düşmanla vuruştuk.

      Otuz bir yaşında Çaça senüngke süngüştümiz. Eng ilki Ta-dıkıng Çorıng boz atıg binip tegdi. Ol at anda ölti. İkinçi İşbara Yamtar boz atıg binip tegdi. Ol at anda ölti. Üçünç Yeğen Silig Beging Kidimlig torug at binip tegdi. Ol at anta ölti. Kültigin yazıtlarından aldığımız bu ibarenin manası:

      Otuz bir yaşında iken Çaça generaline karşı savaştık. En evvel Tadıkıng Çorıng ismindeki kır ata binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci İşbara Yamtar ismindeki boz ata binip hücum etti. O at orada öldü. Üçüncü Yeğen Silig Bey’in Kidimlig ismindeki doru atına binip hücum etti. O at orada öldü. Savaş meydanında düşen atların isimleri, pehlivanların medhi açısından zikredilir.123

      Yabancılar nezdinde gerçekleştirilen hizmetler de nam ü şan ve fayda sebebi olduğundan unutulmaz: O Çinlilere süvari götürdük… Piyade büsbütün aman diledi… Türklerim, milletim için çok mal kazandım.

      Silahlı kişilerden oluşan böyle bir toplulukta, her şeyden evvel askerî terbiye ile rütbe silsilesi teşkili önemli işlerdendir. Kağan nezdinde en asi ve suçlu olanlar kaçaklar ile üstüne itaatsizlik edenlerdir. Eski Hiung-Nuların kanununda da bunların en fena ve âdeta küfür derecesinde bir cinayet olduğu görülmüş idi. Milâdî yedinci ve sekizinci asır Türkleri, isyana terk nazarıyla bakarlar: Türgişler kağanı bizim Türk milletinden idi, hakkımızda olan cehaleti, hatası sebebiyle telef oldu. Bütün beyleri, buyrukları telef oldular. Etrafında bulunan halk cezasını çektiler (….) Bars Bey vardı. Bu kağanın unvanını vermiş idik. Yedi Kunçaygu adlı milletlerimizi kendisine vermiş idi. Kendisi hatalı bir işe girişti, bu kağan telef oldu, millet hizmetçi ve esir oldu.

      Firar ve isyanın önünü almak lazım olduğu gibi “toprak ve su, yer-su” devletsiz kalmamak için teşkilat ve idareye de bakmak gerektir. Hiung-Nular ve eski Türklerin idare tarzını tarif eden Çin tarihçisinin beyanatına uygun olarak Kültigin abidesinde büyük küçük yirmi sekiz memurun lakabı zikrolunmuştur. Bir kağan, diğerleri gibi yükselişe nail olmuş bir memurdan başka bir şey değildir: Ben yirmi sekiz yaşında kağan hizmetini ifa ettim. Büyük kağanın alt yanında diğer kağanlar ve bunlardan sonra şadlar vardır. Yazıtta yabgu şad, şadpıt beyleri, idikut, tigin, buyruklardan bahsediyor. Şu üç lakap ile lakaplandırılan birtakım hükümdarların isimleri geçecektir. Yazıtta itibar sahiplerine tarihimizde büyük tımar sahiplerine verilen “tarhan” lakabı da zikrolunmuştur. Hükümdarın maiyetine memur olan iki rütbeden, yani tamgacı (nişancı) alameti ile sübaşından (sefer kumandanı) bahsolunuyor.124 Bütün bu unvanlar askerî ve mülkîdir. Hiçbir yerde ruhban memurlardan, mezhep merasimlerinden, hususi sınıflardan bahsolunmuyor. Halk iki sınıftır: Beyler (liyakat ve itibar sahipleri), budunlar (yani avam; şimdiye kadar bu kitapta millet, kavim diye bir topluluğa delalet etmek üzere kullandığımız kelimeler hep budun kelimesinin Arapçadaki karşılıklarıdır. Meşhur Moğol hükümdarı Sultan Babür, Çağatayca yazdığı Bâbürnâme’sindeki hutbelerinde daima bu iki sınıfı birbirinden ayırt ederek: Beyler, yiğitler namussuz yaşamaktan, namuslu ölmek yeğdir. Beyler, yiğitler:

      Her kim dünyaya gelirse yok olacak

      Kalıcı olan Allah olacak…

      Her kim ki hayat meclisine giripdür

      Akıbet ecel peymanesinden içgüsidür

      Ve her kişi kim terik menzilige gelipdür

      Âhir dünya gamhanesinden geçgüsidür

      Yaman ad bile tirilgenden,

      Yahşı ad bile ölgen yahşırak

      Ölümden sonra kalan tek hayır namdır.

      İyilik uğruna ölürsem revadır.

      Tengri Teâla bu nev’saadetni bizge nasib kılıptur ve mundak devletni bizge karib eylepdür. Ölgen şehid, ötkürgen gazi, barça tengrinin kelamı bile ant içmek gerek. Bu fenadin yüz yandırur hayal kılmagay tabdındın canı ayrılmagunça bu muharebe ve mukateledin ayrılmagay 125 diyerek Rana-Sanga’nın iki yüz bin cengâveri üzerine on iki bin kahramanını saldırtmıştır. Bu askerî birlikte rütbe silsilesine riayet varsa da bir zadegân sınıfı yoktur. Kumandan hukuku tahakkuk ettiren bir memur olmaktan ziyade idareyi sağlamak durumunda olduğu gibi, kanunlar da bir ahlak kitabı olmaktan ziyade bir talimname, büyükler de zâdegânlıktan ziyade büyük birer memur idiler. Hatta Hiung-Nuların torunları Çin nüfuzundan başka tesir altında bulundukları zamanda bile Mandarinlik için olan asılsız bağlılıklarını muhafaza suretiyle Çinli olmaya devam etmişlerdir. Milletler arasında kimi zadegân hükûmeti, kimisi avam hükûmeti olarak vasfedilmiştir: Türklerin hayalini ise kalem memurluğu işgal etmiştir. Attan indikleri gibi beyhude kâğıt karıştırır, kalem memuru olurlardı. Şu nizam ve talimat adamları rütbe ve memuriyet için her şeyi, hatta hürriyetlerini feda eylemişlerdir. Rütbe ve iktidar kazanmak için vücutlarını sattılar. Esir oldular. İbni Haldun Türklerin kâğıdı tercih edişlerini şöyle tasvir ediyor:

      Birtakım kimseler ün, zenginlik ve iktidar kazanmak ümidiyle kölelik külfetini seçtiler. Doğudaki Abbasî ve Fatımîler hizmetinde olan Türkler bunun misalidir. Müslüman Endülüs Devleti hizmetine giren Fransızlar ve Galiçyalılar da böyledir. Bu hükûmetler, hükümdarlarının kendilerine hürmet ettiklerini görerek kendileri onların nüfuzuna girmekten çekinmediler. Bu da hükûmetin itibar ve müsaadesi ümidinden ileri gelmiştir. 126

      Türklerin silsilesi, İslâmîyet’e girişlerinden sonra Müslümanlarda âdet olduğu üzere değişikliğe uğrayarak Nuh’a (a.s) bağlanmıştır.

      Yafes, Nuh’un gemisinden çıktığı gibi İtil (Volga) ve Yayık (Ural) sahili üzerinde yerleşti.

      Türk, Hazar, Saklap,127 Rus, Ming,128 СКАЧАТЬ



<p>123</p>

Sanang-Sican tarafından hurafe tarzında yazılmış olan Cengizname’de atların isimleri daima zikredilmiştir. Hatta kullanılan tabirler bile tamamıyla Kültigin abidesindekilerle benzer. Her ikisi de bir tür ilmî kanuna göre yazılmışa benziyor.

<p>124</p>

Buradaki “sü başı”, “su başı”ile karıştırmamalıdır. Kültigin yazıtında (su)ya (sub) denir. Burada (sü) “sülemek” (sefer etmek) asker sevk etmek anlamına gelir.

<p>125</p>

Babürnâme, s. 408.

<p>126</p>

İbni Haldun, Mukaddime.

<p>127</p>

Saklap, Saklabe (Slav) demektir.

<p>128</p>

Tarihçi Boye, tarih ve coğrafya lügatinde Yafes’in oğullarını: Gomer, Magog, Madai, Yavan, Tiraz, Tubat, Mosoş olmak üzere yedi kişi saymış.