Haremin sultanları. Fazlı Necip
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Haremin sultanları - Fazlı Necip страница 10

Название: Haremin sultanları

Автор: Fazlı Necip

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-36-8

isbn:

СКАЧАТЬ sana sahip olabilmek için her neyi emredersen onu yapacağım.”

***

      Nurü’l-ayn, Kasr-ı Yusuf Sarayı’nda artık hükümran oluyordu. Fakat Maksut Paşa’nın aşkının günden güne alevlenmekte olmasından korku duyuyor, sıkılıyor, onun zaptedilemeyecek bir dereceye gelmesinden endişe ediyordu.

      Zeynel ile Suphi sarayın selamlık dairesinde idiler. Nurü’l-ayn, Zeynel Ağa’ya bir baba gibi hürmet ettiğini Maksut Paşa’ya söylemişti. Zaten Paşanın da Zeynel’e büyük bir itimadı vardı. Böyle olunca Nurü’l-ayn zaman zaman Zeynel’i görüyor, ondan mühim haberler alıyordu. Bu arada Maksut Paşa’nın hamisi Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın idam edildiğini, İstanbul’da talihin Kara Mustafa Paşa taraftarlarına küsüp, muhaliflerinin ve yağmacıların yüzüne gülmeye başlamış olduğunu öğrenmişti. Maksut Paşa’nın da bu durumdan dolayı endişelere düştüğünü anlamıştı.

      Demek İstanbul’da devir değişmişti. Belkıs Sultan’ın Kara Mustafa’ya şiddetle karşıt ve düşman olduğunu biliyordu. Nakkaş Paşa’yı Kara Mustafa idam ettirmemiş miydi? Şimdi Kara Mustafa’nın öldürülmesini sağlayan, Deli İbrahim’i elde ederek iktidar makamına geçenler arasında Belkıs Sultan’ın da bulunmasının imkânsız olmadığını hesap etti.

      Belkıs Sultan kardeşi deli Hünkâr ile barışmış ise, kendisinin o yolla saraya girip Sultan İbrahim’i etkileyerek ona ve memlekete hükümran olmasının mümkün olabileceğini düşündü.

      Önce Belkıs Sultan’a bir haber uçurmak istedi. Bunu ancak Zeynel aracılığıyla yapabilirdi. Fakat ellerinden kaçmak, İstanbul’a gitmek, Belkıs Sultan’a katılmak fikrini Zeynel’e açmanın uygun olmayacağını düşünüyordu. Zeynel’i de kandırabileceği başka bir plan tasarladı.

      Bir gün Zeynel Ağa ile görüştükleri sırada gayet sade bir tavırla, “İstanbul’da beni evlat gibi büyütmüş, terbiye etmiş olan Belkıs Sultan’a derin bir saygı ve minnet beslerim. Onun bütün malına el konmuş, zavallı Sultan sefalet içinde kalmıştır. Maksut Paşa bana burada birçok hediyeler, elmaslar, altınlar veriyor. Bunlardan bir kısmını olsun bu zavallı kadına göndermek, onunla dayanışma içinde olmak mümkün olamaz mı? İstanbul’a gönderilecek bir adam, bir vasıta bulamaz mıyız?” dedi.

      “Vasıtaya ne lüzum var? Biz kaçalım, kendimiz gidelim.”

      “Bizim firarımız tehlikelidir. Bunu kaç sefer düşündükse sakıncalı bulmadık mı? Maksut Paşa’nın hâlâ büyük bir itibarı ve kuvveti var. Beni devamlı olarak ilgi ve dikkatle takip ediyor, kıskanıyor. Kaçarsak firarımızı derhal haber alacak ve bizi takip ettirecektir. Uygun bir fırsatın çıkmasını beklemek gerekir. O zamana kadar nasıl olsa ben kendisini oyalayacak, daha birçok hediyeler ve bağışlar alacağım. Benden direniş gördükçe hevesi daha da artıyor.”

      “Fakat bu heveslerle birlikte tehlike de artıyor. Nihayet bir gün elinden kurtulamayacaksınız.”

      “Ben kurtulmanın yollarını düşündüm. O zaman da uzak değildir. Mademki İstanbul’da Sadrazam öldürülmüş, Paşayı koruyan da kalmamıştır. Onu kolay kolay burada, Mısır Valiliğinde, bir servet ve gelecek merkezinde bırakmazlar. Yakında buraya yeni bir valinin çıkıp geldiğini göreceğiz. O zaman Maksut Paşa İstanbul’a dönmeye mecbur olacaktır. Biz de rahat ve esenlikle İstanbul’a döneriz.”

      “Ya validen evvel bir cellat gelirse?”

      “Cellat gelirse bize ne?”

      Zeynel Ağa acı acı güldü.

      “Evet, sizin için bir şey yok. Fakat bu zamanda kafası kesilen vezirlerin kethüdaları da beraber kurban gidiyor.”

      “Sen o kethüdalardan değilsin. Merak etme, sana bir şey olmaz, seni ben mutlaka kurtarırım.”

      Kethüda düşünmeye başlamıştı. Nurü’l-ayn ona, “Endişelere, acı düşüncelere daldın?” dedi.

      “Hayır, İstanbul’a gönderilecek bir vasıta düşünüyordum. Nakkaş Paşa Mısır ’dayken hizmetinde bulunan zenci kölesi Reyhan, Paşanın Mısır ’dan gidişi esnasında hasta olduğundan burada kalmış, onunla beraber gidememiş. Sonra Nakkaş Paşa’nın felâketini haber alınca, burada bulunan Darüssaâde Ağası Dilâver Ağa’nın konağına kapılanmış.”

      “Reyhan şimdi burada, Mısır ’da mıdır? Onu çok iyi tanırım. O da beni iyi bilir. Onu buraya getirip benimle görüştüremez misiniz?”

      “Dilâver Ağa’nın bizim Paşa ile arası açıktır. Onun adamlarıyla ilişki kuramayız. Reyhan’ı buraya getirmek zordur. Onu bir kere ben göreyim.”

      “Hayır, onu mutlaka benim görmem gereklidir.”

      Nurü’l-ayn, Zeynel’e sokuldu. Ona istediğini yaptırmak için iltifatlarla tombul yanaklarını okşayarak, “Sen benim babam, ben de senin kızın olacak değil miyiz?” deyiverdi.

      Zeynel bu güzel ellerin yüzüne temasından, kendine yapılan iltifatlardan sonra yılıştı, yumuşadı. Dedi ki,

      “Çare bulmak kolay değil. Reyhan’ın buraya geldiğini Paşa haber alırsa düşmanlarıyla birlik olduğumuzu düşünür. Zaten kuşkular, endişeler içindedir. Hepimizden şüphelenir. Acaba nasıl bir çare bulmalı?”

      “Burada Reyhan’ı kim tanıyacak? Mesela, onu satılık bir hadımağası olarak buraya getirirler. Yeteneklerinin anlaşılması için birkaç gün sarayda kalır. Ben onu hizmetime alırım. Bir iki gün sonra da beğenmemiş olurum. Saraydan defederiz. Şüphe edilecek bir tarafı da kalmaz.”

      “Bakalım, düşüneyim. Arayacak, elbette bir çare bulacağız.”

***

      Zeynel Ağa çareyi bulmuş, Reyhan saraya girmişti. İşte Nurü’l-ayn’ın odasında baş başa vermiş, konuşuyorlardı. Nurü’l-ayn, “Nakkaş Paşa’nın idamına, Belkıs Sultan’ın bugün matemler, sefaletler içinde sürünmesine asıl sebep Maksut Paşa’dır,” dedi.

      Arap hayretle gözlerini açtı.

      “Maksut Paşa mı? Nasıl olur? Maksut Paşa Mısır ’a geldi, bizim Paşa İstanbul’a gitti!”

      “Öyle ama bizim Paşa İstanbul’a gidince arkasından Maksut Paşa Sadrazamla Padişaha şikâyetnameler yazmış. Nakkaş Paşa bütün Mısır ahalisini zulümlerle soydu. Beraberinde İstanbul’a birçok hazineler götürdü, demiş. Sadrazam ve Padişah, Nakkaş Paşa’nın elindeki malları alıkoymak için bu sözleri bir koz olarak kullandılar. Paşa hapsedildi. Eşi Belkıs Sultan yapılanlara gücendi, kardeşi Hünkâra karşı bağırıp çağırdı. Deli Hünkâr da hiddetlendi. Belkıs Sultan’a düşman olan Kösem Valide Sultan, Padişahı teşvik ve tahrik etti. Nakkaş Paşa idam edilerek bütün malına el konuldu. Belkıs Sultan da saraydan atıldı.”

      “Allah, Allah!”

      “Şimdi düşünelim. Eğer Maksut Paşa o iftiraları yapmamış olsaydı, Nakkaş Paşa asılır mıydı? Ben de satılır mıydım?”

      “Doğru, СКАЧАТЬ