Название: Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler
Автор: David S. Kidder
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-57-3
isbn:
Akhenaton bu yeni inanca samimiyetle bağlanmıştı. Diğer yandan yeni dinin çok önemli politik sonuçları da oldu. Rahiplerin geleneksel olarak sahip oldukları, tanrılar ve insanlar arasındaki aracılık rolünün ortadan kalkması ve Akhenaton’un sadece kendisinin Aton’la iletişim kurabileceğini iddia etmesi ruhban sınıfının gücünü azalttı. Böylelikle kendi otoritesi de güçlenmiş oldu. Egemenliğini pekiştirmek için çölün ortasında Akhetaten adını verdiği yeni bir şehir inşa ettirdi. Daha sonra Mısır’ın başkentini Teb’den buraya taşıdı.
Ne var ki nüfusun büyük çoğunluğu kralın on yedi yıllık hükümranlığı boyunca yeni dini tam olarak benimsemedi. Firavunun ölümünün ardından çocuk firavun Tutankhaten ruhban sınıfından gelen baskılara boyun eğerek eski tanrıları diriltti ve Teb’i yeniden başkent yaptı. Birkaç yıl içerisinde Mısırlılar Atenizmi tamamen reddettiler ve putkırıcı firavundan geriye kalan tüm eserleri imha ettiler.
Yine de Akhenaton günümüze kadar bir yenilikçi olarak anılmaya devam etmiştir. Yarattığı din ise pek çokları tarafından tek tanrılı dinlerin atası olarak kabul edilmektedir.
1- Akhenaton kendi isteği üzerine dönemin sanat eserlerinde kısa gövdeli, uzun kollu, uzun boyunlu ve uzun kafalı olarak resmedilmiştir. Bu ilginç durum, kimi uzmanların Akhenaton’un Marfan sendromu adı verilen bir genetik bozukluktan muzdarip olduğunu iddia etmesine sebep olmuştur.
2- Akhetaten, “Aten’in ufku” anlamına gelmektedir.
3- Atenizmin bırakılmasından sonra çocuk kral Tutankhaten “Aten’in Yaşayan İmajı” anlamına gelen isminden vazgeçti. Daha ziyade sonradan benimsediği “Tuhankhamen” ismi ile tanınmaktadır.
Nebukadnezar
2. Nebukadnezar (MÖ 630-561), İncil’de Kudüs’ü fetheden zalim kral olarak tasvir edilmektedir. İlk Tapınak’ı yıkmış ve Yahudiler’i Babil’e sürmüştür. “Yeremya Kitabı”nda bu dönemde yaşananlar son derece keskin metaforlarla anlatılır: “Babil kralı Nebukadnezar beni mahvetti. Bana eziyet etti. Beni boş bir vazoya döndürdü, bir ejderha gibi yutuverdi beni. Benim etimle karnını doyurdu. Beni sürgüne gönderdi.”
Eski Ahit’teki başlıca kötü karakterlerden biri olan Nebukadnezar, MÖ 598’de Yahudi kralı Jehoiakim’i yenilgiye uğrattığı için Yahudilerin nefretini kazanmıştır. Daha sonra Yahudiliği ortadan kaldırmak için binlerce Yahudi’yi esir almış ve onları kendi başkentine sürgüne göndermiştir. Bu döneme dinler tarihinde “Babil Esareti” adı verilmektedir.
Seküler tarihin Nebukadnezar’a ilişkin yazdıklarında ise farklı nüanslara rastlamak mümkündür. Nebukadnezar’ın Mısır’dan günümüz Türkiye’sine uzanan askeri fetihlerinin yanı sıra Babil’in Asma Bahçeleri’ni yaptırdığına inanılmaktadır. Büyük bir mühendislik becerisi ile yapılan bahçeler antik dünyanın yedi harikası arasında yer almaktadır. Çok büyük ihtimalle Nebukadnezar’ın karısı için bir hediye olarak inşa edilmiştir. Yapay bir sulama sistemi ile birbirlerine bağlanmış basamaklı bahçelerden oluşmaktadır. Bahçeler daha sonra bir depremde hasar görmüş ve geriye hiçbir iz kalmamıştır. Babil Bahçeleri’nin bir zamanlar günümüz Bağdat’ının güneyinde yer aldığı düşünülmektedir.
İncil’deki anlatılar Nebukadnezar’ın ömrünün sonuna doğru aklını yitirdiğini ileri sürer: “İnsanlıktan çıkarak, öküzler gibi ot yemeye başlamıştır. Vücudu çiy taneleri ile ıslanmış, saçları kartal tüyüne dönmüştür. Tırnakları kuşların pençeleri gibi olmuştur.” MÖ 561’de öldüğü tahmin edilmektedir.
1- Efsaneye göre Nebukadnezar, Babil Bahçeleri’ni bir Med prensesi olan ve memleketindeki bahçe ve ormanların hasretini çeken eşi için inşa ettirmiştir.
2- 1999 yılında gösterime giren Matrix filminde, Morpheus (Laurence Fishburne – 1961) tarafından kullanılan hava taşıtının adı “Nebukadnezar”dır.
3- Nebukadnezar Akadça bir kelime olan Nabu-Kudurri-Usur’dan türemiştir. “Nebo, varislerime göz kulak ol” anlamına gelir. Orta Doğu’da büyük bir yaygınlık kazanmış olmasına rağmen, Akadça MS 1. yy’a gelindiğinde ortadan kalkmıştır.
Heraklit
Antik Yunan filozofları arasındaki en önemli tartışma konularından biri de maddeleri oluşturan asıl elementin ne olduğuydu. Thales (MÖ 620-546) gibi kimi filozoflara göre evrendeki maddelerin temel kaynağı suydu. Anaximenes’in (MÖ 585-528) başını çektiği bazılarına göreyse temel element havaydı.
Efesli zengin bir aristokrat olan Heraklit’e (MÖ 540-480) göreyse temel element ateşti. İronik bir biçimde Heraklit’in yazdıkları yurttaşları tarafından büyük bir düşmanlıkla karşılanmış ve eserleri ateşte yakılmıştır. Heraklit ateşin doğanın temel yapıtaşı olduğuna inanıyordu. Ona göre tüm diğer maddeler ondan türemişti.
Heraklit’in yaşamı hakkında pek az şey biliyoruz. Bugüne kadar gelebilen çalışmalarından diğer Yunanlıları, özellikle de günümüzde Türkiye sınırları içerisinde kalan zengin liman kenti Efes’te yaşayan komşularını küçümsediği anlaşılmaktadır. (Bir yazısında hemşehrilerinden bahsederken “Efes’in yetişkin erkekleri kendilerini asmak için ellerinden ne gelirse yaparlar” demektedir).
Heraklit evrenin oluşumu ile ilgili tartışmaların önemli felsefi sonuçları olduğuna inanmaktadır. Ona göre dünya ateşten yapılmıştır ve bu yüzden de sürekli değişmektedir. Dünyanın sürekli bir akış halinde olduğu düşüncesi, onun felsefesinin en temel noktalarından birisini oluşturmaktadır.
“Dünya” diye yazar “yaşayan bir ateştir.” Değişmeyen yegane şeyin değişim olduğunu düşünür. Bu fikir onu diğer Antik Yunan filozofları ile karşı karşıya getirecektir. Zira pek çokları mutlak gerçeğin arayışındadır. Değişimin kaçınılmaz ve sürekli olduğuna inandığı için insanların kendi kendilerini yönetemeyeceğini ve katı kurallarla doğru yöne sevkedilmeleri gerektiğini ileri sürmüştür. “Eşeklerin gözü altında değil samandadır,” diye yazmış ve insanların iyi şeyler yapmaları için sürekli dürtülmeleri gerektiğini ileri sürmüştür.
Hayatının son yıllarını çeşitli şifalı otlar ve çimen yiyerek ve insanlardan kaçarak geçiren Heraklit 60 yaşında ölmüştür. Ne var ki çalışmaları, aralarında Platon’un (MÖ 429-347) da bulunduğu kendinden sonraki filozoflara ölümünden sonra da meydan okumaya devam etmiştir. Nitekim geleceğin filozofları Heraklit’in teorilerinin yanlışlığını ispat etmek için büyük bir çaba harcayacaktır.
Elementler meselesinde ise en sonunda bir uzlaşma sağlanmış ve evrenin dört temel elementten oluştuğu iddia edilmiştir: toprak, su, hava ve ateş. Bu düşünce modern kimyanın ortaya çıktığı zamana kadar yüzyıllar boyunca hakimiyetini korumuştur.