Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler. David S. Kidder
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler - David S. Kidder страница 2

Название: Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler

Автор: David S. Kidder

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-57-3

isbn:

СКАЧАТЬ tarafından yapılan düşünsel eylemdi.

      Thales bir tüccar ve zeytinyağı üreticisiydi. Sık sık Yakın Doğu’ya ve Milet’le ticari ilişkileri bulunan Mısır’a gidiyordu. Büyük ihtimalle Babil’e de gitmiş ve burada tutulmayı önceden tahmin etmesini mümkün kılan Babil Astronomisi’ni öğrenmişti.

      Milet’e döndüğü zaman Thales bir felsefe okulu kurdu. Bu okul aralarında Anaximander (MÖ 610-546) ve Anaximenes’in de (MÖ 585-525) bulunduğu pek çok önemli düşünürü yetiştirecekti. Bilimsel ve felsefi çalışmalarına ek olarak Thales krallara askeri danışmanlık da yapmıştır. Komşusu Lidya Persler’e yenildikten sonra Milet’in bağımsızlığını koruyabilmiş olmasında Thales’in önerileri büyük rol oynamıştı.

      Hemen hemen 60 yaşlarındayken beklenmedik bir şekilde öldü. Söylendiğine göre bir jimnastik gösterisini izlerken bir anda hayatını kaybetmiştir.

Ek Bilgiler

      1- Thales dünyanın sudan yapıldığını ve maddenin tüm biçimlerinin sudan kaynaklandığına inanıyordu.

      2- Antik Miletos kazı alanı günümüzde Türkiye sınırları içerisinde yer almakta ve Milet adıyla anılmaktadır.

      3- Bir rivayete göre Thales Mısır’a geometri öğrenmek için gider. Gölgelerinin uzunluğundan yola çıkarak piramitlerin yüksekliğini doğru hesaplaması ev sahiplerinin hayranlığını kazanmasını sağlayacaktır.

      İmhotep

      Pek çok tıp tarihinde Yunanlı doktor Hipokrat (MÖ 460-375) tıbbın babası olarak anılır. Ne var ki onun doğumundan 2000 yıl önce Mısırlı bir mimar ve rahip olan İmhotep, veremden diş ağrısı ve kireçlenmeye kadar pek çok hastalık için tedaviler geliştirmiştir.

      Gerçekten de MÖ 2650 yıllarında Mısır’da yaşayan İmhotep tarihin ilk doktoru olarak kabul edilmektedir. Firavun Djoser’in üst düzey bir yetkilisi olan İmhotep yüzlerce hastalığı kayıt altına almıştı. Ölümünden binlerce yıl sonra bile tanrılar kadar saygı gören usta bir şifacıydı.

      Aynı zamanda firavunun mimarı olarak ilk Mısır piramidini de o tasarlayıp inşa etmiştir. Yaklaşık 61 metre uzunluğundaki bu basamaklı yapı Djoser’in mezarıydı. O zamana kadar yapılmış en büyük yapılardan biri olan “Basamaklı Piramit” bugün Kahire’nin güneyinde yer almaktadır.

      Halktan biri olarak dünyaya gelen İmhotep, Heliopolis’teki tapınakta yüksek rahip oldu. Burası Mısır’ın dini başkenti olarak kabul ediliyordu. İmhotep burada daha sonra firavunun veziri ve en güçlü danışmanı konumuna gelecekti.

      İmhotep’in papirüslere yazıldığı düşünülen tıbbi tedavileri, tıbbi şifacılık tekniklerini hurafelerden ayırmaya dönük ilk girişim olarak kabul edilmektedir. Bunlar İmhotep’in ölümünden sonra çoğaltılarak nesilden nesile aktarılmıştır. İmhotep yüzlerce farklı hastalık için tedaviler geliştirmişti. Antik Mısırlılar yaraların balla tedavi edilebileceğine, kerevizin romatizmayı azaltacağına ve sarısabır ağacının cilde iyi geldiğine inanırlardı. İmhotep’in geliştirdiği tedavi yöntemlerinin bazıları modern araştırmacılar tarafından da onaylanmıştır. Akasyanın soğuk algınlığı belirtilerini azaltması İmhotep’in modern tıp tarafından onaylanan tedavi yöntemlerinden birisidir.

      Ölümünden sonraki yüzyıllarda iyileştirici gücü dolayısıyla İmhotep’e tapılmaya başlanmış, MÖ 525 yılında Antik Mısır tapınağında resmen Tanrı kabul edilmiştir.

Ek Bilgiler

      1- 1932 yapımı korku filmi The Mummy’e (Mumya) ilham kaynağı olan İmhotep, film sayesinde ününe ün katmıştır. Kaybettiği aşkı için yeniden hayata dönen İm-ho-tep karakterini Boris Karloff’un (1887-1969) canlandırdığı film, 1999 yılında yeniden çevrilmiştir. Filmin yeni versiyonunda İmhotep Arnold Vosloo (1962- ) tarafından canlandırılmıştır.

      2- İmhotep ismi Antik Mısır dilinde “Barışla Gelen” anlamına gelmektedir.

      3- İmhotep’in tasarladığı “Basamaklı Piramit” Giza’daki meşhur Büyük Piramit’e model teşkil etmiştir. Firavun Khufu’nun (MÖ 2609-2556) mezarı olarak yüz yıl sonra inşa edilen Büyük Piramit yaklaşık 4000 yıl boyunca insanlar tarafından inşa edilen en uzun yapı unvanını korumayı başarmıştır. Ancak Orta Çağ’da inşa edilen Avrupa katedralleri Büyük Piramit’i aşmayı başarabilmişlerdir.

      Amenpanufer

      Cüretkar bir hırsız olan Amenpanufer, MÖ 1111 yılında Mısır firavunlarının mezarlarını yağmalarken suç üstü yakalanmıştı. Mezar soygunculuğu Antik Mısır’da ciddi bir suç olarak kabul ediliyordu. Amenpanufer’in yakalanışı, işkenceyle sorgulanması ve suçunu itiraf etmesi insanlık tarihinin kayıt altına alınan ilk davaları arasında yer almıştır. Yargılama sürecinde yaşananlar tarihçiler tarafından Mısır devletinin zayıflamasının önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Öyle ki bu devlet artık kralların mezarlarını bile koruyamamaktadır.

      Mahkeme kayıtlarına göre Amenpanufer Teb yakınlarındaki taş ocaklarında çalışan bir işçiydi. Çetesinde yer alan yedi suç ortağı ile birlikte pek çok Mısır firavununun gömülü olduğu Krallar Vadisi’nde yer alan mezarlara gizlice girmiş ve hanedan üyelerinin mumyalarıyla birlikte gömülmüş olan altın ve mücevherleri çalmışlardı.

      Mezarları yağmalamak çok büyük bir suç olsa da, bu suçu işleyenler sadece Amenpanufer ve çetesi değildi. Krallar Vadisi’nde çalışan pek çok sanatçı ve zanaatkar bir şekilde hırsızlığa bulaşmıştı. Özellikle 9. Ramses, çalışanların maaşlarını ödeyemeyince hırsızlık çok büyük bir yaygınlığa ulaşmıştı. Nitekim Amenpanufer mezar soygunculuğunu tutuklanmadan yıllar önce bir “alışkanlık” haline getirdiğini itiraf etmişti.

      Anlaşılan dönemin otoritelerinin büyük bölümü meselenin gerçek boyutları ile yüzleşmek istemiyordu. Yargılanması sırasında Amenpanufer daha önce de iş üzerindeyken yakalandığını ama kendisini serbest bırakması için yerel bir memura rüşvet verdiğini itiraf etmişti. Ünlü yağmacının yakalanması ancak mezar soygunculuğunu araştırmak için firavun tarafından bir kraliyet komisyonu kurulduktan sonra mümkün olabilmişti.

      Amenpanufer 500 yıl önce hüküm sürmüş olan Kral 2. Sobekemsaf’a ait mezarı yağmaladığını kabul etmişti. İtirafı öncesinde işkence görmüş ve sonrasında suçu nasıl işlediğini bütün ayrıntıları ile anlatmıştı. Papirüslere yazılmış olan yargılama kayıtlarına ancak 19. yy’da ulaşılabildi.

      Hikayenin bundan sonrasında Amenpanufer’in başına nelerin geldiği tam olarak bilinmemektedir. Mısırlılılar mezar soygunculuğunu tanrılara karşı işlenen bir suç olarak görüyorlardı. Bu nedenle suçlulara verilen cezalar da genel olarak son derece ağırdı. Amenpanufer’in başına her ne gelmiş olursa olsun bunun son derece korkunç olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Nitekim bu olaydan otuz yıl kadar sonra mezar soygunculuğu ile suçlanan bir adam şöyle demiştir: “Hırsızların başına neler geldiğini ve çektikleri acıları gördüm. Böyle bir şeye tanıklık ettikten sonra benzer bir ölümü nasıl göze alabilirim?”

Ek СКАЧАТЬ