Название: Çingene Masalları
Автор: Francis Hindes Groome
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-605-7605-81-8
isbn:
“Ölümün de yaşlılığın da olmadığı o yeri arıyorum.”
Çocuk, “Burada ölüm de yok yaşlılık da,” demiş. “Ben Rüzgârım.”
Peterkin bunun üzerine, “Buradan asla ama asla ayrılmayacağım,” demiş. Yüz yıl boyunca orada yaşamış ve hiç yaşlanmamış.
Delikanlı orada yaşarken Altın ve Gümüş dağlarına avlanmaya gidiyormuş ama av etlerini eve nadiren getirebiliyormuş.
Rüzgâr ona demiş ki: “Peterkin, Altın dağlarına git, Gümüş dağlarına git ama sakın Pişmanlık dağlarına ve Keder vadisine gitme.”
Peterkin ona kulak asmayarak Pişmanlık dağına ve Keder vadisine gitmiş. Keder onu ele geçirmiş. Delikanlı, gözlerinde yaş kalmayıncaya kadar ağlamış.
Ardından Rüzgâr’a gitmiş. “Ben babama döneceğim, burada daha fazla kalamam,” demiş.
“Gitme, baban öldü, abilerin bıraktığın evde değiller. Bir milyon yıl gelip geçti o zamandan beri. Babanın sarayının nerede olduğu bile bilinmiyor artık. Üzerine kavunlar ekmiş olmalılar. O taraftan geçeli bir saat oldu daha.”
Ama delikanlı oradan ayrılmış. Bakırdan sarayı olan kızın yanına varmış. Geride tek bir çubuk kalmış, kız onu kesip yaşlanmış. Oğlan kapıyı çalınca çubuk düşmüş ve kız ölmüş. Oğlan kızı gömüp yeniden yola düşmüş. Koca ormandaki kuşlar kraliçesinin yanına gitmiş. Tek bir dal kalmış geride ama kırılganmış.
Kraliçe onu görünce, “Peterkin, hâlâ gençsin,” demiş.
Peterkin de ona, “Bana burada kalmamı söylediğini hatırlıyor musun?” diye sormuş.
Kuşlar kraliçesi dala basınca dal kırılmış. Kraliçe de düşüp ölmüş.
Peterkin babasının sarayının olduğu yere gelip etrafına bakınmış. Ortada ne saray varmış ne başka bir şey. Peterkin hayrete düşmüş. “Tanrım, sen ne kudretlisin!” Yalnızca babasının kuyusunu tanıyabilmiş. Yanına gitmiş. Cadı olan kız kardeşi onu görünce, “Uzun zamandır seni bekliyorum köpek,” demiş. Abisini yemek için üzerine saldırmış ama Peterkin istavroz çıkarınca yok olmuş.
Peterkin oradan da ayrılmış ve birden sakalı beline dek inen yaşlı bir adama rastlamış. “Kızıl Kral’ın sarayı nerede? Ben onun oğluyum.”
“Nasıl yani?” demiş ihtiyar adam. “Sen bana onun oğlu olduğunu mu söylüyorsun? Babamın babası Kızıl Kral’dan bahsederdi bana. Onun şehri artık yok. Ortada olmadığını görmüyor musun? Bir de gelmiş bana Kızıl Kral’ın oğlu olduğunu söylüyorsun.”
“Babamın yanından ayrılmamın üzerinden yirmi yıl bile geçmedi ihtiyar ama sen bana babamı tanımadığını söylüyorsun.” (Evinden ayrılalı bir milyon yıl olmuştu aslında.) “İnanmıyorsan düş peşime.”
Taştan sandığın olduğu yere gitmiş. Zeminin yalnızca bir karış altındaymış ama para dolu sandığa ulaşması iki gün sürmüş. Sandığı dışarı çıkarıp açtığında bir köşede ölüm, diğer köşede yaşlılık inliyormuş.
Yaşlılık demiş ki: “Yakala şunu ölüm.”
“Kendin yakala.”
Yaşlılık onu önden tutmuş, ölüm de arkadan.
İhtiyar adam, Peterkin’i düzgünce gömmüş ve başına bir haç dikmiş. Sonra parayı ve atı kendine almış.
Gebelik Elmaları
Bir zamanlar bir kral ve bir kraliçe varmış. On altı yıldır çocukları olmuyormuş. Kral artık umudunu kesmeye başlamış. Çocukları olmadan ne yapacaklarını düşünerek ağlayıp sızlanıyormuş. Bir gün Kral Kraliçe’ye, “Kraliçem, seni bırakıp uzaklara gideceğim. Döndüğümde bir oğlan doğurmamış olursan bil ki seni ya ellerimle öldüreceğim ya da uzaklara göndereceğim ve bundan sonraki hayatımı sensiz yaşayacağım,” demiş.
Bu sırada başka bir kral da ona gelip onunla savaşması için meydan okumuş. Eğer onunla savaşmaya gelmezse bizzat gelip onu tahtında öldüreceğini söylemiş. Kral Kraliçe’ye, “Savaşmam için meydan okundu. Eğer bir oğlum olsaydı o giderdi ben evde mi kalırdım?” demiş.
Kraliçe, “Ah, Kralım, Tanrı bize erkek evlat vermemeyi seçmişse ben ne yapabilirim? Elimden ne gelir?” demiş.
Kral, “Bana Tanrı’dan bahsetme,” demiş. “Geldiğimde bir oğlan doğurmadığını görürsem seni öldüreceğim.”
Kral yola koyulmuş.
O sırada yüce Tanrı ve Aziz Peter, Kraliçe için ne yapabileceklerini konuşuyorlarmış. Tanrı, Peter’a, “Al bakalım Peter. Bu elma ile aşağı in, Kraliçe’nin penceresinin önünden geçerken de elmam var, kim ki bu elmadan yerse gebe kalır, diye haykır. Seni duyacak. Kral’ın geri dönüp onu öldürmesi çok üzücü olur Peter.”
Aziz Peter elmayı alıp aşağı inmiş ve Tanrı’nın dediklerini yapmış. Kraliçe’nin penceresi önünde bağırmış. Kadın onu duyup dışarı çıkmış, adamı yanına çağırmış ve “Bu elma için ne kadar istersin?” diye sormuş.
“Çok para isterim,” demiş Aziz Peter. “Bana bir kese para ver.”
Kraliçe para kesesini adama verip elmayı almış ve yemiş. Yer yemez de gebe kalmış. Aziz Peter para kesesini orada bırakmış. Zaman akıp gitmiş. Kraliçe’nin doğum yapacağı gün yaklaşmış. Derken tam da eşinin savaştan galip döndüğü gün bir oğlan doğurmuş. Kral eve gelip de Kraliçe’nin ona bir oğlan doğurduğunu görünce şarap dükkânına gidip sarhoş olana kadar içmiş. Oradan dönerken kapıda düşüp ölmüş. Oğlan bunu duyunca annesinin kollarından ayrılmış ve şarapçıyı bir darbeyle öldürüp evine dönmüş. Halk ve soylular onu dikkatle izleyip kahramanlığına hayran olmuş. Ama üzerinde kötü gözler de varmış. Üç gün hasta yattıktan sonra nazardan ölmüş.
Üçüncü Bölüm
BUKOVİNA ÇİNGENE MASALLARI
Her Şey Aydınlandı
Karınca yuvasındaki karıncalar kadar çok çocuğu olan bir adam varmış. Kızlarından üçü mısır toplamaya gitmiş. O sırada imparatorun oğlu oradan geçiyormuş. En büyük kız, “İmparator benimle evlenirse tek bir ip yumağından, tüm ordusuna yetecek kıyafet dikerdim,” demiş. Ortanca kız, “Ben tek bir somunla bütün ordusunu beslerdim,” demiş. En küçük kız ise, “Benimle evlenirse ona zeki ve güzel ikiz çocuklar doğururdum. Saçları altın, dişleri inci gibi olurdu,” demiş.
Prensin hizmetkârı onları duymuş ve hemen СКАЧАТЬ