Çin masalları. Frederick Herman Martens
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çin masalları - Frederick Herman Martens страница 9

Название: Çin masalları

Автор: Frederick Herman Martens

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-29-0

isbn:

СКАЧАТЬ öğretti ve muhafızın yazıya döktüğü beş bin kelimelik öğretisini bıraktı. Böylece ortaya çıkan kitap Tao Te Ching, yani Yol ve Erdemin Kitabı’ydı idi. Laozi bu olayın ardından insanların gözle göremeyecekleri haline büründü. Ancak geçit muhafızı, onun öğretilerini izledi ve ölümsüzler arasında yerini aldı.

      Taocular, Laozi’nin Batı’ya yolculuğunun (birçok kişiye göre yalnızca Laozi’nin bir reenkarnasyonu olan) Buda’nın doğumundan önce gerçekleştiğini savunmayı severler. Hangu Geçidi’nin muhafızından, Liezi ve Zhuangzi metinlerinde Guan Yin Şi adıyla bahsedilmektedir.

      Yaşlı Adam

      Bir zamanlar Huang An isimli bir adam yaşardı. Seksen yaşını aşmış olmalıydı ancak genç biri gibi görünürdü. Zincifreyle geçimini sağlar, hiç kıyafet giymezdi. Kış aylarında bile kıyafetsiz dolaşırdı. Yaklaşık bir metre uzunluğundaki bir kaplumbağaya binerdi. Bir keresinde şöyle soruldu: “Acaba bu kaplumbağa kaç yaşındadır?” Adam cevap verdi: “Fu Şi balık ağlarını ve yılanbalığı tuzaklarını icat ettiğinde bu kaplumbağayı yakalayıp bana verdi. O zamandan beri düz kabuğunun üzerine oturuyorum. Bu yaratık güneş ve ayın ışığından korkar, bu yüzden kafasını yalnızca iki bin yılda bir dışarı çıkarır. Bu hayvanı aldığımdan beri kafasını beş kere dışarı çıkardı.” Bu sözleriyle birlikte kaplumbağasını sırtına alıp gitti. Ardından adamın on bin yaşında olduğuna dair efsaneler ortaya çıktı.

      Zincifre, yaşam iksirinin hazırlanmasında sıklıkla kullanılır. Fu Şi “yaşam üreten nefes” olarak bilinir. Kaplumbağalar çok uzun yıllar yaşar.

      Sekiz Ölümsüz I

      Sekiz Ölümsüz’ün göklerde yaşadığına dair bir efsane vardır. İlkinin ismi Zhongli Kuan’dır. Han Hanedanı döneminde yaşayıp altın zincifrenin yani felsefe taşının büyüsünü keşfetmiştir. Civayı eritip kurşunu pişirir ve onları sarı altınla beyaz gümüşe dönüştürebilirdi. Ayrıca insan formundayken havada süzülebilirdi. Kendisi, Sekiz Ölümsüz’ün başıdır.

      İkincisinin adı Zhang Guo’dur. Zamanın başlangıcında gizli bilgeliği elde etmiştir. Onun aslen insana dönüşmüş beyaz bir yarasa olduğu söylenir. Tang Hanedanı’nın ilk günlerinde sırtında bambu davulu olan beyaz sakallı yaşlı bir adam Çangan kentinde siyah bir eşeği ters oturmuş halde sürerken görülmüştü. Davulunu çalıp şarkı söyler ve kendini yaşlı Zhang Guo olarak tanıtırdı. Başka bir efsane ise yanında her zaman bir günde bin altı yüz kilometre gidebilen beyaz katırıyla dolaştığını anlatır. Gideceği yere vardığında hayvanı katlayıp bavuluna yerleştirirdi. Tekrar ihtiyacı olduğunda da hayvanın ağzına su serpiştirirdi ve katır ilk haline geri dönerdi.

      Üçüncüsü ise Lu Yan ya da Lu Dongbin (Dağ Konuğu) adındadır. Gerçek adı Li’ydi ve yönetimdeki Tang Hanedanı’na mensuptu. Ancak İmparatoriçe Wu tahtı ele geçirip neredeyse son kişiye kadar Li ailesini yok ettiğinde karısıyla birlikte dağların derinliklerine kaçtı. İsimlerini Lu olarak değiştirdiler. Kayalıklardaki mağaralarda gizlenerek yaşadıkları için kendine Dağ Konuğu ya da Kayalıkların Misafiri adını verdi. Havayla beslendi ve hiç ekmek yemedi. Çiçeklere çok düşkündü. Zamanla gizli bilgeliğe erişti.

      Başkent Loyang’da şakayıklar bolca çiçeklendi. Orada kendini güzel bir kıza dönüştüren bir çiçek perisi yaşardı ve Dağ Konuğu, Loyang’a geldiğinde onunla sohbet ederdi. Birdenbire yakışıklı bir genç kılığına girmiş olan Sarı Ejderha yanlarına gelip çiçek perisiyle alay etti. Dağ Konuğu öfkelendi ve uçan kılıcını fırlatıp ejderhanın kafasını kesti. O andan itibaren yeniden geçici hazların ve ölümün dünyasına döndü. Gündelik hayatın tozuna gömüldü ve bir daha üst bölgelere kanatlanamadı. Daha sonra kurtarıcısı Zhongli Kuan’la tanışıp Ölümsüzler’in saflarına kabul edildi.

      Söğütelfi onun öğrencisiydi. Bu, güneş ışınlarının ve ay ışıklarının en ruhani güçlerini kendine çekip böylece insan şeklini alabilmiş yaşlı bir söğüt ağacıydı. Yüzü mavi, saçları kızıldı. Dağ Konuğu onu öğrencisi olarak kabul etti. Daha sonraki dönemlerin imparatorları ve kralları Kayalıkların Misafiri’ne saf güneşin atası ve efendisi olarak saygı duydular. Halk arasında Büyükbaba Lu olarak tanınır. Çok bilge ve güçlüdür. Bu yüzden insanlar hâlâ kehanet almak üzere akın akın Büyükbaba Lu’nun tapınağına gelir ve iyi şans için dualar ederler. Giriştiğiniz bir işte başarılı olup olmayacağınızı öğrenmek istiyorsanız tapınağa gidip bir tütsü yakın ve başınızı yere eğin. Sunak üzerinde birkaç düzine şans çubuğu olan bambu bir kadeh göreceksiniz. Dizlerinizin üzerindeyken çubuklardan biri düşene kadar kadehi sallamalısınız. Çubuğun üzerinde bir sayı yazıyor olacak. Ardından o sayı Kehanet Kitabı’nda bulunmalı, karşılık geldiği dörtlük okunmalıdır. Haber verilen talih ve felaketlerin kehanetteki gibi gerçekleştiği söylenir.

      Dördüncü Ölümsüz de Cao Guojiu’dur (Devletin Dayısı Cao). Bir zamanlar ülkenin hükümdarı olan İmparatoriçe Cao’nun küçük kardeşiydi. Bu sebeple kendisine Devletin Dayısı deniyordu. İlk gençliğinden beri gizli bilgeliğin hayranıydı. Servet ve itibar onun için toz zerreleri kadar değersizdi. Ölümsüz olmasına yardım eden Zhongli Kuan’dı.

      Beşincisinin adı Lan Kaihe’dir. Gerçek ismi, yaşadığı dönem ya da ailesi hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Sıklıkla pazar yerinde yırtık mavi bir kıyafet ve ayakkabısının tekini giymiş, bir odun kütüğüne vurup hayatın anlamsızlığıyla ilgili şarkılar söylerken görülürdü.

      Altıncı Ölümsüz Li Tieguai (Demir Koltuk Değnekli Li) diye bilinir. Genç yaşta ailesini kaybetti ve ağabeyinin evinde büyütüldü. Yengesi ona çok kötü davranıp asla yeterli yiyecek vermedi. Bu sebeple tepelere kaçıp gizli bilgeliği öğrendi.

      Bir keresinde kardeşini görmeye geldiğinde yengesine şöyle dedi: “Bana yiyecek bir şeyler ver!” Kadın evde yakacak hiç odun olmadığını söyledi. Li şöyle cevapladı: “Sadece pirinç hazırlaman gerekiyor. Odun yerine bacağımı kullanabilirim, fakat ateşin bana zarar verebileceğini söylememelisin. Söylemezsen, zarar gelmeyecek.”

      Yengesi, hünerlerini görmek istediği için bir kaba pirinç döktü. Li bacaklarından birini kabın altına uzatıp yaktı. Alevler yükseldi ve bacağı kömür gibi yandı.

      Pirinç neredeyse kaynamışken yengesi şöyle dedi: “Bacağın zarar görmeyecek mi?”

      Li öfkeyle yanıtladı: “Hiçbir şey söylememen için seni uyarmadım mı? O zaman zarar gelmeyecekti! Şimdiyse bacaklarımdan biri sakatlandı.” Bu sözleriyle birlikte demir bir ocak maşasını alıp kendisi için koltuk değneği haline getirdi. Sonra da sırtına bir sukabağı asıp şifalı otlar toplamak için tepelere gitti. Demir Koltuk Değnekli Li olarak bilinmesinin sebebi budur.

      Ayrıca onun hakkında, ustası Laozi’yi görmek için zihinsel olarak sık sık göklere yükselme alışkanlığı olduğu da anlatılır. Gitmeden önce bedenine ve içindeki ruha göz kulak olması için bir öğrencisine emir verirdi ki böylece ruh kaçıp СКАЧАТЬ