Название: Bir zamanlar dünya düzken
Автор: Graeme Donald
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-82-5
isbn:
“Chattanooga”
Binlerce Amerikalı ve Avrupalı kadının gerçekten de kalpleri hazla çarpıyordu; erkeklerse mumlanmış bıyıklarını buruyor ve kadınların sorunları hakkında homurdanmaya devam ediyordu. Geçen yüzyıla kadar, binlerce kadın düzenli olarak doktorlar tarafından tatmin edilirken kocalarının bundan bihaber olması modern okuyucuya inanılmaz gelebilir. Fakat o zamanlarda pek çok erkek, doktorlar da buna dahil, kadın cinselliği konusunda cahildi. Erkekler seksin keyfini çıkarırken kadınlar bu duruma hoşgörüyle yaklaşıyordu; dünyanın doğal düzeni böyleydi. Dolayısıyla kadınların tuhaf doktor destekli haz nöbeti ya da Chattanooga “choo-choo”ya neden rağbet gösterdiğini anlamak zor değil.
Tüm bu perküsleme faaliyeti, tıbbın köhne ve sinsi yan etkisi olarak görülmüyordu. Bugün hâlâ doktorlar arasında prestijli bir kılavuz kabul edilen The Merck Manual yirminci yüzyıldaki ilk baskısında “kadın histerisini” tıbbın kabul ettiği bir durum olarak ele alıyordu. Elle ya da mekanik yollarla olması fark etmeksizin, “pelvik masaj” tek etkili tedavi yöntemi olarak tavsiye ediliyordu. Aynı el kılavuzunun cinsel uyarılmadan “gereğinden çok haz” duyan kadınların ya da aşırı arzu gösteren kadınların klitorisindeki hissin sülfürük asit kullanılarak ortadan kaldırılabileceği tavsiyesinde bulunması, hiç kimsenin, yirminci yüzyılın başında bile, bu perküsleme konusunun cinsel bir boyutu olacağını düşünmediğinin kanıtıydı.
1920’lere gelindiğinde tıbbi mastürbasyonu kadınlara tedavi yöntemi olarak reçete etme uygulaması son bulmuştu; kadınların perküsleri artık elle ve pille çalışan aletlerdi. Onlar da büyümekte olan porno film endüstrisinde düzenli olarak boy göstermeye başlayınca saygınlığını kaybetmişti. Ve nihayet 1952 yılında histeri, ona eşlik eden tüm semptomlarıyla birlikte, tanımlanmış tıbbi rahatsızlıklar listelerinden kaldırılmış bulunuyordu.
Duman ve Titremeler
Tütün, adını Karayip dilinin erken dönemlerinde puronun (bu isim aynı zamanda puro şeklindeki Tobago adasına da adını vermiştir) karşılığı olarak kullanılan kelimeden almaktadır ve Avrupa’ya ilk olarak Amerika kıtasından 1518 civarında İspanyollar tarafından getirilmiştir. Bu konudaki efsanelerin söylediği gibi Sir Walter Raleigh tarafından getirilmemiştir. Tütün, Batı’ya insanlara rahatsızlık veren pek çok şeyi iyileştirebilecek tıbbi bir mucize olarak ilk tanıtıldığında memnuniyetle karşılandı.
Tehlikeli ot hemen, müthiş bir bitkisel ilaç olarak ithalatçılar tarafından göklere çıkarıldı.Yerli tedarikçilerin tütün dumanı lavmanlarının faydalarını metheden hikâyelerini paylaşarak bunun nasıl krallara yaraşır bir madde olduğu konusunda İspanyol ve Portekiz sarayları eşrafının gözlerini boyadılar. Avrupalılar uygulamayı coşkuyla benimsedi. O dönemde “glyster” olarak anılan duman lavmanı tedavisi, tüm kıtada popülerlik kazanarak on dokuzuncu yüzyılın ortasına kadar bu popülaritesini korudu.
Tütünün faydasının olup olmadığı meselesi, İspanyol hekim ve botanikçi Nicolás Monardes’in (1493-1588) bulgularıyla önemli oranda destekleniyordu. Monardes’in tütünün (kabızlıktan epilepsiye kadar) çeşitli sorunların tedavisinde kullanımına ilişkin kitabı, üç parça olarak 1565’ten 1574’e kadar yayımlandı. Monardes’in keşifleri sonucunda, duman püskürtme uygulaması bir dizi hastalığın tedavisinde kullanıldı; kulak ağrısından şikayetçi olanların kulaklarına tütün dumanı üflendi, sinüzit sorunu olanlar dumanı burunlarından aldı ve mide-bağırsak sorunları olanlar da tamamıyla başka bir rotadan dumanı içlerine çektiler. Ancak çok önemli bir bilgi çeviride kaybolmuştu: Yerli tütün satıcıları aslında, tütünü sadece atlarının kabızlık sorunlarının tedavisinde kullanmışlardı.
Tütün karşıtı aktivistler için biraz şaşırtıcı olabilir; ama hakikat şu ki, tarihteki ilk ulusal sigara karşıtı programın arkasındaki itici güç Adolf Hitler’di. Nazi hekimlerinin sigara tüketimi ve akciğer kanseri arasındaki bağlantıya ilişkin ilk kanıtı ve sigaranın anne karnındaki bebekler için doğurduğu tehlikeyi bulmalarından sonra, Hitler rejimi tütün tüketimini azaltmayı hedefleyen bir dizi stratejiyi hayata geçirdi.
Toplu taşıma araçlarında, sığınaklarda, devlet dairelerinde, restoranlarda sigara tüketimini ve sigara içmeyi olumlu bir şekilde sunan reklamları yasaklayan Nazi Almanya’sıydı. Luftwaffe9’de sigara içmeye izin verilmediği gibi SS subaylarının görev başında sigara içmeleri de yasaklanmıştı.
Kendini hazırla: Ticaret aletleri
Ne var ki tütün dumanı tedavisi, tüm Avrupa’da standart bir uygulama haline gelmişti; duman lavmanı tedavileri ise bunlar arasında en popüler olanıydı. Bugün hayal etmek ne kadar zor olsa da on altıncı yüzyıldan on dokuzuncu yüzyılın ortasına kadar, toplumdaki en elit ve varlıklı kesimler dumanı bir körük ya da tütsü kabına benzeyen haç şeklindeki bir mekanizmayla anüslerinden almak için sıraya giriyorlardı.
Sıradan insanlar tütün dumanlarını daha geleneksel yollardan almayı tercih ederken hali vakti yerinde olanlar duman lavmanlarını çeşnili almayı tercih ediyordu. Onur kırıcı bir prosedür olmasına rağmen, bu yeni moda kendi hiyerarşik yapısı ve kanaat önderleriyle gerçek bir endüstri doğurdu. Hiyerarşinin en dibinde ise “limonatacılar” vardı; çok da makbul olmayan görevleri “kötü duman kokusu” ilerlemeden bekleyen hastayı limonatayla temizlemekti.
Aralık 1650’de Oxford’da gerçekleşen bir vaka, duman lavmanının mucizevi güçleri olduğu yönündeki iddiayı iyice pekiştirdi. Anne Greene adındaki genç hizmetçi bir kız, haksız yere suçlanmış ve kendi çocuğunun katili olmakla itham edilmişti. Bebek aslında ölü doğmuştu. İntikam için bekleyen güruh tarafından asılmadan önce, Greene’in bedeni aşağıya indirildi ve incelenmek üzere sözde cerrahlar tarafından bulunduğu yerden uzaklaştırıldı.
Morgdaki prosedür sırasında biri, Greene’in parmaklarının hafifçe kıpırdadığını sandı. Onu kendine getirmek için anında ona bir duman lavmanı uyguladılar. Operasyon başarılı geçti. Kadın irkilmiş bir şekilde doğrulup özür diledi. Greene bu tedavinin tartışmasız gücünü vücuda büründüren canlı bir reklam aracı olarak hayatına devam etti.
Artan popülaritesine rağmen, duman lavmanı tedavisi evrensel olarak benimsenen bir yöntem değildi. Shakespeare’in “Venedik Taciri” eserinde söylediği “Parıldayan her şey altın değildir,” cümlesi, bazıları tarafından bu uygulamaya referansla bir СКАЧАТЬ
9
1935 yılında Nazi Almanya’sında Adolf Hitler tarafından kurulmuş olan Wehrmacht’ın hava kuvvetleri. (e.n.)